Korktuğum olmadı…

Pazar günü soykırım iddiaları üstüne yazdıklarımı Biden’nın açıklamasına çıkarlarımıza zarar verecek tepkiler verilmemesi temennisiyle bitirmiştim. Korkum Washington’daki büyük elçimizin çekilmesi, İncirlik Üssü’nün faaliyetlerine kısıtlama getirilmesiydi. Çok ihtimal vermesem de iktidar bloğuna yakın bazı kanaat önderlerinin NATO’dan çıkalım, çekilelim önerileri de beni endişelendirmişti. 

Neyse ki Pazartesi akşamı bu ve gündemdeki diğer konular hakkında açıklama yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan tepkisini tarih ve hukukla sınırlı tuttu, arşivlerin açık olduğunu hatırlattı, Ermenistan ile olan ilişkilerin geleceğinden söz etti, 1948 Soykırım Sözleşmesi’nin geriye dönük uygulanması halinde geçmişte yaşanmış pek çok olayın sözleşmenin hükümlerinin gevşek yorumuna girebileceğini vurguladı. 

***

Ben Cumhurbaşkanı’nın Türkiye’nin Ermeni vatandaşlarına karşı daha kucaklayıcı bir dil kullanmasını, tarihin yorumunu iddia ettiğimiz gibi tarihçilere daha çok bırakmasını, hukuk üstünden daha çok eleştiri yapmasını tercih ederdim. Ama belli ki kendisi de, konuşmayı kaleme alanlar da dışarısı kadar içeriye hitap etmeyi, tepki beklenti açığını bu şekilde kapatmayı uygun görmüşler.  

Yine de itidalin sürdürülmesinden, Amerika ile olan sorunlarımızı diyalogla çözme niyetinin ifade edilmesinden memnun olduğumu belirtmem gerek. Washington’da büyükelçisiz kalmak da, ilişkilerde tırmanmaya yol açacak fiili tepkiler vermek de yanlış olurdu. Takip edenlerin bildiği gibi yeni Büyükelçimiz Murat Mercan Amerika’nın başkentinde şimdiden kendisi ve ülkesi hakkında olumlu bir intiba yarattı. Onun istişare adı altında geri çekilmesi sadece bize zarar verirdi.  

Benzerini NATO’dan çıkmak, İncirliği kapatmak gibi uç noktadaki öneriler için de geçerliydi. İncirlik kapanırsa Amerika muhtemelen Kuzey Irak’a yerleşecek, Dedeağaç’taki varlığını güçlendirecek, Romanya ve Bulgaristan’ı Türkiye yerine ikame edecekti. NATO’dan çıkarsak üstünde söz sahibi olduğumuz ittifakı karşımıza almaktan başka bir şey elde etmeyecektik. Yunanistan, GKRY başta olmak üzere sorunlu olduğumuz ülkeleri sevindirecektik. 

Bunların hiç biri olmadı, Türkiye eleştiriyi, diyaloğu ve itidali seçti. Bundan sonra da muhtemelen siyasi ve diplomatik enerjisini soykırım sözcüğünü bir daha kullanmasının engellenmesinden çok “hukuksal” sonuçlar doğurmamasına harcayacaktır. Ermeni diasporasının tazminat ve diğer taleplerle karşımıza çıkmasına engellemek için tedbirler alacaktır.  

Her ne kadar “siyasi tanıma” ile tazminat arasında doğrudan bir bağlantı kurmak mümkün değilse de hazırlıklı olmakta yarar var. Ne de olsa Amerika hukuk sistematiği açısından da ilginç bir ülke. Halkbank davasında gördüğümüz üzere egemenlik alanını coğrafyasının dışına taşımaktan çekinmiyor. Hukukun temel ilkelerini esnek yorumlamaktan vazgeçmiyor. Çıkar ve beklentiler bir yerlerde örtüşürse “rebus sic stantibus” karşımıza bambaşka bir şekilde çıkabilir. Bizi yorabilir. 

Özellikle diasporanın etkin olduğu Massachusetts, Kaliforniya, New York gibi eyaletlerdeki yasal mevzuatın ve mahkeme içtihatlarının taranması, taratılması gerekebilir. Çünkü mesela Avrasya İncelemeleri Merkezi (AVİM) tarafından Ocak 2020’de yayınlanan bilgi notunda sözü edilen 25 Ekim 1934 tarihli Amerika’nın Ermeni kökenli vatandaşları için 13 yıl taksitle ödenmesi koşuluyla kabul edilen 1 Milyon 300 bin dolarlık tazminat anlaşması Biden’ın açıklamasıyla birleştirilerek final yerine emsal olarak da kabul edilebilir. 

***

Ayrıca unutmayalım ki bu tür davalar sadece tazminat içermez. Ülkeleri ve ilişkileri de hırpalar, Türkiye’nin hassas dengelerini zorlar. Özgürlüklerin daha da geriye gitmesine vesile olur. Bundan kaçınmanın bir yolu önleyici tedbirler almak, eyalet bazında hukuk mevzuatını taramakken, diğer yolu da algınızı değiştirmek, Amerika’nın stratejik aklında ülkenizi yeniden kıymetli bir yere oturtmaktır. Bu da kabaca Ermenistan ile normalleşme, sınır kapılarını açma, diplomatik ilişki kurma anlamına gelir.  

Ortada bir platform önerisi ve 2009’dan kalan iki protokol varken, üstelik de Azerbaycan askeri ve siyasi desteğimizle önemli bir zafer kazanmışken, Türkiye’nin istediği takdirde yeni bir modus vivendi geliştirmesi ve onu kazan kazan mantığı üstüne oturtması çok zor olmaz. Umarım yakında Kafkasya’nın istikrarına da katkıda bulunacak böylesi bir inisiyatif üretiriz. Bir de ifade özgürlüğünü teminat altına alıp, şiddete yol açmayan her türlü fikrin konuşulmasını, dillendirilmesini kabulleniriz…

YORUMLAR (24)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
24 Yorum