Eski İstanbul’un kayıp sesleri
Sermet Muhtar’ın ‘Eski İstanbul’da Semtler’, ‘Eski İstanbul’da Yapılar ve Mekânlar’ kitapları Büyüyenay Yayınları’ndan ‘Eski İstanbul’un Müziği’kitabı ise Pan Yayınları’ndan çıktı. Semt-i dildârım Kadıköyü’nden Langa bostanlarına, Sinekemani Nuri Bey’in anılarına uzanan bir hüzün bu... Üstâdın gazetelerde ve dergilerde kalmış yazılarının tamamı yayımlandığında kitaplıklarımız mâzide kaybolan İstanbul’un sesleriyle ve renkleriyle şenlenecek.

Bu hafta önceliği Sermet Muhtar’ın Büyüyenay Yayınları’ndan çıkan ‘Eski İstanbul’da Semtler’, ‘Eski İstanbul’da Yapılar ve Mekânlar’ ile Pan Yayıncılık’tan çıkan ‘Eski İstanbul’un Müziği’ kitaplarına veriyorum. Büyüyenay epeydir ‘Sermet Muhtar İstanbul Kitaplığı’ ismi altında, Mustafa Kirenci’nin ve Eren Yavuz’un çok değerli çalışmalarıyla üstâdın gazetelerde ve dergilerde kalmış yazılarını yayına hazırlıyor, bugüne kadar yirmi bir Sermet Muhtar kitabı oldu, tamamlandığında kitaplıklarımız mâzide kaybolan İstanbul’un sesleriyle ve renkleriyle şenlenecek. ‘Eski İstanbul’un Müziği’ni ise sevgili kardeşim Hüseyin Kıyak yayıma hazırlamış, bu kitap niçin Büyüyenay’dan değil de Pan Yayıncılık’tan raflara çıktı, bilmiyorum. Oysa ‘Sermet Muhtar İstanbul Kitaplığı’ dizisine yakışırmış.
‘Eski İstanbul’da Semtler’de ilk işim semt-i dildârım Kadıköyü’nün bölümlerini okumak oldu, Cadıbostanı, Suâdiye, Çiftehavuzlar, Göztepe, Haydarpaşa, Kurbağalıdere ve Kalamış. Çok heyecânlandım, Sermet Muhtar’ın yazdıklarından bazıları vaktiyle benim yaşamıma da temas ettiğinden çok da hüzünlendim. ‘Eski İstanbul’da Yapılar ve Mekânlar’daki Fuat Paşa Bahçesi’nin son ağaçlarına benim kuşağımın bile yetiştiğini söyleyeyim, Langa bostanlarını zâten ara sıra yazıyorum, ben üniversitedeyken vardı, tam da şimdiki arkeolojik kazı sahasının olduğu mahaldi, mağazalar, kahvehâneler, çiftlikler, lokantalar, sinemalar derseniz de, Sermet Muhtar’ın yazdıklarını gören kuşakların çocukları bile gelmeze gittiler. ‘Eski İstanbul’un Müziği’nde ise ilk işim Sinekemani Nuri Bey’i okumak oldu, çünkü torunu Yusuf Küçükaksoy liseden sınıf arkadaşım, ‘Edebiyatın Kadıköyü’ kitabımda ailenin epeyce bahsi geçiyor, bugün Hüseyin Kıyak ile aynı apartmandalar. Bu apartman Sinekemani Nuri Bey’in köşkünün yerine yapılan ikinci apartman, ilk apartmanı da biliyorum, yani Hüseyin Kıyak rahmetli Nuri Bey’in anılarının tam da üstünde oturuyor. Kitapta kimler yok ki, Nasip Hanım, Beşiktaşlı Sofi, Anika, Üsküdarlı Hânende Nedim Bey ve elbette Peruz.

BALIKHÂNE LÛGATI
Emsâlsiz bir İstanbul kitabı da hemşehrim Hamdi Arpa’dan ‘İstanbul’un Balıkhânelerinden Öyküler’, İstanbul Su Ürünleri Komisyoncuları Derneği Yayınları’ndan. Hamdi Arpa teyze oğlum Ali Fuat’ın yaşıtı, Ali Fuat’ın çocukluk arkadaşı. Hamdi’nin ‘Yakakent’ten Balıkçı ve Balıkçılık Öyküleri’ ve ‘Balıkçılık Tarihimizden Notlar’ isimli çok değerli iki kitabı daha var. ‘İstanbul’un Balıkhânelerinden Öyküler’ bir sözel tarih çalışması, tanıklıkların Eminönü’ndeki balıkhâneye kadar uzanmasıysa hoş, Eminönü’ndeki balıkhâneyi bilmiyorum, benim gençliğimde Azapkapı’daydı, sonra Kumkapı’ya, oradan da Gürpınar’a taşındı. Kitapta dört balıkhâne dönemini yaşamış elli isimle söyleşi var, onların anıları hayli keyifli de, İstanbul tarihinin tutkunları için bir ‘Balıkhâne Lûgatı’nı ortaya çıkardığından Hamdi Arpa’ya ayrıca müteşekkirim. ‘Kaşarcı’, ‘Çavalye’, ‘Manyat’, ‘Glaze’, ‘Madrabaz’, ‘Marya’, ‘Yalel’, ‘Esban’, ‘Galagan’, ‘Pulatka’, ‘Garniton’ ve ‘Livar’, sadece on ikisi, oysa kitapta böyle çok sayıda kelime ve terim bulunuyor, İstanbul’da yaşamamıza rağmen, çoğunu demeyeceğim, hiçbirini bilmiyoruz. Hayır, bunlar deniz konulu İstanbul romanlarında ve hikâyelerinde de, yakın tarihli ‘İstanbul Ansiklopedisi’nde de yoklar. Kitaptaki Mehmet Kıran söyleşisine bilhassa dikkat çekerim, ‘50’lerdeki ve ‘60’lardaki ‘Fok Balığı Yaşar’ın hikâyesini anlatıyor da ondan. Yaşar ismini verdikleri foktan para kazanmak fikri Abdurrahman ve İbrahim Kıran kardeşlerinmiş, biri Mehmet’in babası, diğeri de amcası. Sınırlı sayıda basılan bu harika kitabı sanırım İSKOMDER’den edinmeniz mümkün.

BATI’DA ÇOK SES GETİREN BİR İSKENDERİYE HİKÂYESİ
Bu hafta benim için biraz da İskenderiye Kütüphânesi haftası oldu, önce Büyüyenay’dan ‘Meşhûr İskenderiye Kütüphânesi ve Kütüphâneyle İlgili Diğer Yazılar’ı okudum, Rıdvan Saygılar üstâd Mehmed Mansur’un 1865 yılında Tasvîr-i Efkâr gazetesinde yayınlanan tefrikasını yayına hazırlarken, bu reddiyeye Seyyid Ali Ambasavi’nin, Tahir Harîmî Balcıoğlu’nun, Süheyl Ünver’in ve Midhat Sertoğlu’nun İskenderiye Kütüphânesi konulu makalelerini de onun tefrikasının arkasına eklemiş. Bence iyi de olmuş, vaktiyle İskenderiye Kütüphânesi üzerine epeyce çalışmış biri olarak böyle bir tercihi beğendim. Diğer kitap ise Timaş Yayınları’ndan Islam Issa’nın Batı’da çok ses getiren ‘İskenderiye, Dünyayı Değiştiren Şehir’i oldu, kitabı dilimize Sinan Çakır çevirmiş. İskenderiye şehrinin kuruluşu, şehrin değişimleri ve şehrin Nil Deltası’nda inşâ edilmesine rağmen Mısır medeniyetinden farklı olarak dünyaya kültürel olarak çağlar atlatan İskenderiye medeniyetine beşiklik etmesi açısından roman tadında bir tarih kitabı. Bir gecede nefessiz okudum desem sallama olmaz, çünkü kitabı bitirdiğimde sabah ezânı okunuyordu. Sadece İskenderiye Kütüphânesi ile ilgili bölümü ‘zayıf’ buldum, bilinenin tekrârı gibi, yeni bir şey yok, bunun dışında Islam Issa şehrin kurucusu İskender’in yaşamını da biraz daha renklendirebilirmiş diye de düşünüyorum, örneğin İskender’in annesi Olimpiya kitapta pek yok, oysa İskender’in kültürel gelişimindeki baskın figürlerden biridir, böyle düşünmemin nedeni de Plutarkhos’un yazdıkları. Olimpiya diyoruz da, kadının dört isminden üçüncüsü Olimpiya. Ondan önce Polyksena ve Myrtale isimleriyle biliniyor, Olimpiya’dan sonra da Stratonise ismiyle. Her isim değişikliğinin farklı bir hikâyesi var. Bununla birlikte ‘İskenderiye, Dünyayı Değiştiren Şehir’ çok başarılı bir şehir tarihi, sonlarına doğru karşınıza Kavafis’in ve E. M. Forster’ın çıkması sizi şaşırtmasın. Kavafis’in dediği gibi, insanın peşinden gelen bir şehirdir İskenderiye, bu yüzden de Islam Issa’nın şehre övgüsü mutlaka kitaplıklarınıza girmeli...
