Sivas’ta Selçuklu’yu düşünmek

Beşir Ayvazoğlu

Yakın tarih hakkında birazcık bilgisi olanlar, 4-11 Eylül 1919 tarihleri arasında Sivas’ta gerçekleştirilen kongrenin ne kadar önemli bir hadise olduğunu bilirler. Milli Mücadele’nin istikametini belirleyen bu büyük buluşma, Sivas’ta her yıl törenlerle kutlanır. Beş yıldan beri de, bu törenler kapsamında “Sivas Kitap Günleri” adıyla bir de fuar düzenleniyor.

Her yıl daha zengin ve daha canlı bir etkinliğe dönüşen ve bir şölen havasında yaşanan Sivas Kitap Günleri’ne bu yıl konuşmacı olarak ben de davetliydim. Hayatımın yirmi yılını kuşatan, hâlâ rüyalarımda ahşap evlerle çevrili dar sokaklarında ve hoş kokulu çarşılarında dolaştığım Sivas’ta, dostlarla buluşmanın ve Buruciye Medresesi’ni tıka basa dolduran seçkin bir topluluğa hitap etmenin verdiği mutluluğu tarif edemem.

30 Ekim akşamı, Abdi Ağa Konağı’nda özlediğim Sivas yemeklerinden tadıp otelime yerleştikten sonra ilk işim Kent Meydanı’na koşmak olmuştu. Hava çok güzeldi. Selçuklu devrinden kalma Darüşşifa, Çifteminareli Medrese ve Buruciye Medresesi’yle Osmanlı devrinden kalma Kale Camii’nin kuşattığı meydana kurulmuş fuar alanında, beklediğimin çok ötesinde canlı, meraklı bir okuyucu kitlesiyle karşılaştım. Fuara katılan yayınevlerinin stantlarında görev yapanların yüzleri gülüyordu.

***

Sivas’a her gidişimde yaptığım gibi, ilk fırsatta kendimi sokaklara atıp derin bir hüzünle birkaç saat tek başıma gezindim. 1970 öncesi Sivas’ında dolaşırken hangi yolları kullanıyorsam, her seferinde o yolları ararım; daha doğrusu beni ayaklarım çocukluğumu ve ilk gençliğimi yaşadığım şehrin hafızamdaki coğrafyasına dolaştırır. Ne var ki, bırakın sokakları, mahalleler bile bütünüyle yok olmuş. Son evler de, o evlerle bütünleştikleri için yıkılmasına izin vermeyen yaşlılar göçüp gittikten sonra yerlerini dörder beşer katlı apartmanlara terk etti. Bizim ev gibi... Yaşadığım evler, koşup oynadığım sokaklar, dallarına tırmandığım ağaçlar sırra kadem basmış. Sanal bir geçmişte yaşamış gibiyim. Şehrin hafızamdaki coğrafyası artık kayıp bir coğrafya...

Kadir Üredi, Şehrin Ahşap Zamanı adlı eserinde, artık bir beton cehennemine dönüşen Sivas’ın bir zamanlar Safranbolu, Kütahya, Amasya gibi nefis bir ahşap dokuya sahip olduğunu anlatır. Aziz dostlarım, Haluk Çağdaş –ki Sivas’ın kelimenin asıl mânâsında hâfızasıdır- Mehmet Şarkışla, İbrahim Yasak ve Alim Yıldız, Buruciye’de 1 Eylül günü yapılan “Kitabın Şehri Şehrin Kitabı” adlı panelde Sivas’ın yaşadığı bu büyük değişmeyi anlattılar.

Sivas Kent Meydanı… Sulda Buruciye Medresesi, ortada Sivas’taki nadir Osmanlı eserlerinden biri olan Kale Camii, arkada Çifteminare ve karşısında Darüşşifa… Konik kubbeli mekan, I. İzzeddin Keykuvus’un türbesidir. Arka planda ise apartmanlardan oluşan modern Sivas… (Sivas İl Kültür Müdürlüğü Arşivi).

Hayat Ağacı dergisinde fotoğraflardan hareketle nefis şehir yazıları kaleme alan Haluk Çağdaş’ın Şehir İklimi ve Bahçesinden Geçtiklerim adlarını taşıyan iki harika kitabı var. Mehmet Şarkışla’nın Sivas’ı ve genel olarak şehir meselesini ele aldığı Şehir Mersiyesi, Alim Yıldız’ın Seyrimde Bir Şehre Vardım, İbrahim Yasak’ın da Sultanşehir’den Birkaç Sima ve Şehir Defteri adlı kitapları, Sivas tarihini ve kültürüne büyük bir katkı niteliğini taşıyor.

Panelde, Sivas’ın en güzel anlatan yazarlardan biri olan Kadir Üredi’nin eksikliği hissediliyordu. Bir Şehrin Beş Hali ve Sivas’ımı Sıtkınan Sevdim adlı iki kitabı daha bulunan Kadir Bey’in evinden çıkamayacak kadar hasta olduğunu öğrenerek üzüldüm.

***

Sivas, son otuz yılda, yeni kurulmuş, tarihsiz ve kişiliksiz şehirlere benzedi. Selçuklu devrinden kalma Ulucami’si, Gökmedrese’si, Çifteminaresi’si, Darüşşifa’sı, Buruciye’si, Osmanlı devrinden kalma bir cami, birkaç han, hamam ve köprü olmasa, Sivas’ta bin yıldır yaşadığımızı ispat etmekte zorlanabilirdik. Hâlbuki Sivas, bir dış kalesi, iki iç kalesi ve muhteşem abideleriyle eşsiz ve çok gelişmiş bir şehirdi. Rahmetli Prof. Dr. Osman Turan’ın “Selçuklular Zamanında Sivas Şehri” başlıklı bir makalesi vardır. Bundan yedi yüz küsur yıl önce bir ticaret merkezi ve milletlerarası bir transit şehri olan Sivas’ın nüfusu o tarihlerde bile yüz binden fazlaymış.

***

Sivas’ta oturduğumuz ilk evlerden biri Çifteminare, Darüşşifa, Buruciye medreselerinin bulunduğu bölgeye çok yakındı. Darüşşifa’nın yıkık duvarlarında ve karanlık, kirletilmiş hücrelerinde saklambaç ve benzeri oyunlar oynardık. Ne kadar bakımsızdı, ne kadar ihmal edilmişti! Sultan I. İzzeddin Keykavus’un türbesindeki çinilerin bugüne nasıl ulaşabildiğine hâlâ hayret ederim. Selçuklu tarihinin en büyük hükümdarlarından biri olan İzzeddin’nin bir macera romanına benzeyen hayatını yerim olsaydı da, uzun uzun anlatsaydım. Babası I. Gıyaseddin Keyhüsrev’in amcası II. Rükneddin Süleymanşah’a yenilmesi üzerine Konya’dan nasıl kaçtıklarını, Bizans İstanbul’undaki hayatlarını, daha sonra oradan kaçışlarını, kardeşi Alaeddin Keykubat’la taht mücadelesini yahut Sivas’ta yapılan muhteşem düğününü...

Sivas’ın hiçbir iz bırakmadan yok olan mahallelerinden biri, İmaret Mahallesi…

I. İzzeddin Keykavus, genç yaşında veremden ölmüş ve Sivas’taki Darüşşifa’sının avlusuna bitişik olarak kendisi için yaptırdığı kümbete gömülmüştür. Sandukasındaki Farsça dörtlük de kendisine aittir. Bu dörtlük Yazıcıoğlu tarafından Türkçeye şöyle tercüme edilmiş: “Bu cihanı ki terk edüp gittik / Rencini dilde berk edüp gittik / Şimden sonra nevbet erdi size / Nitekim evvel ermiş idi bize.”

***

Ne zaman Sivas’a gitsem, Selçuklu tarihinin ihmal edildiğini düşünmeye başlarım. Sadece Selçuklu tarihinin mi? Anadolu’nun Osmanlı öncesinde de çok zengin ve renkli bir tarihi vardır. Mesela Sivas’ta saltanatını ilan ederek bir devlet kuran şair ve âlim Kadı Burhaneddin Ahmed’i merak eden kaç kişi vardır? Bu yılın aynı zamanda “Kadı Burhaneddin Yılı olduğunu” duymuş muydunuz?

Ebedi uykusunu Sivas’ta uyuyan bu büyük adamdan gelecek hafta söz edeceğim.

NOT: Sivas Kongresi’nin yapıldığı, günümüzde Atatürk Kongre ve Etnografya Müzesi olarak hizmet veren ve restorasyonu tamamlanan binanın açılışı bugün yapılacak.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.