Şu kişi bunu söyledi, bu parti şunu savundu. Kulislerde de sabahtan akşama, geceden gündüze değişen konular, gündemler… Bunların hepsi elbette önemli…

Ama…

Seçime adım adım yaklaştığımız bugünlerde asıl nabız “sahada” doğrusu… Esnafın, emeklinin, öğrencinin, üreticinin, sanayicinin bir anlamda tüm kesimlerin ne söylediği asıl önemli olan…

Ve pazar günü de DEVA Partisi’nin mitingi için Denizli’ye geldim.

Miting ile ilgili detaylara geçmeden önce…

Bir tarafta miting için çok da uygun olmayan bir alanın tahsis edilmesi, drone kullanımına izin verilmemesi… Diğer tarafta da miting afişlerinin toplatılması gibi birçok engelin çıkarılması… Yani isteniyor ki gönüller DEVA Partisi’ne kaymasın.

Açıkçası tüm bu engellere rağmen DEVA Partisi’nin miting meydanını böylesi bir kalabalıkla doldurması önemlidir.

***

Miting alanı ve dışında Denizlilere birçok soru sordum. Birkaç örneği belirtmek isterim: Mitingi dikkatle izleyen bir kardeşimize niye buradasınız diye sordum. Şunu söyledi:

“Tatlı işiyle uğraşıyorum. İş yok, paramız eridi, alım gücü düştü. Temel gıdadan tatlıya sıra gelmiyor. Temel gıdaya ulaşmak da zor ya, neyse… Gün geçtikçe işler kötüye gidiyor. Ali Babacan’dan isteğim ortalığı düzeltsin, işlerimiz eskisi gibi olsun. Bizden geçti artık. Bir oğlum var, oğlum için buradayım. Gençlerin önünü açsınlar. Babacan’dan özellikle bunu istiyorum.”

Babası gençlerin önünü açsınlar derken oğlu da bir taraftan şekere gelen zamları lütfen belirtin diyor. Ve ekliyor: “Babam sürekli zamlardan bahsediyor. Evde konuşulan başka konu yok neredeyse…”

İşin ilginci tam tatlıcı kardeşimiz ve oğlu zamlardan şikâyet ederken, kürsüden Babacan’da şunları söylüyordu.

“Bu ekonomik kriz iklimini 6 ayda ortadan kaldıracağız. Enflasyonu da en geç ikinci yılın sonunda tek haneye düşüreceğiz.”

***

Çiftçi bir amcamızın söylediklerine kulak verelim…

“74’den beri siyaseti izliyorum. Şunu söyleyim, Denizli gibi bir yerde yeni bir partinin mitingde böyle bir kalabalığı yakalaması kolay değil. Denizliler Babacan gibi işten anlayanı bilir. Ben buraya torunlarım için, onların geleceği için geldim. Kızım, söyle yukardakilere… Üzümlerimiz bağda kaldı. İstediğimiz fiyatı yapmadı. Ama maliyetler uçuyor. Nasıl olacak? Bilmiyorum ne yaparız?”

***

Bizi bu kuyudan kim çıkaracak diye bakıyoruz!

Alanın dışında mitingi dikkatle izleyen kalabalığın içinde dolaşırken bir teyzemiz dikkatimi çekti. Selam verdim ve sohbete başladık. Sorulara önce cevap vermek istemedi. Ve aman kızım, kimse duymasın, bunların sağı solu belli olmaz deyip, kulağıma yavaşça fısıldadı. “Ortalık battı, kim kurtarır diye bakıyoruz. Bizi bu kuyudan kim çıkaracak diye bakıyoruz.”

***

Ak Parti mahalle başkanının söyledikleri ise şu şekilde…

Köyünü belirtmek istemeyen kardeşimiz Denizli Tavas’tan geliyorum diyerek söze başladı. “Mitinge geldim, merak ettim kalabalık mı diye, bir de ne söyleyecek diye… Eğer beğenirsem, bugün gördüklerimi akşam köye gidince kahvede anlatacağım ve çıra yanmış diyeceğim.”

Çıra yanmış ne demek?

“Yani hareket var bunda, olacak, geliyo Babacan diyeceğim.”

Son olarak, birçok odak grup çalışmasına katılmış biri olarak şunu söyleyebilirim. Seçim sürecinde gerçekleştirilen mitingler bir anlamda açık hava odak çalışma alanlarına benzetilebilir. Tabii burada verilen cevaplar kesin eğilimleri belirtmeyebilir ama genel bir değerlendirme fırsatı verebilir düşüncesindeyim.

***

Miting sonrasında bir grup gazeteci Ali Babacan’a sorular sorduk.

Gündemi meşgul eden Bağımsız Türkiye Partisi’nin katılım başvurusuyla ilgili soruya Babacan üstü kapalı cevap verdi gibi. Ki bu satırları yazarken BTP’ye vize çıkmadığı da netleşti. Bu noktada şu hususu belirtmek isterim: Birbirinden farklı partilerin bir araya gelip, hepimizin geleceği için ortak bir hedef etrafında çalışması elbette kıymetlidir ki sürecin başından beri bunu hep söylüyoruz. Diğer taraftan farklı partiler olması hasebiyle farklı görüşler ortaya çıkabilir, bazı noktalarda anlaşmazlıklar da olabilir, doğaldır.

Açıkçası tam da kritik konuların müzakere edilmeye başlandığı bir dönemde, kalabalıkların beklediği masaya yeni partilerin katılmasından ziyade geçiş sürecinin bir an önce netleştirilmesidir.

Babacan’da birkaç ay içinde bu konuda bir sonuç alınacağını vurguladı. Ve sonrasında da Cumhurbaşkanı adayının belirlenebileceğini belirtti.

Görünen o ki; önümüzdeki birkaç ay içinde asıl “stratejik konular” müzakere edilecek.

Açıkça belirtmek isterim:

Bu süreçte uyumlu bir çalışma çıkarsa elbette hepimizin faydasınadır. Öte yandan meseleleri büyüten, çözümden uzak duranlar da kaybedecektir. Zira artık kalabalıkların sabrı tükenmiştir. Ve asıl bu süreçte beklenen ise umudun yeşertilmesidir.

***

Sanayici önünü göremiyor!

DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selma Aliye Kavaf, Denizlili sanayicinin önünü göremediğini belirtti ve sözlerine şöyle devam etti:

“Döviz kurlarının sürekli bastırılıyor olmasından dolayı ihracatçının çok büyük sıkıntısı var. Bununla birlikte ham madde ve enerji maliyetleri de çok yüksek. Özellikle dövizdeki dalgalanmadan dolayı hafta sonu tekstilcilerin bir kısmı tezgâhlarını kapatmak zorunda kalıyor. Ayrıca sipariş taleplerinde de bir daralma var.”

***

Son dönemde AK Parti paket üstüne paket açıyor, açıkçası pansuman tedavisi yapılıyor ve her an yeni bir yerden kanamanın başlaması da an meselesi…

Bunu neden söylüyorum?

Son yapılan ataklarla rüzgâr AK Parti’nin tarafında hafif bir meltem estiriyor gibi olabilir, ama bunun kalıcı olacağını düşünmüyorum. Sahadaki eğilim de bunu gösteriyor doğrusu… Özellikle miting alanının dışında toplanan kalabalığın dikkatle söylenenleri dinlemesi de bu yüzden…

Babacan’ın da belirttiği üzere; son iki yılda emeğin payının yüzden 36’dan yüzde 25’e düştüğü bir ortamda… Mutfaktaki yangının ya da ceplerdeki alevin şiddeti azaltılmaya çalışılsa da, her an başka alanlarda olumsuzluklar nüksedebilir.