BM 80’ninci yaşına girerken…

Birleşmiş Milletler, İkinci Dünya Savaşı sırasında Amerika ve müttefiklerinin gerçekleştirdiği bir dizi toplantı sonucunda ve Milletler Cemiyeti’nin aksaklıklarından ders çıkartılarak 1945’de San Francisco’da aralarında Türkiye’nin de bulunduğu birkaçı tam anlamıyla egemen olmayan 50 devletin dört büyükler tarafından hazırlanan Şart’ını kabülüyle kuruldu.

Temel amacı uluslararası barış ve güvenliği korumak olarak sunuldu ama gerçek amacı bir daha büyük bir savaşın çıkmamasını sağlamak, küçük sorunların büyük devletler arasındaki ilişkileri etkilememesini temin etmekti. Temel amacını hemen hiçbir zaman tam olarak gerçekleştiremedi. Ancak gerçek olanın bekasına farklı biçimlerde yardımcı oldu.

Görünen o ki bundan sonra da yardımcı olacak, ömrünü uzatmak, sağlığını korumak için elinden gelen her şeyi yapacak. Başta Güvenlik Konsey’nin beş daimî üyesi olmak üzere 193 mensubunu ikna edebilirse bir kez daha reform görecek, en azından Trump Amerika’sını rahatlatacak tasarruf tedbirlerini hayata geçirecek.

BM Sekreteryası tarafından basına sızdırılan raporlardan anlaşıldığına göre BM’nin asli fonksiyonuyla ilgisi olmayan iş yükü çok fazla. BM organları her yıl 600 kadar görev emri yayınlıyor ve bunlar halen aktif 40 bin görev emrinin üstüne binip gereksiz bir bürokrasi oluşmasına, lüzumsuz masrafların çıkmasına neden oluyor.

Foreign Policy’de Suzanne Nossel’in yazdığı gibi BM aralarında Dünya Yoga günü de olmak üzere 200 günün kutlanmasından sorumlu. Geçtiğimiz yıl BM organlarında 27 bin toplantı yapılmış ve bunların örgüte doğrudan maliyeti 360 milyon doları bulmuş. Çoğu hemen hiç okunmayan, hayata geçmeyen raporlar yazılmış. Nossel farklı biçimlerde tasarruf yapılabileceğini söylüyor.

Ki bence de haklı, tasarruf yapılması şart. Çünkü Amerika siyasi nedenlerle bir kez daha örgüte verdiği desteği azaltıyor, örgütün de bütçe kısıtlamasına gitmesi ve buna da üyelerini ikna etmesi gerekiyor. Ancak BM’nin asıl sorunu tasarruf değil. Gerçek sorun artık mızrağın çuvala sığmaması, örgütün uluslararası barış ve güvenliği, hepsinin ötesinde de inşacısı olduğu normları korumakta eskisi kadar dahi hassasiyet gösterememesi.

Bazıları bunun yolunun BM’nin altı (ama artık fiilen beş) temel organından birinin, Güvenlik Konseyi’nin reformundan geçtiğine inanıyor. Daimî üye sayısının beşten çok olması gerektiğini söyleyen de var, rotasyona tabi geçici üyelerin artması için çalışan da. Türkiye de prensipte bu ikinci gruba mensup.

Fakat talepleri bir yandan kendi aralarındaki uzlaşmazlıklar, diğer yandan beş daimî üyenin tek tek rızasını gerektirdiği için gerçekleşmesi var olan dünya siyasi konjonktüründe imkansıza yakın. Ayrıca beşi daimî 10’u geçici üyenin çözmediği yapısal bir sorunu daha çok üyeli bir Güvenlik Konseyi’nin aşması da zaten imkânsız. Daha çok üyenin daha çok çıkar çatışması anlamına geleceğini öngörmek için kâhin olmaya da gerek yok.

Belki de en iyisi BM’den verebileceğinden fazlasını beklememek, kurucu belgesindeki normları Genel Kurul’da, Ekonomik ve Sosyal Konsey’de, hepsinden önemlisi de Uluslararası Adalet Divanı’nında savunmak, Şartın altı ve yedinci bölümlerindeki yükümlülükleri slogana indirgemeden ve bıkmadan-usanmadan ihlal edenlere hatırlatmak, mümkün olduğunca da emsal yaratmak.

Küresel sorumlulukları artan, beklentileri yükselen Türkiye’nin dünyanın beşten büyük olduğu mesajını tekrarlamakla, sorunların tespitiyle yetinmemesi, yakında açılacak Genel Kurul’da çözüm yöntemleri önermesi, bu yöntemlerin hayata geçmesi için çalışması, koalisyonlar oluşturması, oluşanların içinde yer alması gerekiyor.

Her şeyden önce de çözüme destek olmuyor, İsrail’i uluslararası mahkemelere şikâyet ediyor gerekçesiyle Mahmut Abbas’ın Genel Kurul’a katılım için gelmesini engellemek isteyen, kendisinin ve heyetinin vizesini 1947 tarihli BM Yerleşke Sözleşmesi’nin 11 ve 12’inci maddeleri hilafına iptal eden Amerika’yı ikna etmek ve hatta açılış oturumunu 1988’de olduğu gibi Cenevre’ye taşımak için çaba harcaması şart…

YORUMLAR (2)
2 Yorum
YORUM YAZ
İÇERİK VE ONAY KURALLARI: KARAR Gazetesi yorum sütunları ifade hürriyetinin kullanımı için vardır. Sayfalarımız, temel insan haklarına, hukuka, inanca ve farklı fikirlere saygı temelinde ve demokratik değerler çerçevesinde yazılan yorumlara açıktır. Yorumların içerik ve imla kalitesi gazete kadar okurların da sorumluluğundadır. Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır. Özensizce belirlenmiş kullanıcı adlarıyla gönderilen veya haber ve yazının bağlamının dışında yazılan yorumlar da içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır.