Fiili duanın gücü

Mahallemizdeki kadınlar her hafta toplanıp dua ediyor; nerede yetim, dul, yardıma ihtiyacı olan biri var tespit etmeye çalışıyorlar. Hastalar ziyaret ediliyor, cenazesi olana taziyeye gidiliyor, kim evlenecek, kim bir imtihana girecek isim isim zikrediliyor, özellikle de bölgenin, ilçenin hatta şehrin mültecilerine, gariplerine
ulaşmaya çalışılıyor.

Ülkenin başına gelen ve gelecek birçok felaketin bertaraf edilmesinde doksandan onikiye bir yaş skalası olan cümle kadınların dualarını yabana atmamak lazım. Onlar yalnızca hayatla baş edemediklerinde duaya sığınmıyorlar, duayla çıkara dayalı bir ilişkileri yok, her daim anıyorlar Yaratıcımızı. Dua zor günlerde önümüze açılan esrarlı bir kapı olmanın çok ötesinde, yaşamın tamamına yayılan bir eylemlilik olduğu zaman gerçek karşılığını ve anlamını bulan bir ibadet. Allahu Teala bana dua edin duanızı kabul edeyim diyor Kur’an’da, kibirlenerek kulluk etmeye tenezzül etmeyenler kınanıyor.

***

Kur’an’da dua diye özel bir bölüm olmaması, konu ve ayetlerin metnin içine dağılmasıyla ve kulluğun bizatihi dua etmek oluşuyla ilgili. Bilgilenmenin temel kaynağı vahiy olduğuna göre kulun görevi Allah ile kendisi arasındaki sınırları idrak etmek, kainattaki koordinatlarını keşfetmek. Kur’an hem temel ölçüleri hem de örnek ifadeleriyle tamamı dua olan bir kitap. Bu manada biz Kitab’ın tamamıyla bila istisna her ayetle yakarışta bulunabiliriz.

Bazen kimi hukuk ve siyasete ya da hakça paylaşmaya, evrendeki mizana dair ayetler okununca, Arapça bilmediği için anlamadığı halde ağlayıp içlenen kadınlarla dalga geçilir. Cennetten, cehennemden bahsedenlerin dışında hiçbir ayet insanoğlunu duygulandıramazmış gibi.

Adaletin tesisinden, hakça paylaşmaktan, hayvanatın hukukundan bahseden ayetler nasıl içe işlemez? Siyasetten hukuktan iktisattan bahseden ayetler hayatın özü olan nice ince hikmetlerle dolu.

***

“De ki: Sizin dua ve kulluğunuz olmasa, Rabbim size niye değer versin ki?” (Furkan 77). Allah’tan başka hiç kimse önünde eğilmemenin ta kendisi olan özgürlük, yapabilmek kadar, yapabileceğin halde meşruiyet alanı dışındaki birçok şeyi yapmaktan feragat edebilmenin özgürlüğüdür aynı zamanda. Dua kuru kuruya söylenmiş bir söz yığınından ibaret değil bu yüzden, hayata çeki düzen veren, varoluşumuzu anlamlandıran ucu sonsuzluğa açılan bir eylem.

Duanın en belirgin vasfı tevazu. Ancak kibirden arınmış insanlar dua edebilir. Yaratıcımızın izni olmadan kainatta bir taşın kıpırdayamayacağını bilmek, cüz’i iradeyle elinden geleni yaparken külli iradeye rıza göstermek, budur duanın başlangıç zemini. İnsanın kötülüklere karşı elinden geleni yapması, yaşamında gerçekleşmesini istediği hayırlı işler için sebeplere tevessül edip gayret göstermesi duanın olmazsa olmaz parçası.

***

Yaşlı kadınları sabahın erken vakitlerinde hasta yoklamaya, bir yetimi sevindirmeye giderken, Suriyeli mültecilere yardım için mantı yapıp satarken görmek gözünü de gönlünü de açıyor insanın. Allah’ın ve insanların haklarına saygı göstermeden dua olmaz.

Piyasada sihir ve istek mektubu seviyesine indirilen, hurafelerle dolu, Allah’a şunu yap bunu yap diye sürekli emreden kitaplara, ayetleri istismar eden yaklaşımlara karşılık eliyle, koluyla, canıyla, diliyle hakiki manada dua eden insanlar da var çok şükür.

Her türlü kafa karışıklığımıza izafeten “Ey töhmetli kişi! Senin aklın altın kesintisi, altın döküntüsü gibidir” diyor İbni Arabi.

Peygamberimize atfedilen bir dua ise şöyle:

“Ya Rabbi benim dağınıklığımı derleyip toparla!”

YORUMLAR (3)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
3 Yorum