Amerika’nın geri çekilişi Avrupa için büyük bir fırsat

Amerika Birleşik Devletleri bir dönüm noktasında. Gelecekte tarihçilerin tartışacağı – ve birçok kişiyi hayrete düşürecek – nedenlerden dolayı, ülke gücünün temelini oluşturan unsurlara, yani açıklığına, kurumlarına ve küresel etkileşimine saldırıyor.

***

Bu değişim, Başkan Donald Trump’ın gümrük tarifeleriyle başladı. Belirsiz hedefler uğruna kaotik ve tutarsız şekilde uygulanan bu tarifeler, yalnızca ithalat maliyetlerini artırmakla ve küresel ticareti sekteye uğratmakla kalmadı; aynı zamanda ABD’nin güvenilir bir ekonomik ortak olarak itibarını da sarstı ve doların dünya rezerv para birimi olarak geleceğini sorgulatmaya başladı.

***

Ardından, uzun zamandır ülkenin bilimsel ve teknolojik liderliğinin temel taşı olan ABD üniversitelerine yönelik saldırılar geldi. Araştırma fonlarının kesilmesi, bağışlara uygulanan daha yüksek vergiler ve kısıtlayıcı vize politikaları, bu üniversitelerin dünya çapında en yetenekli kişileri çekme ve elde tutma kapasitesini zayıflatıyor. Bunun sonucunda yalnızca akademi değil, aynı zamanda ABD’nin inovasyon gücü ve dolayısıyla genel ekonomisi de zarar görüyor.

***

Bu arada, ülkenin en dinamik sektörü olan teknoloji, siyasi ve düzenleyici baskı altına girdi. Apple, Alphabet (Google) ve Meta gibi şirketler içeride giderek daha sıkı denetimle karşı karşıya kalırken, yurtdışındaki rakipleri sanayi politikalarıyla destekleniyor. Dünyadaki çoğu ülke 21. yüzyıl ekonomisinde rekabet etmek üzere konumlanırken, ABD geçmişe dönük bir politikaya sarılıyor (iç üretimi canlandırma, çocuk işçiliği korumalarını gevşetme).

***

Tüm bu politika değişimlerinin arkasında, ABD’nin tarihsel olarak yarattığı olumlu dışsallıkların yanlış anlaşılması yatıyor. Amerika’nın bilim, güvenlik ve inovasyondaki liderliği elbette başkalarına da fayda sağladı; ancak Trump yönetimi bunu bir güç göstergesi olarak görmek yerine, sömürü kanıtı olarak değerlendiriyor. Cevap ise geri çekilmek oldu – bu, ABD’nin küresel liderliğini mümkün kılan ve sürdüren kurumlara zarar vermek anlamına gelse bile.

***

Ancak Amerika’nın diğer ülkelerin yükselişini durdurma çabası, tam tersine onlara ilerleme fırsatı sunuyor. Bu durum en açık şekilde kıta Avrupa’sında görülüyor. Uzun süredir düşük verimlilik artışı, yaşlanan nüfus ve dijital dönüşümde kaçırılan fırsatlar gibi ekonomik zorluklarla karşı karşıya olan Avrupa’daki karar vericiler, Amerika’nın içe kapanışını artık bir yakalama fırsatı olarak değerlendiriyor.

***

Son dönemde yaşanan iki gelişme bu konuda umut verici. İlk olarak, Almanya’nın anayasal “borç freni”ni (yıllık bütçe açıklarını sınırlayan mekanizma) gevşetmesi, gerekli kamu yatırımları için mali alan yarattı. İkinci olarak, jeopolitik ve ekonomik parçalanmanın karşısında, Avrupalıların daha fazla birlik ve amaçla hareket etmesi gerektiği yönünde büyüyen bir siyasi mutabakat var. Ancak bu fırsatı değerlendirmek için iyimserlik yeterli değil. Avrupa’nın, ABD’nin küresel sahneden çekilmesiyle doğan boşluğu doldurabilmesi için dört temel koşulun sağlanması gerekiyor.

***

Birincisi, Avrupa Birliği, herhangi bir üye ülkenin ABD ile ikili pazarlık yapmasından kaçınarak Trump yönetiminin böl ve yönet stratejisine direnmelidir. AB ancak birleşik bir cephe oluşturarak pazar gücünü arttırabilir ve çıkarlarını savunabilir.

***

İkinci olarak, Avrupa özellikle yetenek ve ticaret konusunda açıklığı benimsemelidir. ABD’nin uluslararası öğrencilere ve yabancı işgücüne giderek daha düşmanca yaklaştığı bir dönemde Avrupa, yetenekli göçmenleri ve araştırmacıları kabul ederek ABD’nin beyin göçünden faydalanabilir. Ayrıca, yeni teknolojiler geliştirmek için şu anda Avrupa’da bulunmayan kritik mineraller ve nadir toprak elementleri gerektiğinden, başta Çin olmak üzere diğer ülkelerle de verimli ticari ilişkiler sürdürmelidir. Bunun için siyasi irade ve iyi yönetilen açıklığın bir güç kaynağı olduğunun kabul edilmesi gerekecektir.

***

Üçüncü olarak, Avrupa’nın düzenleyici reformlara ihtiyacı var. Gıda güvenliği, çevrenin korunması ve işçi haklarına ilişkin Avrupa standartları haklı olarak takdir görürken, diğer sektörlerdeki aşırı veya kötü tasarlanmış düzenlemeler yatırım ve inovasyonu engellemiş ve verimlilik artışını sekteye uğratmıştır. Bu özellikle, kurallar mevcut çıkar gruplarını toplumun genel çıkarlarının önüne koyduğunda geçerlidir.Örneğin, nitelikli mülteciler bürokratik engeller nedeniyle genellikle çalışamamaktadır.

***

Elbette bu tür kısıtlamaları gevşetmek, özellikle de yüksek yaşam standartlarının değişimi siyasi olarak maliyetli hale getirdiği ülkelerde zor olacaktır. Avrupa’daki işçiler gönüllü olarak daha uzun saatler çalışmak, iş güvencesinden ve uzun tatillerden vazgeçmek ya da hoş olmayan işleri üstlenmek istemeyecektir. Ancak gerekli değişiklikleri yapmamak, geçmişteki kazanımları korumak için gelecekteki dinamizmi feda etmek anlamına gelecektir.

***

Son olarak, Avrupa artan işgücü açığını, hem vasıflı hem de daha az vasıflı bireyler için geçerli olan göç politikaları yoluyla çözmelidir. Demografik gerileme ve yükselen yaşam standartları, özellikle bakım, inşaat ve hizmet sektörlerinde pek çok işin boş kalması anlamına gelmektedir. İşgücünün temel hane halkı ve sosyal ihtiyaçların karşılanmasında yetersiz kalması halinde sürdürülebilir sürdürülebilir büyüme ve yenilik mümkün olamaz.

***

Göç politikasında reform yapmak, kontrolsüz sınırları kabul etmek anlamına gelmez; ancak katkıda bulunmak isteyenler için yasal yollar yaratmak anlamına gelir. Göçmen karşıtı duyguların ve aşırı sağ partilerin yükselişi göz önüne alındığında, siyasi açıdan bu en zor görev olabilir. Ancak bu elzemdir.

***

Amerika’nın küresel sahneden çekilmesi Avrupa’ya on yıllardır sahip olmadığı bir fırsat sunmaktadır. Bu fırsatın üstesinden gelip gelemeyeceği, birleşik bir cephe oluşturma, açık kalma, düzenleyici çerçevelerini modernize etme ve göç konusunda pragmatik bir yaklaşımı benimseme becerisine bağlı olacaktır. Aksi takdirde, ivme bir kez daha geleceğe hazırlanmayı asla bırakmayan Asya’ya geçebilir.

PINELOPI KOUJIANOU GOLDBERG KİMDİR?

World Bank Group’un eski baş ekonomisti ve American Economic Review dergisinin genel yayın yönetmeni olan Pinelopi Koujianou Goldberg, Yale Üniversitesi’nde ekonomi profesörüdür.

YORUMLAR (5)
5 Yorum
YORUM YAZ
İÇERİK VE ONAY KURALLARI: KARAR Gazetesi yorum sütunları ifade hürriyetinin kullanımı için vardır. Sayfalarımız, temel insan haklarına, hukuka, inanca ve farklı fikirlere saygı temelinde ve demokratik değerler çerçevesinde yazılan yorumlara açıktır. Yorumların içerik ve imla kalitesi gazete kadar okurların da sorumluluğundadır. Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır. Özensizce belirlenmiş kullanıcı adlarıyla gönderilen veya haber ve yazının bağlamının dışında yazılan yorumlar da içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır.