Tehdidlere ve paranoyalara dâir

Gündem çok sür’atli, ânında birikerek şişkinlik yapmaya başlıyor.

En iyisi bir yerden başlamak…

Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı Sayın Jean-Claude Juncker demiş ki ‘Tehditler, kullanabileceğimiz en iyi diplomatik araç değildir. Dolayısıyla bâzıları bunları kullanmayı bırakmalı.’

Âmennâ; sâhiden de öyle olmayabilir... Her zaman... Ama bâzen çok işe yaradıkları da nâdiratdan değildir. Monsieur Juncker’in kendi millî târihi bunun muhtelif ibretengîz örnekleriyle doludur.

Ancak Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın sözlerini bir tehdîd olarak algılamak için de insanın ya biraz paranoyak ya da bir mikdar ödlek olması gerekiyor kanısındayım; hem de “nâçizâne” değil “hâlisâne” tarafından...

Belki daha iyi anlar diye bir kere de mûmâileyhin anadilinde îzâh edeyim; gerekirse müteâkıben çizerek anlatmayı da deneyebilirim:

“Ce n’est-pas une menace, Monsieur le Président du Conseil, ce n’est qu’une information!”

Soyadına bakılırsa Lüksemburglu olması ihtimâli de var, yâhut Alzaslı veyâ Lotringenli… İyisi mi biz işi sağlama bağlayarak bir kere de Almanca şeyedelim:

“Das ist keine Drohung, Herr Ratspraesident, das ist lediglich eine Information!”

***

Şimdi bâzı dedikoducular ve fitnefücurlar benim burada Kürd kökenli yurddaşlarımızı ‘yine’ arka sıralara itdiğimi düşünmesinler kaygısıyla ben kendimi bir kere daha emniyete almak üzere onların da en iyi anlayabilecekleri dille telaffuz ediyorum:

“Bu bir tehdid değil, Muhterem Komisyon Başkanı, bu sâdece bir bilgi!”

Diplomaside buna ‘aide-mémoire’ diyorlar; yâni hâfızaya destek olması amacıyla hazırlanmış ufak bir not…

Yâni telâşeye lüzum yok; tekne rotasında ve mürettebât görevi başındadır…

Ha, hazır açılmışken:

“Sayın Kılıçdaroğlu Kemâl Bey, siz de lûtfen ve lâtifeten hiç değilse bu konuya maydanoz olma sevdâsından vazgeçiniz! Zîrâ aklınız ermez; bâri bu meseleyi yüzünüze gözünüze bulaştırmayınız!

Üstelik bakınız Hazret-i Ebû Bekir (Yoksa Hazret-i Meryem miydi? Belki de İbni Sînâ Efendimizdir... Neyse... ) ne demiş o akıllı zât... Demiş ki ‘İşi ehline bırakınız!’ demiş, aynen böyle... Onun için benim kanaatimce siz de yine en iyi bildiğiniz işe yöneliniz!

Meselâ bu hafta bir kurultay toplayabilirsiniz. O kurultayda ise müteâqib kurultayın kaç gün sonra toplanacağını kararlaştırabilirsiniz.

***

Ayrıca havalar artık iyice ısındığı için bu kurultayınızı kumluk bir yerde yapmanız da hoş olur. Delegeler ellerinde minik teneke kovalar ve küreklerle birbirleri üzerine kum atarak eğlenebilirler. CHP niyet okuma üstâdı birtakım Ankaralı “kurt” gazeteciler bu hareketlerin ne anlama geldiğini analiz eden muammâlı metinler kaleme alırlar; okur âbâd oluruz…

Velhâsıl benim çok yıllar önce Merhum Ecevit’e, henüz CHP onun da hakkından gelmeden önce önerdiğim husus hâlâ geçerliğini koruyor. Parti genel merkezinin kapısına sülüs harflerle şu sloganın asılmasını teklîf etmişdim:

“Bir türbe ki rûhum gelen ağlar, giden ağlar!”

(Bunu yazan Fikri Çağlar… Şaka, şaka…)

Hâmiş: 27 Mayıs târihi yazı günüm olmadığı için bilmem kaçıncı yıldönümünde iki satır laf da ben edemedim; içimde kalmasın:

O kahbece pusunun bütün yardakçıları mevcudlu olarak savcı ve hâkim huzuruna çıkarılıp nihâyetinde cezâları kendilerine vicâhen tebliğ edilmedikçe yurddaş olarak hakkım tekmil iktidar sâhiblerine harâm olsun!

Birkaçı halâ ber-hayat çünki!

YORUMLAR (2)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
2 Yorum