Amerika-Türkiye ilişkileri…
Amerika Birleşik Devletleri Türkiye diplomatik ilişkileri genel kabul gören anlayışa göre 1830’da başlamış, 1917’de kesilip 1927’de yeniden tesis edilmiştir. Güvenlik alanındaki işbirliğiyse döneminin güçlü gemisi Missouri Zırhlısının yanında iki destroyerle birlikte Dolmabahçe önlerine demir atmasıyla 1946 yılında başlamıştır.
Bu tarihten itibaren Amerika ,Sovyet yayılmacılığı karşısında Türkiye’nin koruyucusu olmuş, toprak kayıpları yaşamasını ve Sovyetler Birliği’nin etkisi altına girmesini kendi çıkarlarının gereği engellemiştir. Türkiye, Truman Doktrininin sağladığı mali/askeri destekten, az da olsa Marshall yardımından yararlanmış, 1949’da kurulan NATO’ya da ilk genişlemesi sırasında, 1952’de üye olmuştur.
Ancak 1960’lardan itibaren ikili ilişkiler işbirliğinden ziyade sorunlarla tanımlanmıştır. Bir yandan Sovyetler Birliği’nin doğrudan tehdit olmaktan çıkması, diğer yandan Kıbrıs başta olmak üzere diğer konuların Türkiye’nin gündemine girmesi gerginliklerin yaşanmasına yol açmış, beklentiler çatışmıştır. Türkiye çıkarlarına saygı gösterilmesini isterken Amerika mutlak itaat talep etmiştir.
Yine de Türkiye ilişkileri yönetilebilmiş, çıkarlarını korumak, beklentilerini gerçekleştirmek için zaman zaman en güçlü müttefikini karşısına almayı, bedel ödemeyi kabullenmiş, bazen Ermeni sorununda olduğu gibi kendini ve pozisyonunu değiştirmiş, son birkaç yıldır da ikincil sorunlar karşısında takındığı üslubu bariz bir şekilde yumuşatmış, önceliği ikili ilişkilerdeki sıkıntıları aşmaya vermiştir.
Yakında uluslararası konjonktürün desteği, Türkiye’nin Libya’dan Suriye’ye kazanımları, askeri teknolojideki atılımları, otonom bir politika benimsediğinin dünyanın geri kalanınca giderek daha fazla kabullenilmesi ve Trump’ın en hafif tabiriyle alışılmışın dışındaki siyasi duruşuyla ilişkilerin envanterindeki birkaç sorunun daha çözülebileceği, Türkiye’ye konan ambargoların hafifletilebileceği anlaşılmaktadır.
25 Eylül’de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı Beyaz Saray’da kabul edecek Trump çok olasıdır ki içinde Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu askeri malzeme de bulunan yüklü bir ticari alım taahhüdü karşılığında ikili ilişkileri tıkayan sorunların aşılmasını sağlayacak adımların atılmasına onay verecek, ilişkiler yeni bir ivme kazanacak.
Bu doğal olarak tüm sorunların çözüldüğü ya da Gazze benzeri ikincil konularda mutabakat sağlandığı anlamına gelmeyecek. Amerika 25 Eylül sonrasında da İsrail’e olan kayıtsız şartsız desteğini sürdürecek. Dünyaya eskisinden farklı bakmayacak. Amerika da, Trump da aynı kalacak.
Olsa olsa Türkiye üstündeki baskı hafifleyecek, Amerika biraz daha Türkiye’nin yanında görünecek. Doğal olarak iktidar da bundan iç siyaset anlamında karlı çıkacak. Ama görünen o ki F-35 meselesi aşılacak, İsrail’in Suriye’ye saldırmasındansa Suriye ile uzlaşması teşvik edilecek, ülkenin toprak bütünlüğünü koruyacak bir sistemin alt yapısı kurgulanacak.
Gerek Büyükelçi ve Özel Temsilci Tom Barrack’ın farkı gün ve yerlerdeki temaslarından, gerek ABD’nin Ankara büyükelçiliğindeki beş kişinin işlerine son verilmesinden, gerekse Suriye Dışişleri Bakanı ile İsrail Stratejik İşler Bakanı’nın görüşmelerinden çıkan sonuç bence bu. Belki bir başka sonuç da Ukrayna-Rusya barışının sağlanmasında Türkiye’nin daha aktif rol oynaması olur.
Doğrusunu isterseniz Erdoğan-Trump görüşmesinin tatsız geçeceğini, Başkan Yardımcısı Vence ya da Trump’ın kameralar önünde Erdoğan’ı zor durumda bırakacak şeyler söyleyeceğini hiç sanmam. Buluşmanın son detaylarının İstanbul’u ziyaret eden ve Erdoğan’la görüştüğü söylenen Trump’ın oğlu tarafından belirlenmiş olma olasılığı çok yüksek.
Ama sonuç ne olursa olsun siyasetin, çıkar ve beklenti çatışmasının sonu gelmeyecek. Lobiler, istihbarat örgütleri, düşünce kuruluşları, muhtelif düzeylerdeki ABD Savunma ve Dışişleri Bakanlık çalışanları kurulursa yeni dengeyi bozmak için elinden geleni yapacak.
Bizden de mutsuz olanlar mutlaka çıkacak. Haklı ya da haksız nedenlerle eleştirenler olacak. Fakat olası bir yakınlaşmadan asıl Ruslardan Yunanlılara, İsraillilerden daha kim bilir kimlere rahatsızlık duyan çok olacak. Onlar bir süre daha ilişkiler normalleşmesin, F-35 satılmasın, Suriye bölünsün diye çaba harcamayı sürdürecek…
