Liderlik zor ama imkansız değil
7 Haziran seçimlerinin ortaya koyduğu yeni siyasi konjonktür ve koalisyon görüşmeleri siyasi kültürümüze sağladığı katkılar kadar, parti liderlerinin performansı açısından da çok önemli bir gösterge niteliği taşıyor.
En sıcak görüşmeler üzerinden baktığımızda, AK Parti-CHP koalisyonu kurulur ya da kurulmaz ama her iki sonuç da Türk siyasi hayatı için bir kazanımdır. Keşke istikşafi görüşmeler bir koalisyon kurulmasını mümkün kılabilseydi. Ama öyle anlaşılıyor ki gerek CHP, gerekse AK Parti tabanlarının isteksizliği ya da bir başka ifade ile 'koalisyon korkusu' Başbakan Ahmet Davutoğlu ve Kemal Kılıçdaroğlu'nun zihnini erken seçim istikametine yöneltmiş bulunuyor.
Hemen belirtelim, koalisyonun kaderini ne tek başına tabanların talepleri ne de partilerin kurumsal yapıları dışındaki bazı koalisyon karşıtlarının tavrı belirleyecek. Doğal olarak iki partinin de birtakım temel ilkeleri ve kırmızı çizgileri var. Dolayısıyla uzlaşma noktalarını çoğaltıp, uyuşmazlıkları asgariye indirebildikleri ölçüde bir koalisyon kurmayı başarabilecekler. Pek tabii ki koalisyonları tabanlar değil, liderler kurar.
Evet iki liderin de ciddi zorlukları var, hem tabanlarını dikkate alacaklar, hem de bugüne kadar büyük kavgalar yaşamış iki partiyi hükümet kurma konusunda belli ilkelerde buluşturacaklar. Hiç de kolay bir iş değil...
Ama kabul edelim ki Davutoğlu da, Kılıçdaroğlu da şu ana kadar son derece sahici bir duruş sergilediler. Muhtemelen bir koalisyon kurulamayacak ama iki liderin performansı da siyasi tarihimize önemli bir not olarak düşülecektir.
7 Haziran sonrasında aslında esas not edilmesi gereken Başbakan Davutoğlu'nun ortaya koyduğu liderlik performansıdır. Tayyip Erdoğan gibi adeta tırnaklarıyla kazıyarak iktidara gelmiş, 13 yıl ard arda başbakanlık yapmış güçlü bir liderin ardından AK Parti'nin başına geçmek ve de son yılların en zorlu krizlerini yönetmek öyle her liderin kolayca üstesinden gelebileceği bir sınav olmasa gerek. Ama lider olmak da birtakım sınavlardan geçerek ayakta kalabilmeyi gerekli kılıyor.
İşte Davutoğlu da tam böyle bir zorlu kavşakta bulunuyor. Bir taraftan ülkenin önündeki üçlü terör ittifakını geriletecek operasyonlarla topluma güven verecek, bir taraftan da koalisyon ya da erken seçim seçeneğinden birisiyle salimen ülkeyi güvenli bir limana taşıyacak. Bu arada da partisinin beklenti ve taleplerini doğru yönetecek. Gerçekten de içinden geçtiğimiz bu süreç ülkenin geleceği açısından olduğu kadar, Davutoğlu'nun liderliğinin pekişmesi açısından da büyük bir önem arzediyor. Zor ama imkansız değil...