Şimdi bize ne oldu?

O meşhur Karadeniz fırkasını bilirsiniz. Hasta olan baba çocuklarına sürekli “ben hastayım, çok kötüyüm, ölüyorum” diye dert yanıyormuş. Babalarının her zamanki mızmızlığını bilen çocukları ya ciddiye almıyor ya da birkaç basit ilaçla babalarını oyalıyorlarmış. Birkaç zaman sonra baba vefat etmiş. Bir gece oğlunun rüyasına girmiş ve demiş ki: “Oğlum, hastayım dedim, inanmadınız. Ölüyorum dedim, inanmadınız. Şimdi bana ne oldu?”

Evvelki gün yaşanan Biden-Erdoğan görüşmesi bize bu fıkrayı hatırlattı. Neden mi? Her şeyden önce bizim medyamızda bu görüşmeye atfedilen aşırı değer gelmekte. Çıta o kadar yükseğe kondu, beklenti o kadar yükseltildi ki. Deyim yerinde ise dağ fare doğurdu. Dünden bugüne ne değişti, şimdi bize ne oldu?

Teknik olarak da bakarsanız, görüşme kırk sekiz dakika sürmüş. Hal-hatır, tercüme vs. derken brütten nete gelseniz yarım saat kadar bir görüşme oldu anlamı çıkar. ABD ile aramızdaki bir çok sorun için çok yetersiz bir zaman. Hangi konuda ne konuşacak, hangi kararları alacaksınız?

Zaten piyasa da olumlu bir tepki vermedi. Dolar yükseldi. Bu yazı kaleme alındığı sıralarda ise Bist endeksi eksi durumda idi. Ciddi yorumcular da aynı şekilde bu görüşmenin olumlu bir ekonomik etkisinin olmadığını söylediler.

Bu noktada bu görüşmeyi ciddiye almadığımız ve anlamsız bulduğumuz gibi yanlış bir intiba oluşmasın. Elbette NATO zirvesi ve orada ülkemizin temsili önemlidir. Türkiye, NATO’nun ikinci büyük ordusuna sahiptir. ABD gibi en önemli NATO üyesinin Başkanı ile bizim Cumhurbaşkanımızın görüşmesi elzemdir. Her zaman görüşmeleri, Biden’ın ülkemizi ziyaret davetine icabet etmesi ve ABD ile aramızdaki sorunların çözümü hepimizin dileği.

Biden-Erdoğan görüşmesinde bizim dikkati çekmek istediğimiz bir başka nokta var. O da Batı medyasının ve Batı’daki önemli mercilerin bu görüşmeye dair yaptığı yorumlar…

ABD’deki Bloomberg haber ajansı bu görüşme için Biden’a bir çağrıda bulunarak, Batı’nın Türkiye’ye dair sabrının ve toleransının bittiğinin Erdoğan’a söylenmesini istedi. Yazıda Türkiye hakkında bir çok olumsuz, taraflı ve üzücü ifade yer aldı. Gordion’un düğümünün kesilmesi benzetmesi ile Türkiye ile ilişkilerin kesilmesi çağrısında bile bulunuldu.

Yine ertesi gün Financial Times gazetesi bütün bu NATO zirvesini haber yaptığı manşetinde kullandığı fotoğraf da ülkemizi rencide eden bir fotoğraftı. O resmin kullanılmasını kesinlikle bir rastlantı olarak göremeyiz. Bütün bunlar maksatlı ve amaçlı. Sayın Erdoğan için talihsiz bir anda çekilmiş bir kare fotoğrafı sadece bu amaçla manşete taşımak art niyetin en bariz göstergesi.

Özellikle Beyaz Saray’a yakınlığı ile bilinen Bloomberg’in böyle bir başyazı kaleme alması bizce biraz da resmi bir söylemin medyadaki kalemşörlere söyletilmesi anlamını taşımakta.

Türkiye’nin cumhuriyet ile beraber gelen hatta kökenleri Tanzimat’a, Mustafa Reşit Paşa’ya kadar uzanan bir dış politika çizgisi, geleneği vardır. Son yıllarda bir iç politika popülizmi ile bu çizgi ve gelenek çok büyük yaralar aldı. Tamiratı -tamir edilsin isteniyorsa- çok zaman alacaktır. Çok vakit kaybetmemek gerekmekte.

Türkiye, konumu gereği çok önemli bir ülkedir. Ancak yine konumu gereği iç ve dış sorunlarının altından tek başına kalkması zordur. Hele ki ekonomik sorunlarının. Dileriz ki dış politikada artık aklı selim zamanlarına gelmişizdir. Yoksa bunun hem ekonomik hem de sosyal etkilerini görmeye devam ederiz.

YORUMLAR (9)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
9 Yorum