Davutoğlu: Türkiye kitaplara geçecek bir felaket hikayesi yazıyor

Davutoğlu: Türkiye kitaplara geçecek bir felaket hikayesi yazıyor

Son dakika haberi... Partisinin Maltepe kongresinde konuşan Gelecek Partisi lideri Davutoğlu, Merkez Bankası Başkanı Ağbal'ın görevden alınmasına tepki gösterdi. İktidara sert sözlerle yüklenen Davutoğlu, ekonominin bir gecede yüzde 10 küçüldüğünü savunarak, "Türkiye maalesef ileride kitaplara konu olacak bir “felaket hikayesi” yazmakta" dedi.

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, partisinin Maltepe 1. Olağan İlçe Kongresinde konuştu. Burada önemli açıklamalarda bulunan Davutoğlu'nun gündeminde, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Naci Ağbal'ın sürpriz bir kararname ile görevden alınması, Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi'nden çıkması, Halkların Demokratik Partisi'ne (HDP) yönelik kapatma davası ve HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun milletvekilliğinin düşürülmesi vardı.

Merkez Bankası'ndaki başkan değişikliğinin sıradan bir karar olmadığının altını çizen Davutoğlu, Cumhur İttifakı'na (AK Parti-MHP) sert sözlerle yüklendi. "Bu cehalet ittifakı ülkemizi bir felakete sürüklemektedir" diyen Davutoğlu, şu sözleri kaydetti:

 

"Bu Sn. Erdoğan, Türkiye’yi 20 yıl önce en büyük ekonomik iflasa sürüklemiş olan Sn. Bahçeli ile birlikte bir kez daha ekonomik iflasa sürüklemiştir. Merkez bankasına Başkan atamayı herhangi bir devlet kurumuna şube müdürü atamak zanneden, 20 ayda 4. Başkanı atayan, ideolojik saplantılarla para, kur, bankacılık ve faiz yöneten iktidar bir gecede ülkeyi yüzde 10'a yakın küçülttü. Türkiye maalesef ileride kitaplara konu olacak bir “felaket hikayesi” yazmakta."

 

Davutoğlu'nun konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

"Geçen hafta boyunca yaşananlar bu koalisyon iktidarının ülkemizi yönetemediğini açık bir şekilde göstermiştir. Bu cehalet ittifakı ülkemizi bir felakete sürüklemektedir. Bu cehalet ittifakı demokrasiye, adalete, hukuka, akla ve liyakate açık bir savaş açmıştır.

Türkiyemizi hızla uçurumdan aşağı doğru sürüklemektedir. Bir bakkalı bile yönetemeyecek ekonomi bilgisiyle bütün kaynaklarımızı, milletimizin alın terini çarçur etmektedirler. Bütün birikimlerimize hiçbir kural, ilke, sınır tanımaksızın saldırmaktadırlar.

'HİÇBİR BAHANEYE SIĞINMALARI MÜMKÜN DEĞİL'

Türkiye bugün itibariyle maalesef bir yol ayrımına gelmiştir. Geldiğimiz noktada artık hiçbir bahaneye sığınmaları mümkün değildir.

Milletimizin kaderini kendi ucuz iktidar oyunlarına, cahil ekonomi yönetimine, sistemik yolsuzluk düzenlerine kurban etmelerine, meze etmelerine müsaade edemeyiz.

Anahtar sizin elinizde. Anahtar bütün vatandaşlarımızın elinde. Bu cehalet ittifakı cehalette, liyakatsizlikte ve çapsızlıkta birbirleriyle yarışmaktadır. Bu cehalet ittifakı hukuksuzlukta, adaletsizlikte, demokrasi düşmanlığında birbirleriyle yarışmaktadır.

'BİRİSİ MERKEZ'E SALDIRIYOR, DİĞERİ PARTİLERE'

Birisi Merkez Bankasına saldırmaktadır diğeri demokrasimizin temeli olan siyasi partilere. Birisi insan haklarına saldırmaktadır diğeri en temel hukuki ilkelere. Birisi Anayasa Mahkemesine saldırmaktadır diğeri gururla darbe anayasasının bayraktarlığını yapmaktadır. Birisi gözümüz gibi korumamız gereken Türk Lirasına saldırmaktadır diğeri en temel demokrasi değerlerimize.

Türkiye bu koalisyon iktidarını hak edecek hiçbir şey yapmamıştır. Milletimiz bu cehalet ittifakını hak edecek hiçbir şey yapmamıştır. İcat ettikleri ucube Cumhurbaşkanlığı Sistemine geçtikleri günden beri Türkiye’de bir tek gösterge iyiye gitmemiştir.

'BAHÇELİ İLE ÜLKEYİ BİR KEZ DAHA EKONOMİK İFLASA SÜRÜKLEDİ'

Bu Sn. Erdoğan, Türkiye’yi 20 yıl önce en büyük ekonomik iflasa sürüklemiş olan Sn. Bahçeli ile birlikte bir kez daha ekonomik iflasa sürüklemiştir. Buradan bütün milletimize, ülkesini seven, vatanı için gözünü sakınmayacak herkese seslenmek istiyorum. Türkiye bir yol ayrımına gelmiştir.

Milletimizi birbirine düşürmek için her gün yeni bir kriz icat eden, milletimizin farklılıklarına düşmanca saldıran, milletimizin bir arada ve barış içerisinde yaşama iradesine saygı duymayan, eski Türkiye vesayet rejiminin icat ettiği anti-demokratik elbiseyi yeniden herkese zorla giydirmeye çalışan, ülkemizi bir garnizona, milleti de sessiz yığınlara çevirmeye çalışan, milletin cebindeki paraya, alnındaki tere, aklındaki fikre cahilce saldıran, ağzını açanı terörist, düşüncesini ifade edeni hain, cehaletlerini eleştirenleri düşman ilan eden bu iktidarla Türkiye’nin gideceği bir yer bulunmuyor.

Açıkça söylüyorum, Bahçeli Türkiye’yi 20 yıl önce nasıl iflasa sürüklediyse bugün de ekonomik ve demokratik iflasa sürüklemiştir. Yapılacak ilk seçimde Türkiye bu koalisyon iktidarından kurtulmalıdır.

'YİNE BİR GECE YARISI OPERASYONU, YİNE METEOR YAĞMURU'

Sayın cumhurbaşkanı “biz gündemin peşinden gitmeyiz, gündemi biz belirleriz” demişti ya hani.
İşte buyurun size yeni Türkiye gündemi. Deliler kuyuya taş atar, kırk akıllı çıkaramaz, misali!

İşte yine bir gece yarısı operasyonu, yine meteor yağmuru. Erdoğan “Damat kadar başınıza taş düşsün” demişti. Bedduası tutsun diye elinden geleni ardına koymuyor. Bitmiyor bu ülkenin bunlarla imtihanı. Damadı göndermişti, akıllandılar zannettik.

Güven oluşuyor, az da olsa portföy yatırımlar girecek, kur geriliyor, dedik ama yine sayelerinde başa sardık. 2016’da görevi bıraktığımızdaki ekonomik değerler korunsaydı bile 1 trilyon kara geçecektik, kişi başına 3500 dolar gelirimiz olacaktı

'DİNOZOR İZLERİNE MAHKUM EDİLDİK'

Ama sayelerinde ne at izi ne it izi, eski çağlardan kalma dinozor izlerine mahkum edildik. Ne ortak akla yanaşıyorlar, ne de stratejik planlamaya. Deneme-yanılma, diyeceğiz o da yok. Faiz düşerse enflasyon düşer teorisini ispat için önce 128 milyar dolar rezerv yaktılar. Enflasyon da fırladı, işsizlik de patladı.

Bitmiyor bunların propagandaları. Bunlara kalsa, Salgında bile dünya çökerken biz uçacaktık.

'BAŞKAN BİLE GÖREVDEN ALINDIĞI İÇİN MÜTEŞEKKİR'

Öyle bir sistem kurdular ki; MB Başkanı bile görevden alındığı için müteşekkir. Neler çektiyse, “Çok şükür ki çıktım bu sistemden” diye Allah’a dua ediyor; en tepedekine minnetlerini arz ediyor. Ne kurumlar kaldı, ne de kurallar! İki gün üst üste tutarlı olsalar kabuslarla uyanıyorlar. Kalkar kalkmaz da patlatıyorlar operasyonu. 

Sn. Erdoğan değil miydi Naci Ağbal’ı atamasının ardından, “piyasalar bayram ediyor” müjdeleri veren. Sizler damadın gidişine halay çekerken o da gelenleri övmüyor muydu? Enflasyonu aşağı çekmeyi çalışacağını söyleyerek bir aydınlanma yaşadığını ortaya koymamış mıydı? Ne demek enflasyonun aşağı çekilmesi? Fiyatların düşmesi ve istikrar kazanması demek. Sizlerin çarşı pazara başınız dik girip çıkmanız, Pazar arabanızı doldurmanız demek. Çocuklarınızın suratına bakacak yüzünüz olması demek.

'ÜLKENİN BAŞINA DAMAT GİBİ BİR METEOR DÜŞMÜŞ...'

Peki şimdi ne oldu da bundan vazgeçildi? Amerika mı tehdit etti? Çin, “bak sen enflasyonu düşürürsen Uygurlara yapmadığımı bırakmam” dedi de bunların da çok ağırına mı gitti? Yoksa piyasalar damadın gidişine sevindiği için şimdi de onları cezalandırma kararı falan mı aldınız?  Genelde başarılı görünen bir bürokrat, Rabbine dua ediyor görevden alındığı için. Ha başarı dediysek. Zaten görevi damadın yakıp yıktıklarını tamir etmekti. Herkesin kral çıplak dediği meseleyi hayata geçirmekti.  Başarı bu. Zaten fazlasını beklemek de haksızlık olurdu. Ülkenin başına damat gibi bir meteor düşmüş. O da harabeyi temizlemeye çalışıyordu.

'NACİ AĞBAL FAİZ ARTIRINCA BUNA MI BOZULDU?'

Peki ne oldu da bu yoldan dönüldü? Acaba Sn. Erdoğan hangi kabusu gördü de gece kalkıp mancığını taşlarla doldurdu. Sn. Naci Ağbal 1 puan değil de 2 puan faiz artırınca buna mı bozuldu? Yoksa “şu 128 milyar dolar nereye uçtu gitti bir de ben araştırayım” dedi de operasyona mı maruz kaldı? Faiz ile kur arasına sıkışan bir çaresizlik sendromuna soktular sistemi. Şimdi de debelenip duruyorlar.

'ŞİMDİ KUR ŞOKLARI BEKLENİYOR'

Bu son operasyonun ardından da şimdi kur şokları bekleniyor.  Dün geceden itibaren Asya piyasalarından başlayarak TL’na duyulan güvendeki azalmayı ve yaşanan kur şokunu hepimiz görüyoruz. 

Ülkenin kaderini bir insanın iki dudağı arasına sıkıştıran, her geçen gün bizi biraz daha içimize kapatan, fakirleştiren, gençlerimizin iş bulma umudunu körelten, hesap vermeyen, şeffaf olmayan bu ucube cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ve bu sistemin yarattığı otoriter iklim ülkeyi yeni bir kur krizinin hatta belki de sonu derin bir ödemeler dengesinin eşiğine getirdi.

'BİR GECEDE ÜLKEYİ YÜZDE 10'A YAKIN KÜÇÜLTTÜ'

Merkez bankasına Başkan atamayı herhangi bir devlet kurumuna şube müdürü atamak zanneden, 20 ayda 4. Başkanı atayan, ideolojik saplantılarla para, kur, bankacılık ve faiz yöneten iktidar bir gecede ülkeyi yüzde 10'a yakın küçülttü.

Ülkenin değeri pula dönmüş varlıklarını daha da ucuzlattı, garibanın doğal gaz elektrik faturasını daha da şişirdi, sofrasındaki ekmeği daha da küçülttü. 

Artık Türkiye yerli ve yabancı hemen tüm yatırımcıların bütün ilgi ve alakasını, güvenini yitirmiş bir ekonomiye dönüştü sayelerinde. 

İkide bir kendinden şüphesi olan çocuklar gibi piyasalara liberal politikalardan vazgeçmeyeceğiz diyerek bankalardan para çekilişini durdurmaya çalışan yeminler ediyorlar.

Hala isimler üzerinden konuşuyorlar meseleleri. 

'YA GÖREVDEN ALINIR YA DA KAÇIP GİDERLER'

Sorun isimlerde değil.  Bu ülkeye son 4 yılda Nobel ekonomi ödülünü almış akademisyenleri getirin onlar bile 1-2 ay içinde ya görevden alınır ya da kaçıp gider bu kara cahil siyaset aklı nedeniyle. Kim alacak bunun sorumluluğunu? Ya da kim engelleyecek bunu? Öyle bir dertleri yok ki, “saldık çayıra mevlam kayıra” diyecekler adını da serbest kur rejimi koyacaklar!

'MESELE SARAY ENTRİKALARI'

Mesele faiz falan değil; mesele siyaset, mesele bunların iç çekişmeleri. Mesele saray entrikaları. Mesele ortaklar arası pazarlıklar. Yoksa faiz ise hepimiz faize karşıyız. Kim ister faiz sistemini? Kim ister halkın enflasyon karşısından ezilmesini? Ama bu cahiller yüzünden, enflasyon dünyada 1-2’lerde gezerken bizde 19. Bunun sorumlusu kim? Yıllarca faiz lobilerine çatar gibi yaptılar ama asıl faiz lobisi bunlar! Faiz ödemelerimiz 3 kat arttı. 60 milyardan, 180 milyara çıktı. Esas Faizci kim? Esas lobi kim? “Ülkeyi bu hale kim getirdi?” soruyorum size? 

'BU ÜLKEYE YAPTIKLARI İKİNCİ BÜYÜK KÖTÜLÜK BU'

Kimse bu gelişmeyi öyle basit bir bürokrat değişimi olarak görmemelidir.  2019 yılında yaptıkları, yurt dışı swap piyasasının garabet bir kararla kapatılmasının ardından bu ülkeye yaptıkları ikinci büyük kötülüktür bu.

Peki şimdi ne olacak?

Bakın size anlatayım bundan sonraki muhtemel gelişmeleri. 

Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminden bu yana geçen 33 ay içinde dördüncü TCMB başkanı atandı.

Yeni TCMB başkanının 2020 Kasım öncesi Berat Albayrak tarafından uygulanan politika setine geri döneceğini düşünüyoruz.

Gelinen noktada yabancı sermaye açısından Türkiye artık “gecelik” işlem bile yapılamayacak kadar kırılgan ve güvenilmez bir ülke konumuna düştü.

Finansal piyasaları ve bankacılık sektörünü zor bir dönem bekliyor. 

Türk Lirası çok kısa bir sürede yüzde 10’un üzerinde  bir kayıp yaşayabilir. 

TL’de oluşacak değer kaybı, enflasyon dinamiklerini çok hızlı yukarı taşıyacaktır. 

Bu nedenle artık yüzde 20’nin üzerinde bir enflasyonu görme ihtimalimiz çok yüksek. 

Yeni başkan buna rağmen göreve geliş amacı doğrultusunda “faiz indirme” deneyine girişecek. 

Ardından daha önce Berat Albayrak döneminde yapıldığı gibi döviz satışına başlayabilir. 

Bu da zaten eksi 47 milyar dolara düşmüş swap sonrası net rezervleri daha da düşürecek.

Bankacılık sisteminin mevduatlarının yüzde 55’i yabancı para cinsinden. 

Bu nedenle bankaların yabancı para mevduatları tutabilmek için faizleri çok yükselttiğini göreceğiz. 

Ancak buna rağmen sermaye çıkışları yaşanacaktır. 

Hem yurtiçi hem yabancı sermaye çıkışlarının Türkiye’yi yeni bir “içe kapanma” dönemine götüreceğini düşünüyoruz. 

'ELİNDE NE FAİZ NE DE REZERV SİLAHI OLACAK'

Bu da maalesef ülkeyi 2021 yılında da, kendi grubundaki ülkelerle karşılaştırıldığında çok derin bir “fakirleşmeye” götürecektir. Yeni başkanın hem kurlarda oluşacak yükseliş, hem de enflasyon beklentilerinde oluşacak yükselişe karşın elinde kullanabileceği ne faiz ne de rezerv silahı olacak. Son 4 ayda yabancı yatırımcılardan giren 20 milyar doların yeni atama ile önemli kısmının çıkması beklenmekte. 

'BORÇ DÖNDÜRME AÇIĞI İÇİN DÖVİZ İHTİYACI OLACAK'

Buna ilaveten yurt içi tasarruf sahiplerinin döviz talebi ve dış finansmanda oluşacak “borç döndürme” açığı nedeniyle döviz ihtiyacı olacak.  Bankalardaki sorunlu alacaklar kur ve faizlerdeki artış nedeniyle zaten artmakta. 

Tüm bu nedenlerle zaten son 3 senedir büyük “itibar açığı” olan, “cari açığı ve “bütçe açığı” büyüyen Türkiye’nin, önümüzdeki dönemde ciddi bir “Finansal istikrar” ve “ödemeler dengesi” sorunu yaşama riski oldukça arttı.

Sorunların ana kaynağı “tek adam” rejimine dönüşen Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi. 

'TÜRKİYE KİTAPLARA KONU OLACAK BİR FELAKET HİKAYESİ YAZMAKTA'

Bir G-20 ülkesinin yönetim kalitesinin kısa sürede nereden nereye gelebileceği konusunda Türkiye maalesef ileride kitaplara konu olacak bir “felaket hikayesi” yazmakta. Kurdukları düzen ayakta kalsın diye bunların yapmayacakları saçmalık yok.  Zira bunların tek gündemleri seçim, tek hedefleri iktidar için kuralları değiştirmek. O yüzden bunlar, Naci Ağbal rüyasını kabusa çevirerek Ekonomi Paketini, Parti kapatma ve Gergerlioğlu trajedisiyle İnsan Hakları Eylem Planını çöpe attılar.

'HAYALLERİ 2053, GERÇEKLERİ 1994'

4 aylık tiyatroları da böylelikle sona erdi. Bunların en iyi yol bildikleri yol bu !! Bunların hayalleri 2053; gerçekleri 1994.

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ

TCMB operasyonunu maskelemek için aynı gece İstanbul Sözleşmesini de iptal ettiler. Sn. Erdoğan ne oldu da başbakanlığınız döneminde bizzat kendi imzanızla yürürlüğe giren bir belgeyi çöpe attınız? Hele bir açıklayın bize sebebini? Baktınız millet ikiye bölündü; Baktınız bu işte ekmek var; Baktınız yandaşlar-karşıtlar diye toplum ikiye ayrışıyor; Bundan ala fırsat mı olur deyip aklınızca kaçan muhafazakar oyları konsolide edeceğinizi sandınız!

Yahu siz kimi kandırdığınızı zannediyorsunuz? “Cambaza bak” diyerek kaçacak olanları da bloke etmeye mi çalışıyorsunuz? Beyler, siz yanlış hesaplamışsınız o seçmenin kaçma sebebini! Onlar tam da sizin samimiyetsizliğiniz, ikiyüzlükleriniz, dün dediklerinizden ertesi gün çark etmenizden ötürü kaçtılar!

'SİZİN UCUZ AYAK OYUNLARINIZA ARTIK İNSANLARIN KARNI TOK'

O seçmenin sizden kaçma sebebi Adaletsizliklerdir! Yolsuzluklardır! Sizin kötü ekonomi yönetiminiz sayesinde oluşan yoksulluktur!  Siz bunlardan tevbe etmedikçe; cahilliklerinize, zulümlerinize son vermedikçe o insanların sizin kurnazlıklarınıza kanıp gemiyi terk etmekten vazgeçeceğini mi sanıyorsunuz?!

Sizin ucuz ayak oyunlarınıza, sahte politikalarınıza, artık insanların karnı tok. Onlar sizin kendileri için değil, damadınız için nasıl çırpındığınızı iyi görüyor! Onlar sizin 5 müteahhit için nasıl gözünüzün karardığını görüyor! Onlar iktidarınızı korumak için dış politikada ne türden tavizler vereceğinizi merakla izliyor. Siz vatandaşı kendiniz gibi cahil, kendiniz gibi vicdansız mı sandınız?

'ÇOK MU RAHATSIZDINIZ İSTANBUL SÖZLEŞMESİ'NDEN'

Onların, hayali dizilerinizde Abdülhamid’e elçi tokatlattırıp, insanlık suçu işleyen Çinlilerden nasıl fırça yediğinizi görmediklerini mi zannediyorsunuz? Çok mu rahatsızdınız altına imza attığınız İstanbul Sözleşmesi’nden. Giderdiniz Avrupa Konseyi’ne. Tartışmaları bertaraf edecek şerhler düşer, yorum beyanlarında bulunurdunuz olur biterdi.

HDP'NİN KAPATILMASI DAVASI

Bu ülke yakın zamana kadar partiler çöplüğü haline gelmişti hatırlarsınız. Refah Partisi’nin kapatılması, Fazilet Partisi’nin kapatılması, AK Parti hakkındaki kapatılma davasını hep birlikte yaşayıp, gördük. Ne hissetmiştik? Hangi duygularla bakmıştık partilerimizi kapatan ve kapatmaya çalışanlara? 

Üstelik defalarca “siyasi partiler kapatılmamalıdır” diyen, partileri kapatmayı zorlaştıran düzenlemelerin altında imzası olan Sn. Erdoğan değil miydi? Sorun şu ki; MHP ile gizli koalisyon AK Parti’nin bütün kodlarını tarumar etti. Bakın Gizli Koalisyonun küçük ortağı bir kayyum gibi oturduğu iktidar tahtında Erdoğan’a iktidarında gerçekleştirdiği demokratik adımları tek tek geri aldırıyor.

O zaman kürsülerden bağıra çağıra karşı çıktığı tüm özgürlük ve demokrasi atılımlarını AK Parti iktidarı sayesinde bir bir toprağa gömüyor. Erdoğan ve AK Parti, geçmişte bizim de katkılarımızla atılmış doğru adımların, politikaların her gün birinden vazgeçiriliyor. 

'BEN YAPTIM OLDU'

Ve bu yıkım, bu deformasyon, bu tahrip sizlerin ve bizlerin gözü önünde, “Ben yaptım oldu” emrivakisiyle hayata geçiriliyor. Türkiye yokuş aşağı, siyasi, ekonomik, kurumsal, kimliksel, her alanda çok ciddi bir kriz sürecine doğru ilerliyor.  

'TÜRKİYE'NİN SİYAS GÜNDEMİNİ BAHÇELİ BELİRLİYOR'

Türkiye’nin siyasi gündemini, önceliklerini, politikalarını Erdoğan ve AK Parti değil, Bahçeli belirliyor. Barajın altına düşmüş, hatta yüzde 5-6’larda görünen bir partiye ve binli oranlarda oy alan marjinal bir başka partiye koca memleket teslim edildi. Bu en başta Erdoğan’a ve AK Parti’ye oy vermiş seçmene saygısızlıktır. O seçmeni aldatmaktır. Onları yaralamaktır. Geçmişleriyle, gelenekleriyle, hassasiyetleriyle, beklenti ve kimlikleriyle bugüne dek bir empati kurmamış, aksine kendi ideolojik yaklaşımlarını inatla bu ülkenin açılımları önüne engel olarak koymuş marjinal bir anlayışa onları mahkum etmektir.

Erdoğan ve AK Parti resmen kendilerine oy vermiş milyonlarca vatandaşımızın temsil yetkisini Bahçeli’ye devretmiş durumdadır. 

Bahçeli “af çıkmalı” diyor, af çıkıyor. Bahçeli “seçim yasası değişmeli” diyor, seçim yasasını değiştirme hazırlıkları başlıyor. Bahçeli “reforma ne gerek var” diyor, Erdoğan reformdan vazgeçiyor. Bahçeli “HDP kapatılmalı” diyor, Erdoğan HDP’nin kapatılmasına rıza gösteriyor.  Bahçeli’nin HDP ile öğrenci andını birlikte zikreden açıklamalarının hiçbirinin milliyetçilikle, vatanseverlikle bir alakası yoktur. 

'PARTİ KAPATMA GİRİŞİMİ TAM ANLAMIYLA KÖTÜLÜK PROJESİ'

Öğrenci andı 2013’te zaten kaldırılmıştı. HDP de 2013 yılından beri mevcut olan bir parti. Peki sormak gerekmez mi “Bunlar bugün mü Bahçeli’nin aklına geldi?” diye. Bunların bugün gündeme getirilmesinin tek nedeni, MHP’nin oy kaybediyor olmasıdır. Bahçeli oy kaybını toplumsal barışı bozarak, toplumu ayrıştırarak, gerilimi arttırarak durdurmaya çalışıyor. 

Parti kapatma girişimi tam anlamıyla Türkiye’ye kötülük projesidir, siyasetin alanını daraltıp Kandile ve İmralıya alan açma projesidir. İmralı’dan mektup getirerek ya da Kandil’in temsilcisi Osman Öcalan’ı TRT’ye çıkararak seçim kazanmaya çalışanlar bugün de Kandil’in ve İmralı’nın ekmeğine yağ sürecek adım atma peşindeler. İstiyorlar ki, siyasal farklılıklar terörize edilsin ve kutuplaşma üzerinden iktidarlarını korusunlar! Parti kapatma geçmişte defalarca yaşanmış, zerre demokrasi perspektifi, zerre siyasal aklı, zerre sorumluluğu olanın uzak durması gereken bir iştir,

GERGERLİOĞLU TEPKİSİ

"Keşke hatırlasalar şiir okudukları için hapse girdikleri günleri. 90’larda şiir okudu diye hapse giden Erdoğan’ın bugünkü iktidarında, bir vekil bir haberi retweet yaptı diye ceza alıyor. Alın size 90’lar, alın size eski Türkiye. Bunların 94 ruhu dedikleri şeyi siz ne sanmıştınız ki? İşte hukuk tanımazlıkta Meclise yaşattıkları utanç verici tarihi anlar. Sn Gergerlioğlu’na son yaptıkları muameleyi hep birlikte izledik.

'YAKA PAÇA, GÖMLEK PİJAMA GÖTÜRDÜLER'

Abdest almasına, namaz kılmasına bile müsaade etmeden yaka paça, gömlek pijama emniyete götürdüler. Bu nasıl bir vicdansızlıktır, bu nasıl bir hukuksuzluktur. 1994 yılında bile vekiller bir hafta Mecliste kalmıştı da, DGM savcısının ısrarıyla ancak evlerinden gözaltına alınabilmişlerdi. Bunlar aymazlıkta da, zulümde de çağ atladılar. Bunların uzay dedikleri, uçmak dedikleri bu işte. Bunlar hukuksuzlukta, adaletsizlikte, anti-demokratlıkla, despotlukta, vicdanları kanatmada çağ atladılar. 

Bir milletvekilinin vekilliğinin düşürüldüğü aynı gün partisine de kapatma davası açıldı. İstedikleri dosyaları, ajandalarına uygun şekilde raflardan indirdiklerinde siyaseti dizayn edeceklerini düşünmekteler. 3 yıla varan sürelerle Yargıtay’da dosyaların bekletildiği bir ülkede AYM kararını da beklemeden, hukuki süreçler tamamlanmadan, Meclis’te okunan bu karar, hukuk ve meclis tarihimize lekeler düşürmüştür. Vicdanlar yaralanmıştır. Zamanlama manidardır. Bu, yürütmenin yargı, yargının da yasama iradesini teslim alması değil midir?"

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar
YORUMLAR (3)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
3 Yorum
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN