MHP devreden çıktı
Ne diyorduk? Sade ben demiyordum, herkesin kafasında benim yazdıklarıma benzer senaryolar vardı.
AK Parti, MHP’nin desteğiyle, partili cumhurbaşkanlığı, daha sonra da başkanlık sistemi için Meclis’ten düzenlemeleri referanduma götürmeye yetecek oy temin etmeyi hesaplıyor.
AK Parti resmi ağızlardan bunu açıkça dillendirmiyordu ama, MHP’yle ilişkilerinde bu hassasiyeti gözeten bir üslup kullanıyordu.
MHP lideri Bahçeli de bu hassasiyete olumlu karşılık veriyor, seçim zamanında AK Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan hakkında kullandığı galiz ifadeleri katiyen tekrar etmiyordu.
AK Partililer, MHP Lideri Bahçeli’nin ‘hukuki destek’ beyanlarının başkanlığa desteği ima ettiğinden kuşku duymuyor, biraz da bu yüzden, MHP içindeki kongre tartışmalarında hararetle Meral Akşener aleyhinde pozisyon alıyordu.
MHP içindeki muhalefetin topladığı delege imzalarıyla yapılacak kongrenin tarihi yaklaşırken, yargı cephesinde de ilginç şeyler oldu.
Mahkemenin biri ‘kongre yapılacak’ kararı alırken, başka bir mahkeme ‘Kongre yapılamaz, Yargıtay’ı bekleyin’ dedi.
Kongre, mahkemeler arasında gelip gitti. (Bu gel-git’leri paralelin aktivitesine bile bağlayanlar oldu. Olur mu olur.)
Sonunda, o tarihte (15 Mayıs) kongre yapılamadı.
Yargıtay da, yerel mahkemenin kongre kararını görüşmek için bir takvim telaşına düşmedi. ‘Mayıs ayında biter’ dedi, o kadar.
Binali Yıldırım’ın Başbakan ilan edilmesinin arifesinde durum bu merkezdeydi.
Binali Bey Başbakan olunca (22 Mayıs), Türk siyaseti yeni bir safhaya girdi.
‘Fiili Başkanlık’la ilgili hiç bir ‘fiili’ sorun kalmadı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın AK Parti ve hükümet üzerindeki tasarrufu tam anlamıyla müesses hale geldi.
Dolaylı değil, doğrudan yönetim başladı.
Tek eksik, mevzuatın fiili duruma göre tashih edilmesiydi.
Mevzuatı tashih için MHP’nin desteğine ihtiyaç vardı.
Bu da, herhalde ‘çantada keklik’ti.
Yargıtay, mutlaka AK Parti’nin istediği doğrultuda karar verecekti. Ezber, böyleydi.
Hatta bir ara, ‘Yargıtay, MHP tüzüğünü Anayasa Mahkemesi’ne götürüyor’ diye bir laf çıktı. Ne demekti bu? Yargıtay kararını açıklamaktan korkmuş da, topu Anayasa Mahkemesi’ne mi atmıştı?
Fakat, lafın ömrü kısa sürdü. Bir saat geçmedi, tüzüğün Anayasa’ya uygunluğuyla ilgili formalitenin Yargıtay’daki davayla hiç alakası olmadığı anlaşıldı.
Kararın gecikmesi, Yargıtay hakkında suizanna sebep oluyordu.
Sonra, bir sabah, Bahçeli grup toplantısında, birdenbire ‘Partili Cumhurbaşkanlığı’na destek vermeyeceklerini’ söyledi.
Neden o güne, o saate kadar söylememişti de, o gün söyledi?
Bunun hikmetini anlamak için çok beklemedik.
Biraz sonra, Yargıtay yerel mahkemenin kongre kararını onayladı. (24 Mayıs)
Karar, makul olmakla beraber, ezbere uymadı.
Senaryolarımız, o saate kadar hem lezzetli hem sıcaktı.
O saatte cazibesini kaybetti.
Artık, Devlet Bey’in devlet adamlığı hakkında yüksek fikirler ileri sürmek de, Meral Hanım üzerinden komplolar geliştirmek de, on beş yirmi gün önce olduğu kadar heyecan vermeyecekti.
Bahçeli, dünkü grup toplantısında eleştirinin dozunu yükseltti.
Bütün bunlar, ‘Meclis’te MHP destekli başkanlık çalışması’nın elverişli bir ortam oluşuncaya kadar tehiri anlamına geliyor.
MHP’siz olur mu?
Görünür bir alamet yok.
Ya şimdiki durum?
Şimdiki durumu, Cumhurbaşkanı Erdoğan Diyarbakır’dan dönerken anlatmış.
“Eğer parlamento yeterli sayıyı yakalayamıyorsa, biz cumhurbaşkanı ve başbakan olarak uyum içinde milletimize hizmeti sürdürürüz.”
Yani, sorun yok, uyum iyi, aynen devam.