Kadife eldivenden çok mutsuz oldunuz ama...

Türkiye'de 7 Haziran seçim sonuçlarını yansıtan bir koalisyon hükümeti henüz kurulamadı. Yüzde 50-50 noktasında seyreden AK Parti-CHP görüşmelerinden olumlu bir sonuç çıkmazsa hükümet kurulamayacak ve muhtemelen de bir erken seçim kaçınılmaz hale gelecek.

Ama ülkede bir iktidar var, hem de sivil demokratik iradenin fiili anlamda bütün alanları kuşattığı pozitif yönetim anlayışının en dinamik unsurlarıyla...

Türk Silahlı Kuvvetleri'nin IŞİD ve PKK terör örgütlerine karşı son günlerde gerçekleştirdiği başarılı operasyonlar, sivilleşmenin geldiği noktayı göstermesi açısından çok önekli bir demokrasi fotoğrafını ortaya çıkardı. Her iki operasyonda da talimatı bizzat Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun vermesi ve başbakanın güvenlik ekibiyle yaptığı toplantılardan yansıyan görüntü Türk demokrasisi adına çok önemli bir kazanımdır.

Hükümetlerin askeri operasyonlarda sadece onay makamı olarak görüldüğü günlerden, askeri konularda da sivil iradenin tek karar verici olduğu günlere gelmek demokrasi açısından bir seviye göstergesidir. Bu, her şeyin siyasi iradenin kontrolünde ve denetiminde olduğunun en bariz göstergesidir. Çünkü modern demokrasilerde bütün kurumlar gibi asker de seçilmiş iktidarın denetimi altındadır.

Meşruiyetin tek kaynağının millet iradesi olduğunu yansıtan bu görüntü millete güven veren bir tablo olduğu gibi, aynı zamanda askere de güven veren ve gerçek görevi olan savunmada motivasyonunu arttıran bir görüntüdür.

Evet zor ve endişeli günler yaşıyoruz. Tam otuz yıldır Türkiye'ye büyük acılara mal olan PKK terörü ile uğraşıyoruz. Bu yetmiyormuş gibi şimdi de katil bir örgüt olan IŞİD'le uğraşmak durumundayız. Ancak her şeye rağmen teröre karşı kararlı bir duruş sergileyen ve ne yaptığını bilen bir iktidarın işlere vaziyet ediyor olması topluma birazcık olsun nefes aldırmaktadır.

Kuşkusuz bu yeni mücadele sürecinde Başbakan Davutoğlu’nun liderlik profilinin altını çizmek gerekiyor. Aslında dışarıdan bakan bir göz Davutoğlu’nun zengin akademik kariyerini, diyalogcu üslubunu ve sakin gücünü görecektir. Ancak son günlerdeki kritik süreçlerde gördük ki, bu sakin gücün, kadife eldivenin altında aslında kelimenin tam anlamıyla bir ‘demir yumruk’ varmış.

Biliyorum, bütün hisselerini HDP-PKK ortaklığına yatıran sol, liberal ve şu günlerde Kandil’den himmet dilenen paralelci çevreler teröre karşı yürütülen operasyonlardan, yani demir yumruktan hiç mutlu değiller.

Görünen o ki bu çevreler ilk fırsatta fabrika ayarlarına geri dönerek “90’lara dönmek”ten ve JİTEM görüntülerinden bahsetmeye başladılar.

Bahsettiğiniz çocukları ve hamile eşinin gözleri önünde genç bir adamın PKK tarafından infaz edilmesi ise evet bu bir JİTEM görüntüsüdür...

İki genç polis, 3. kattaki evlerine sabaha karşı uykuda yine PKK tarafından yatakta enselerinden vurularak öldürüldü, eğer bir JİTEM görüntüsü arıyorsanız bu fotoğrafa dikkatlice bakın yeter...

Terör faaliyetleri karşısında her demokratik hukuk devletinin uygulamaktan çekinmediği ‘güvenlik’ tedbirlerini aynen Türkiye'de de uygulayan Başbakan Ahmet Davutoğlu ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı otoriterlik ve katillikle suçlayanlarda eğer birazcık olsun insaf ve insani duyarlık kalmışsa şu sorulara dürüstçe cevap vermeleri gerekir.

Siz PKK’nın gerçekleştirdiği JİTEMvari infazların bir çevrecilik eylemi olduğunu mu sanıyorsunuz?

Sizin insanlık anlayışınıza göre ülkenin güvenliği için IŞİD ve PKK terörüne karşı operasyon yapan Davutoğlu şahin, Kürt halkına "Devrimci halk savaşına hazırlanın, evlerin altını kazın, silahlanın" çağrısı yapan Kandil baronları barışın şahini mi oluyor?

Peki, terörün arka bahçesine dönen, PKK'nın cinayetlerine bir kez olsun tepki göstermeyen insan hakları örgütleri nasıl bir insan hakkını savunuyor dersiniz?

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.