Borç para alıp üstüne beton dökmek

Almanya’da çalışırken ahbap olduğum bir dönerci arkadaş, kesin dönüş yaparken bana “Dönünce birikimlerinle ne yapacaksın?” diye sormuş, sonra da “Sakın ev falan almaya kalkma! İş kur! Ev alırsan paranı betona gömersin. İş kurarsan o iş sana belki birkaç ev aldırır” demişti.

Ne kadar doğru bir tavsiyeydi…

Birikimin varsa sakın tüketime harcama! Tüketimi mümkün olduğunca kıs, bütün enerjini ve sermayeni üretim altyapısı kurmak için kullan.

Bu ders, elinde sermayesi olanlar için önemli. Ya kendisini çevirecek parası bile olmayanlar ne yapmalı?

Gelirleri giderlerini karşılamayanların borç almaktan başka çareleri yok! Ama akıllı insan, borcu (tıpkı bin bir zorlukla biriktirilmiş sermaye gibi) üretim için, iş kurmak ya da yolunda gitmeyen işlerine çeki düzen vermek için alır, tüketim için değil.

Ülkemizin bu temel ilkeyi göz ardı eden popülist politikacıları, on yıllar boyunca üretim alt yapılarını kurmak için ayırmaları gereken kredileri, tüketimi körükleyen projelere gömdüler.

Bunlar içinde sadece rahmetli Erbakan’ın ağır sanayi hamlesi projesi bir istisna sayılabilirdi. O da hayata geçirilemedi.

Demirel, Özal, Erdoğan iktidara geldiklerinde, batılı sanayileşmiş devletlerin verdiği kredileri alıp, o devletlerin gösterdikleri istikamette harcadılar ve bu borç parayla -tüketimi kamçılamaktan başka bir işe yaramayan- dev inşaat projeleri yapmayı, “halka hizmet”, “iş bilirlik”, “iş bitiricilik”, “ülkeye çağ atlatma” diye pazarladılar.

Otoyollara, köprülere, hava alanlarına gömülen paralarla yapılan projeler, para kazandırmayan, gelir üretmeyen, sürekli daha çok borçlanmaya sebep olan ama kitleleri heyecanlandırıp seçim kazandıran projelerdi.

Kredi veren devletler parayı öylece vermez, bazı şartlar koşarlar.

Tamam borç vereceğiz ama hizmetleri şu şirketimizden, danışmanlığı falanca şirketimizden, gerekli teknolojik gereçleri filanca şirketimizden, bakım idame hizmetlerini feşmekan şirketimizden alacaksınız derler.

Yani bizim gibi “gelişmekte olan” ülkelere bir yandan ürünlerini satarken bir yandan da onları kendilerine borçlandırırlar.

Yol yaptığınızda satın aldığınız sadece yol değildir. O yolda gidecek otomobillere de o otomobillerin depolarına koyacağınız benzine de sürekli para harcamanız gerekir. Tabi ki daha da borçlanarak…

Hava alanı yaptığınızda sadece uçuş pisti ve apron için borçlanmazsınız. O hava alanına inip kalkacak uçakları, gerekli teknik ekipmanları, eğitimi, yazılımları, donanımları da borç harç almanız gerekir.

Dev hastaneler yapıp, sağlık giderlerini -yine borçla- sübvanse ettiğinizde daha doğmamış nesillerinizi bile gırtlaklarına kadar borca sokarsınız.

Tam bir tüketim girdabına çekilmişsinizdir.

Borç para uyuşturucu gibidir. Bağımlılık yapar. Alınca rahatlar, etkisi geçince daha çok istersiniz.

Zaten üretecek alt yapıları kurmadığınız müddetçe daha çok borçlanmaktan başka çareniz yoktur.

Borç olarak alınan paralardan tırtıklayıp zenginleşen siyasetçi ve bürokratlar bir yandan somut “hizmetlerini” gösterip yeniden el üstünde tutulmanın ve seçilmenin keyfini yaşar bir yandan da halkın aptallığına -herhalde- kıs kıs gülerler.

Üstelik bu tüketim ekonomisi üzerine kurulu siyasetin yanlış bir siyaset olduğunu söyleyenleri iş bilmezlikle, beceriksizlikle itham ederler.

Bunlar aslında gayet iyi bilinen şeyler. John Perkins, “Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları” isimli kitabında -operasyonlarda bizzat rol almış biri olarak- bizim gibi “gelişmekte olan” ülkeleri bu tür kredilerle borçlandırmanın, nasıl gayet bilinçli ve sinsi bir proje olduğunu anlatır.

Şimdi yine bir borç sarmalında, dibe doğru çekildiğimiz bir dönemi yaşıyoruz. Borç muslukları kısılınca ekonomimiz krize girdi. Sorumsuzca borçlanmanın maliyetini paramızın hızla değer kaybetmesiyle, insanımızın emeğinin ucuzlamasıyla ödüyoruz.

Bugün asgari ücret yaklaşık 300 dolar. 30 güne bölerseniz çalışan nüfusumuzun neredeyse yarısının, aileleriyle birlikte günde 10 dolar ile hayata tutunmaya çalıştığı dehşeti ile yüz yüze geliyorsunuz.

Bu ülke bu kadar kötü yönetilmeyi hak etmiyor.

YORUMLAR (14)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
14 Yorum