Bir adım geri çekilip bakalım

Yıllardır okuduğum tarih, felsefe, psikoloji, askeri, teoloji ve din kitaplarında söylenen konuları şimdi yaşadığımız süreç için yazmanın tam zamanı olduğunu düşünüyorum.

İlk kural, olayların içindeyken doğru kararlar verecek bakış açısını yakalaman çok da mümkün olmaz. Timlerde operasyona çıkarken en önde gitmeyi isterdik. Yetiştirenler bize, siz yalnızca kendinizden değil bütün ekipten sorumlusunuz derlerdi. Doğru karar verecek yerde olun ve hayat kurtarın. Doğru yerin, ilk unsurun arkası olduğunu ifade ederlerdi. Şimdi sürece bakınca karar vericilerin bir adım geri çekilmeleri ve sakin kararlar vermeleri gerektiğini düşünüyorum.

İkinci kural, istişare aynı duygu ve düşüncedeki insanlarla değil, farklı disiplinlerde yetişmiş insanlarla yapıldığında faydalı olur. Sürece Meclis’teki partilerin de katılımı sorunumuzun ilk kısmını kurtarıyor, inşallah ikinci kısmındaki icraatlarda da etkisi görülür.

***

Üçüncü kural, bir şeye karar vermeden önce en az 24 saat düşün, karar vereceğin konunun önemi bu süreyi daha fazla da uzatabilir. Bu düşünceye dinde de rastlarsınız. İstihareye yatmak olarak değerlendirilir. Cuntacıların darbe girişiminden sonra pansuman tedaviler konusunda söz söylemeye kimsenin hakkı olduğunu düşünmüyorum. Yıllar sonra önümüze çıkabilecek sorunlar için ciddi kararlar verirken herkesin daha sağlıklı düşünmesini tavsiye ediyorum.

Dördüncü kural, kavga öncesi tarafları uyar, kavga ederken taraf tutmadan ayır, sonrasında ise herkese hatasını çekinmeden söyle. Bu sırayı şaşırdığınızda aslında yapıcı olmaktan çok itici olmaya başlarsınız. Bu dönem yapıcı eleştirilerin yapılması ve herkesin aynı tarafta olduğunu hatırlaması gereken bir dönemdir. Neyse ki siyaset ve halk bunu ilk günden beri hiç aklından çıkarmadı.

***

Beşinci kural, bütün devrimler önce kendi çocuklarını yer. Bu, hiç de ihmal edilmemesi gereken bir düşüncedir. Bugün en önde mücadele edenler, savaşın kaybedenleri tarafından ilk hedefe konulacak kişilerdir. Mücadelenin sulandırılması, inançların sorgulanması, aidiyet duygusunun yitirilmesi ve ganimet savaşında daha fazla pay almak isteyenler bu süreci oraya taşımak isteyeceklerdir. Su ne kadar bulanık ise o kadar az balık yakalarsınız.

Altıncı kural, yarınını düşünen kahraman olamaz. Bir askere ne verirseniz daha fazla savaşabilir sorusu yüzyıllardan beri sorulmuştur. Sonunda ne verirseniz sorusunun yanlış olduğu anlaşılmıştır. Doğrusu, bir asker neyi kaybedebileceğini bildiğinde daha fazla savaşmış ve mücadele etmiştir? 15 Temmuz gecesi bu toplum neleri kaybedebileceğini bildiği için sokakları cuntacılara bırakmamıştır.

***

Yedinci kural, bir kişi öldüğünde bin kişi doğabiliyorsanız sizi o gün öldürmekten vazgeçerler. Bu toplum keşke onlarca yıldır öldürülen aydınlarına ve fikirlerine sahip çıkmış olsaydı da hem bizi uyarsalardı hem de bu süreçleri onların ağzından dinleyebilseydik. İnşallah bundan sonra 78 milyon olarak var oluruz.

Sekizinci kural, insanlar en hassas oldukları yerlerden vurulurlar. Siz hiç iffetsiz bir insana iffetsizliği ile ilgili saldırıldığına şahit oldunuz mu? Bunu istediğiniz soru ile genişletmekte özgürsünüz. Ama bu yaşanan süreçte unutmayın ki en sık rastlayacağımız konu haysiyet cellatları olacaktır. Bu cellatlar da sizden biri olmayacakları gibi hep yüzleri maskeli olacaktır.

Bu kuralları sonsuza kadar yazıp çoğaltabilirsiniz. Ama rakam vermeyeceğiniz hep daim olan bir kural vardır.

Söz konusu vatansa diğerleri teferruattır.

YORUMLAR (16)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
16 Yorum