Aşağı tükürsen Obama, yukarı tükürsen Putin...

Başkan Obama tarafları îtidâle dâvet etmiş; bakın bu iyi...

Bunu da darbeci şerefsizler yenilgiye uğradıkdan sonra söylüyor.

Düzayak ifâdeyle „Aman, bizim oğlanlara kötü muâmele etmeyin!“ demeye getiriyor.

„Aye aye, Mr. President!“

Doğruyu söylemek gerekirse bu alçaklığı kimin planladığı konusunda kesin bilgilerimiz yok; henüz yok.

Yok ama elimizde bir başka ipucu var:

Roma Hukûku’ndan bu yana, esâsen onların da eski Mezopotamya’dan aldıkları bir metod var.

Cui bono? (Kime yarar?)

Bir cürmü araştıranların ilk sordukları soru bu; kime yarar, bundan yarar sağlayacak olan(lar) kim(ler)dir?

Ayrıca Kuzey Avrupa masmedyasının da asıl derdi, bakıyorsunuz, bu gibi gözüküyor; yâhut daha edebî bir üslûbla görüküyo...

İnsanın hamiyyetinden gözleri yaşarıyor, vallıyi...

***

O telaşla ihtiyâtı da ihmâl pahasına birtakım tuhaf laflar ediyorlar.

Meselâ ABD Ulusal İstihbârat Örgütü Başkanı James Clapper „Bâzı muhâtablarımız tutuklandı“ demiş.

„We are so sorry!“ (İngilizce‚ bağışla, anacım!’ anlamına gelir.)

Bi’daaki sefere sizin küs olduklarınız arasından seçeriz. Ama o zaman da meselâleyim Putin’le papaz olma tehlikesi var.

Hani derler ya, aşağı tükürsen Obama, yukarı tükürsen Putin...

Öte yandan Rusya’nın bu kadar ahmakça bir teşebbüsde bulunabileceğine ben şahsen pek ihtimâl vermiyorum.

Bir kere Kremlin yöneticileri, genellikle Ruslar akıllı insanlardır. Durup dururken iyi satranç oyuncusu olunmaz.

Türkiye ile Rusya’nın, şâyet dürüstçe bir partnerlik düzleminde elele verirlerse Avrasya’da ne kadar başarılı olabileceklerini muhtemelen bizim kadar, belki daha bile iyi değerlendiriyorlardır.

Fakat belki, diğerleri meyânında bu sâiqle de Amerikalı dostlarımızdan bir bölümü „Bizimkinden“ (Telaffuzu: Erdoğan’dan) şey ediyor olabilirler. Ben bunu yâni ille de şey olsun diye şey ediyor değilim. Maksad muhabbet...

***

Ama eğerleyim ki öyle bilem olsa, yâni insan meselâ tramvayda belki biri ayağına basabilir diye çekip o şahsı vurur mu?

Bence vurmaz.

Vurmaz vurmasına da bu Amerikan gâvurunun işlerine de pek akıl sır ermez. Rahmetli Menderes, Amerikalı dostlarımızın esirgediği 200 milyon dolar borcu (BORÇ, sadaka değil!) Sovyetler‘den te’mîne yeltendiğinin hani nerdeyse akabinde kendini darağacında bulmuşdu. Askerler pek hatırlamak istemez nedense... Rahmetli İnönü de „Yeni bir dünyâ kurulur; Türkiye de o yeni dünyâda...“ yerini alır diye cümlesini bile tamamlayamadan trink...

Velhâsıl bu Amerikalılar mizah konusunda hiç şakaya gelmezler...

Belkim de emir-komuta zincirinin halkalarından biri, ne bileyim, gevşedi farketmediler (ne ayıp!) veyâ farkedildi de birileri, „Sittiredin, inceldiği yerden kopsun!“ filan dedi... Bunlar... Kısacası bunlar bizim aklımızın ereceği işlerden değil.

Peki, bu hürefâ-i nâşerife gökden zembille mi iniyor?

Hayır!

Bi kerem indikleri filan yok; çıkıyorlar.

Hangi uğursuz delikden çıkdıklarına gelince...

Yerim doldu, onu da artık bir sonraki yazıya îzâh ederim, kısmetse...

Çatlamayın(ız)!

YORUMLAR (1)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
1 Yorum