Gerçekten sonrası barış mı tufan mı?

Yeni senede ümitvar olmamız için olaylara ve olgulara geniş yürekle, adalet zaviyesinden bakan insanların çoğalması gerekiyor. Kendini dünyanın yönetim kurulu addeden bir avuç insan halkların kaderiyle bu kadar kolay oynayamamalı. Oxford’un yılın kelimesi olarak “post-truth”u seçmiş olması boşuna değil. Tarifini de şöyle yapıyor meşhur sözlük: ‘Tarafsız gerçeklerin kamuoyu fikrini etkilemede duygulara ve kişisel inançlara cazip gelen şeylerden çok daha az etkili olması.’ Tanımlama üzerine tarafsız gerçek diye bir şey mümkün müdür sorusundan başlayarak tartışılacak çok şey var elbette. Burada kastedileni işlenmemiş haber, ezberlerin onaylanmasına ve pekişmesine hizmeti amaçlamayan bilgi olarak alabiliriz belki.

Bu korkunç dünyada kimsesizlerin, sözü kesilenlerin ses çıkarması hiç kolay değil; görünen o ki bizi kötülüğün gürültüsüne boğanlar, neyi nasıl düşünmemiz gerektiğini göstermek için bu kadar kan döküyor. Gerçeği kurgulamak, hatta yaşananlara akılalmaz taklalar attırarak istenen zihinsel algıları yaratmak, insanlara rol dağıtmak, en safiyane inançları kötücül biçimde yeniden öğretmek. Derin bir sığlığın içinde dün söylediklerimizi bugün inkar ederek sürüklenmemiz hedefleniyor, bir düğmeye basınca savaş, başka bir düğmeye basınca barış üretenler tarafından. Gazetecilikten söz edilirken de aynı şey; ortalama bir yurttaşın yorumları, tarafgirliği, birini görüp ötekini saklamanın ya da türlü çeşit manipülasyonu hatta yalanı ayıklayıp ta hakikate ulaşması hiç kolay değil. Bir de bildiklerinin konforundan, oturmuş kanaatlerinden fedakarlık etmeye talip, hazır gerçek tüketicisi olmayan çilekeşler lazım.

***

İletişim teknolojilerinin zirvede olduğu bir dönemde insanlık olarak başımızdan geçenlerin bilgisine hakkıyla ulaşamamak, hatta bizzat yaşadığımız gerçekliklerin bile kurgulanıp bambaşka bir surette önümüze konulabilmesine katlanmak ibretamiz bir ironi.

Bunu Irak işgalinde iliklerimize kadar yaşamıştık. Kütüphaneler yıkılır, müzeler yağmalanır ve insanlar katledilirken milyonlarca Amerikalının televizyonlarda gördüğü etiket şuydu: Iraqi Freedom. Aynı “post-truth” düzenlemeler, Suriye’de ve tüm bölgede tetiklenen etnik ve mezhep çatışmalarında bizim bir ilgimiz, dahlimiz yok numarasıyla devam etti.

2 Ocak’ta kaybettiğimiz, eserlerinden çok şey öğrendiğimiz John Berger ezberlerimizin düşünce ve inançlarımızın nesnelere, olaylara bakışımızı nasıl derinden etkilediğini göstermişti. Kurgulanan gerçeğin(imge) canlandırdığı şeyden daha kalıcı olduğunu gözler önüne serdi. Varolan, yaşanan, algılanan, kurgulanan gerçeklikler arasında insanlığın ortak kurtuluşunu sağlayacak bir yol bulmak hiç de kolay değil. Sadece birkaç rakam bile başdöndürücü adaletsizliğin aynası. Gezegenimizde talepler, imkanlar ve imkansızlıklar arasındaki çılgın yarılma büyük travma.

İngiliz yardım kuruluşu Oxfam’ın 2016 raporu büyük insanlık krizine dair. Zenginlerle fakirler arasındaki uçurum daha da artmış. Dünyanın yüzde 1’lik nüfusuna denk gelen 70 milyon kişinin dünyanın geri kalan yüzde 99’undan (yaklaşık 7 milyar insan) daha fazla servete sahip olduğu açıklandı. 62 süper zenginin toplam serveti dünya nüfusunun en fakir olan yarısının servetine denk.

***

Silah tüccarlarına giden para ise savaşlar hakkında fikir verebilir. Dünya Müslüman Alimler Birliği Genel Sekreteri Ali Karadağı, her on yılda bir Müslüman ülkeler arasında savaşlar çıkarıldığını, Müslüman halkların petrolde elde ettikleri gelirlerin neredeyse tümünün silah satan ülkelere aktarıldığını söylüyor. Öte yandan anlayışsızlığın derinleşmesine, cehalete ve bağnazlığa kapı aralayan bu çatışma, parçalanmanın da nedeni ve sonucu. DAEŞ ise yangına dökülen benzin işlevi görmesi için varedildi.

Gerçeğin alınan, satılan, imal edilip paketlenen bir metaya dönüşmüş olması üzerinde daha çok düşünmemiz lazım. Savaşın en önemli stratejik desteği servis edilen imajlar ve bunun çok geniş bir pazarının olması. Mesela Trump’ın seçildiğinin belli olduğu bir ay içinde ABD’de Müslümanlara yönelik yaklaşık bin 500 saldırı gerçekleşmiş. İşinde gücünde masum insanlara bunu yapmak, DAEŞ gibi örgütlere malzeme vermekten başka neye hizmet eder?

Elimizdeki gerçeklerin hepsini yan yana koyup ortak bir adalet paylaşma ve hakkaniyet duygusu için emek veremezsek iyimserlikten, umuttan söz edemeyiz.

YORUMLAR (5)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
5 Yorum