Eleştirelim ama plana da şans tanıyalım…
Pazartesi günü Beyaz Saray’da İsrail Başbakanı Netanyahu ile buluşan Trump, muhatabını 20 maddelik barış planına ikna ettiğini söyledi; Hamas’ın da ikna olacağı, olmazsa İsrail’e istediği her şeyi yapması için destek vereceği mealinde konuştu. Çok geçmeden de detayları daha önce Türkiye başta olmak üzere başka devletlerle paylaşıldığı anlaşılan plana destek mesajları yağmaya başladı, sekiz ülke dışişleri bakanı ortak bildiri yayınladı, planı ne şekilde yorumladıklarını açıkladı.
Nerdeyse eş zamanlı olarak da eleştiriler dile getirildi. Planın aslında bir plandan çok muğlak bir yol haritası olduğu, Hamas’ın bu planı kabul etmesinin imkansızlığı, Netanyahu’nun bir bahane bulup yan çizeceği, bir süre önce açıklanan Blair projesine benzediği, giden Gazzelilerin bir daha geri dönmeyeceği, yetkinin Filistin Otoritesi (Devleti) yerine Trump’ın başında olan bir komisyona/konseye devredilmesinin manda rejimini andırdığı tartışıldı.
Benim de dikkatimi en çok geçici yönetim sonrasının belirsizliği, iki devletli çözüme açıkça referans verilmemesi, 1967 sınırlarından bahsedilmemesi çekti. Bir de Gazze işgalden ve kıyımdan kurtulurken Batı Şeria acaba feda mı ediliyor diye düşündürdü. Eminim bundan sonra da planın üstünde çok konuşulacak, eksiklikler masaya yatırılacak, özellikle de Hamas evet derse çalışıp çalışmayacağı üstünde bol bol spekülasyon yapılacak. Refah kapısı iki yönlü açıldığında da Gazzelilere kimlerin ve neden kucak açtığı tartışılacak.
Ancak bu plan çalışırsa Gazze aşama aşama işgalden ve ilhaktan, Gazzeliler ölümden ve açlıktan, daha doğrusu soykırımdan kurtulacak. Hem onların güvenliği hem de İsrail’in güvenliği Gazze’ye yerleşecek çok uluslu bir barış/istikrar gücü tarafından sağlanacak. Önce yardım gelecek sonra zengin Arap ülkeleri ve muhtemelen biz de bölgenin imarına ve inkişafına katkıda bulunup insanların biraz daha rahat bir hayat sürmesini temin etmeye çalışacağız. Türkiye çok büyük bir olasılıkla Kahire’de kurulacağı anlaşılan geçici siyasi yönetimin içinde de yer alacak.
Trump planının mükemmel bir plan olmadığına hiç şüphe yok. Amerika tabii ki İsrail’i kayırıyor, onun beklentilerini ön plana çıkartıyor. Yukarıda sözünü ettiğim eleştirilerin çoğu da haklı. Ama eğer bir dünya savaşı çıkartılmayacaksa ya da İran’ın başlattığı bu operasyon sahiplenip bölgesel bir çatışmanın parçası olunmayacaksa, var olan şartlar altında elimizdeki en iyi ve siyasi açıdan en makul plan bu. İslam ve Arap dünyası liderlerinin muhtelif toplantılarında yansıttıkları beklentilerini büyük ölçüde karşılıyor ve bölgesel istikrarın sağlanmasına hizmet edeceğe benziyor.
Bir 66 bin kişinin daha ölmemesi, Gazze’deki soykırımın bitmesi için plana şans vermek şart. Umarım Hamas liderliği bir kez daha İsrail’e ve hatta Amerika’ya istediği fırsatı vermez, silahsızlanma koşullarına ve elindeki canlı-cansız tüm rehinelerin serbest bırakılmasına rıza gösterir. Bu kadar çok devlet tarafından kabul edilen bir plana karşı durmanın Gazze ve kendileri için daha büyük yıkım ve felaket anlamına geleceğini görür, geçmişin değil geleceğin hesabını yapar.
Ben umutluyum, Hamas fırsat vermezse bu kıyımın bitebileceğini düşünüyorum. Son tanımların iki devletli çözümü gündemde tutma potansiyeli olduğuna, İsrail üstündeki Uluslararası Ceza Mahkemesi ve Uluslararası Adalet Divanı baskısının araçsallaştırılabileceğine inanıyorum. Sonucu iki devlet olmasa dahi insan kıyımını sona erdirecek, onlara yaşam ve sığınma hakkı tanıyacak bu çözüm yöntemini önemli buluyorum. Hamas’ın planı kabul etme eğiliminde olduğuna ilişkin haberler de umudumu güçlendiriyor…
