Kusursuz fırtına

Aynı anda kopan birden fazla büyük kasırganın üst üste binerek yol açtığı çok yıkıcı doğal felakete “kusursuz fırtına” deniyor. Bu ismi taşıyan, etkileyici bir sinema filmi de var.

Kusursuz fırtına ifadesi -başka bir bağlama taşınarak- Amerika’daki mortgage krizi ile başlayıp global ölçeğe yayılan, çok sayıda bankanın batmasına, Amerika’da yedi buçuk milyon insanın işsiz kalmasına ve iç huzursuzlukların baş göstermesine sebep olan 2007-2008 finansal krizini tanımlamak için kullanılmıştı.

Maalesef bugün, biz de başka bir “kusursuz fırtınanın” tam ortasındayız.

Binlerce yıllık tarım toplumundan tevarüs ettiğimiz, pek çoğu kırsal hayata ait olan değerlerin birçoğu hızla anlamını kaybediyor.

Tarım toplumundan sonraki safha olan sanayi toplumu safhasına geçerek eski değerlerin yerine ikame edeceğimiz, şehir hayatına mahsus yeni değerleri üretebilmiş ve içselleştirebilmiş değiliz.

Bu yetmiyormuş gibi bir yandan da -özellikle sanal alemde- sanayi toplumundan sonraki aşamalar olan bilgi ve ağ toplumlarının değerlerine yoğun şekilde maruz kalıyoruz.

Neticede geleneksel değerlerimiz hızlı bir erozyonla yok olup giderken, yerlerine eklektik, müphem, üzerinde enine boyuna düşünülmemiş bir şeyleri ikame etmeye çalışıyoruz.

Pandemi, bir yandan tecrübeli büyüklerimizi bizden kopararak hayatlarımızda korkutucu boşluklar açarken, bir yandan da bizi hem yerel hem küresel ölçekte, çok derin bir ekonomik krize sürüklüyor.

Üst üste gelen buhranlar, bizi hızla “sosyolojik bir kusursuz fırtınanın” göbeğine taşıyor.

Bir türlü rehabilite edemediğimiz adalet sistemimizdeki çürüme buna ekleniyor.

Adaletsiz gelir dağılımının toplumsal zeminde oluşturduğu fay hatları çoğalıyor. Meşru yollardan elde edildiği çok şüpheli zenginliklerini, sosyal medya üzerinden kitlelerin gözüne sokmaktan çekinmeyenler o fay hatlarını iyice derinleştiriyorlar.

Dini cemaatler, üyelerinin adlarının karıştığı cinsel taciz, pedofili, adam kayırma, irtikap, devlet imkânlarının cemaatleri adına istismarı gibi hadiseler yüzünden her geçen gün daha çok sorgulanır hale geliyorlar. Bu tür cemaatlerin zaman içinde iyice küçülüp etkisizleşecekleri açıkça görülüyor.

Yüz bini aşkın din adamı ile kitlelere durmadan arz edilen doktrin, gittikçe daha çok sorgulanıyor. İnsanlar kaynaklara doğrudan ulaştıkça, alternatif anlatılara maruz kaldıkça ana akıma itirazlar artıyor. Çok sayıda kimse, özellikle gençler, hızla geleneksel din anlayışlarına sırtlarını dönüyorlar.

Toplumun gerçek meselelerine, kalıcı, yapısal çözümler üretmek yerine sadece adaletsiz bir rant paylaşımı mekanizmasına dönüşen, sürekli çelişkili sözlerle ve ilkesiz, tutarsız adımlarla yol alan siyaset kurumuna duyulan tepki, demokrasiye inancı zayıflatıyor. Bu da ister istemez hürriyetlerin daha da sınırlandığı totaliter arayışlara kapı açıyor.

Büyük kitlelere, çocuklarımıza çağın gerektirdiği temel bilgi ve becerileri kazandıramadığı artık açık seçik görülen, hantal, verimsiz, hedefsiz, kendisini yenileyemeyen eğitim sistemimiz, artık toplumsal bir fayda üretemeyen paslı bir endoktrinasyon makinesi olarak problemlerimizi derinleştiriyor.

Nepotizm ile, hak etmedikleri koltuklara yerleşmiş, bir kıymet üretmeden, hatta işe bile gitmeden maaş alan memurların oluşturduğu lüzumsuz yük her geçen gün daha çok hissedilir hale geliyor.

Kuralsızlık ve ilkesizlik zemininde, kaba kuvvetin belirleyiciliği bir kâbus gibi üzerimize çöküyor.

Yumurta kapıya dayandı. Asırlardır ertelediğimiz, sümen altı ettiğimiz, halının altına süpürdüğümüz dini, siyasi, iktisadi meselelerle hep birden yüzleşmek zorundayız.

Bütün bunları yazmaktaki maksadım elbette zifiri karanlık bir tablo çizip insanları karamsarlığa sevk etmek değil.

İçinde bulunduğumuz “kusursuz fırtınayı” fark etmeden, almamız gereken tedbirleri belirleyemeyiz.

Kafayı kuma gömmenin, her şey normalmiş gibi davranmanın kimseye bir faydası yok. “Yapacak bir şey yok, ne yapalım, başa gelen çekilir” pasifizmine teslim olmanın da öyle.

Bu “kusursuz fırtınayı” görüp, asgari hasarla atlatabilmek için elimizden ne geliyorsa yapmak zorundayız.

YORUMLAR (10)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
10 Yorum