Nisan'a kadar beklenen yağış olmazsa...

Nisan'a kadar beklenen yağış olmazsa...

Dünya, 2023 yılına girdiğinden bu yana kuraklık, deniz seviyesinin yükselmesi, aşırı hava olayları gibi birçok yıkıcı etkiyle karşı karşıya. İklim krizinin getirilerinden bir tanesi ise kuraklık ve gıda krizi. Beklenen yağışların olmadığını söyleyen uzmanlar ise kaygılı. 'Nisan'a kadar beklenen yağışlar oluşmazsa tarla bitkilerinin önemli bölümü süreçten verim olarak zarar görecektir' diyen uzman Ömer Fethi Gürer kritik uyarılarda bulundu.

MERVE ŞİŞMAN

IMF, küresel gıda krizi nedeniyle finansal maliyetlerin arttığını belirterek, gıda güvensizliğine yüksek oranda maruz kalan ülkelerin gıda ve gübre fiyatlarındaki artış nedeniyle 2022 ve 2023'te ithalat maliyetlerinin 9 milyar dolar artabileceğini bildirmişti. KARAR'a konuşan ve tarım konusunda uzmanlığı ile bilinen CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, 'Üretim düşmesi ithalatı artıracak. 'Dünyadan param var gider alırım' dönemi de bitiyor. Her ülke sorununa çözüm aramak zorunda kalıyor. Bu durumda ürün maliyeti artması da fiyatlar etkiliyor" şeklinde konuştu.

Uluslararası Para Fonu'nun gübre, gıda ve enerji için yüksek fiyatların yanı sıra önemli aşağı yönlü risklerin de görünümü olumsuz etkilediğinin altı çizilen raporunda, "Dünya şu anda, pek çok ülkeyi ciddi gıda kıtlığıyla baş başa bırakan ve büyük acılar ile çok sayıda ölüme neden olan 2007-2008 krizine eşit oranda bir gıda kriziyle karşı karşıya." değerlendirmesinde bulunmuştu. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres, dünyanın şimdiye kadar eşi görülmemiş bir küresel açlık kriziyle karşı karşıya olduğunu belirterek, gelecek yıl durumun bir felakete dönüşebileceği uyarısını da 2022 yılında kamuoyu ile paylaştı. Uzmanlar kuraklık, gıda krizi ve iklim değişikliğinin endişe yaratması üzerine uyarılarda bulunuyor.

Dünyada yoksulluk ve açlıkla ilgili pek çok araştırma, konferans, toplantılar vb. etkinlikler yapılsa da, günümüzde açlık ve yoksulluk çeken kesimin çok büyük bir bölümü yeterli gıdayı alamamaktan muzdarip. Gıdanın oluşturulması için ise en temel maddelerden birine suya ulaşılması gerekiyor. Etkili yağışların meydana gelememesiyle birlikte kuraklığın yaşandığını görüyoruz. CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, Türkiye'nin iklim problemine dikkat çekti. CHP'li Ömer Fethi Gürer, kuraklığın getirisi olarak, üretimde yaşanması beklenen olası tehlikeler için "Su fakiri ülkemiz için bu süreçten az zarar görmesi için gerçekçi önlemlerle almalı. Akdeniz ve Karadeniz’e alan suların yönü Anadolu topraklarına döndürülmesi öncelikle ele alınmalı" ifadelerini kullandı.

ÜRETİMİN DÜŞMESİ İTHALATI ARTIRACAK

Tarım ve hayvancılık konusunda uzmanlığı ile bilinen CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer kuraklığın çiftçiyi etkilediğini belirterek, "2022 yılının son aylarında bu yıl hasat edilecek ürün ekimi yapıldı. Beklenen yağışlar olmadı. 2023 yılı ilk günleri de kurak gidiyor. Doğal olarak bu yıl üründe sorun oluşması olası. Üretim düşmesi ithalatı artıracak. Dünyadan param var gider alırım dönemi de bitiyor. Her ülke sorununa çözüm aramak zorunda kalıyor. Bu durumda ürün maliyeti artması da fiyatlar etkiliyor. Kuraklık hem çiftçiyi hem besiciyi hem tüketiciyi önemli ölçüde etkiliyor. Bu sorun artık bugünün sorunu değil bundan sonraki yaşamında önemli sorunu olacak. Su fakiri ülkemiz bu süreçten az zarar görmesi gerçekçi önlemlerle olabilir. Öncelikle Akdeniz ve Karadeniz’e alan suların yönü Anadolu topraklarına döndürülmesi öncelikle ele alınmalı ve ciddi su planlamasına geçilmelidir. Konuşarak değil uygulama ile soruna eğilmek gerekir." şeklinde konuştu.

OBRUK OLUŞUMLARI

Yeraltı sularının çekilmesiyle oluşan bu coğrafi biçimlerin meydana gelmesi aslında 30 yıldan fazla sürüyor ancak Konya'da artık her yıl 20-30 obruk oluştuğu gözlemleniyor. Bu konuda KARAR'a konuşan CHP'li Ömer Fethi Gürer, "Esasında dünyada olduğu gibi Küresel iklim değişikliği ülkemizde tarım için önemli bir tehdit boyutuna erdi. Ani iklim değişikliği ile dolu, don, sel, sert rüzgarlar, kum fırtınaları, çöl sıcakları ve kuraklık ile karşı karşıyayız. Doğal olarak tarıma çok yönlü zarar oluşuyor. Toprak ve su kaynakları etkileniyor. Üretim süreci sorunlu duruma eriyor. Üretim ve verim kayıpları ortaya çıkıyor. Kuraklık nedeni ile yer altı suları daha çok kullanılıyor. Yeraltı suyu seviyesinde su daha derinlere çekildikçe erişim ve maliyeti etkiliyor. Su çekilmeleri, Obruk oluşumları artırması ekili arazi ve ekilebilecek arazilere olumsuz yansıyor. Konya Kapalı Havzasında 175 adet obruk Türkiye sınırlan içinde 250 adet obruk oluşması giderek tehlikenin büyüdüğü gösteriyor. Ülke genelinde 353.393 adet sulama amaçlı yeraltı suyu kuyusu bulunmaktadır. Sanayi amaçlı 9.292 adet, diğer maksatlar için 6.399 olmak üzere toplam 15.691 adet kuyuya ölçüm sistemi taktırılmıştır." dedi.

whatsapp-image-2023-01-15-at-15-21-03-1.jpeg

MODERN SULAMA DESTEĞİ İLE TARIM ALANI SULANMALI

Tarım alanlarının var olması bir yana üreticiye yani çiftçiye uzatılan elde önem kazanıyor. Uzmanlar modern yöntemlere dikkat çekiyor. Çiftçi, ekim öncesinde ve ekim sürecinde toprağını besleyemezse üretimde boşluklar oluşacak. Türkiye'nin tahıl ambarı olarak bilinen Konya Havzası aynı zamanda biyolojik çeşitlilik açısından dünyanın en önemli 200 ekolojik bölgesinden biri. Bu bölgelerin durumu üzerinde değerlendirme yapan CHP'li Gürer, "Konya Kapalı Havzası’nın içinde bulunduğu Konya Bölge’de 28.033, Meriç-Ergene Havzası’nın içinde bulunduğu Edime Bölge’de 4.481 adet ölçüm sistemi kurulması zorunluluğu olan yeraltı suyu kuyusu vardır. Bu yeraltı suyu kuyularından 25.344 âdetine sayaç takılmıştır. Bu kuyular önemli bölümü ruhsatsız ruhsat verilmesi için kanun teklifi verdim. Bir an önce ruhsatlanıp bu sular modern sulama desteği ile tarım alanları sulanmalı ve vahşi sulamadan vazgeçilmelidir. Eğer yer altı sulama suyu olmasa sorun çok daha fazla yaşanacaktır. Kuru tarımda TÜİK verilerine göre 270 kg ortalama dönümden buğday alınırken sulu tarımda dönümde 800 kg kadar alınmaktadır. Bu da suyun önemini göstermektedir. Bu yıl Kuraklığın; çiftçinin verim ve dolayısıyla kaybına neden olacağı gibi raftaki ürünün fiyatının artmasına ve bu nedenle de vatandaşın pahalıya ürün almasına neden olacağı görülmektedir. Kuraklık bu bağlamda da ekim öncesi, ekim süreci, ekim gelişmesi gibi aşamalarda yağış durumuna göre azalıp artabilecektir toprak kar beklemektedir." şeklinde konuştu.

whatsapp-image-2023-01-16-at-11-55-58.jpeg

NİSAN'A KADAR BEKLENEN YAĞIŞ OLMAZSA...

'Türkiye buğday üretiminde sorunlarla karşı karşıya kalacak mı?' sorumuza CHP Niğde Milletvekili şu şekilde cevaplıyor: Ülkemizde nüfus artışına uygun ekim alanları gelişmemekte ve yalnız Hububatta 3,5 milyon hektar tarım arazisi tarım dışı kalmış durumdadır. Son yıllarda buğday üretim rekoltesi ortalama 20 milyon tondur. Ülkemiz ihraç ettiği un ve makarna için yurt dışından dahilinde işleme rejimi kapsamında 8-10 milyon ton buğday ithalatı da yapmaktadır. Esasında bu üretimi de ülkemizde yapılması gerekir. Kimi dönem yurt dışından ülkemizde fiyat üzerinde ithalat TMO yapıp yurt içi sanayiciye verdiği olmaktadır. Uzun yıllar TMO ithalatçı bir yaklaşımla iş yaptı. 2022 yılında kısmen çiftçi yanında oldu. Bu politika bu yıl sürecek mi açıklanacak taban fiyat ile göreceğiz. Ülkemizde kuraklığın buğdaya etkisi mutlaka olacaktır. Bunun ölçümlenmesi Mayıs'ta görülür. Yeraltı suları, gölet suları ile sağlanan sulama faydası ile bu süreç aşılacak mı? Bu şekilde kuraklık sürerse istenen oranda tohum gelişip verimli olacak mı? bu durumda gözlenerek sonuç açığa çıkacaktır. Çiftçi artan gübre fiyatlar ile gübreyi sınırlı kullanması yeterli yağış ya da sulama olmaması halinde tarla bitkilerine etkisi de dikkatle takibi gerekir. Nisan'a kadar beklenen yağışlar oluşmazsa tarla bitkileri önemli bölümü süreçten verim olarak da zarar görecektir. İki yıl önce yaşanan kuraklık sürecinde çok tarla ekildi ama biçerdöver hasat edecek ürün olmadığı için tarlaya giremedi. Süreci iyi yönetip takip etmek gerekiyor. Suyu doğru kullanmakta bu bağlamda önemlidir.

8 MİLYAR DÜNYA NÜFUSUNUN 1 MİLYARI AÇLIK RİSKİ İLE KARŞI KARŞIYA

Tarımda sorunların derinleştiğine değinen Gürer, "Ülkemizde yakın dönem için göçe neden olacak bir gıda krizi yaşanmaz ancak rafta ürün olsa da ekonomik kriz nedeni ile vatandaş o ürünü fiyatından dolayı yükleyemez noktaya erdi. daha da sorun artabilir. Kırsalda yaş ortalaması 55 yaş üzeri ülkemiz bu bağlamda köyden kente göç etti. Bu süreç tarımda sorunları derinleştirdi. Küçük aile tipi işletme gelir gider dengesi bozuldu. Sonuçta kırsal üretim düştü. Süt ve sütten mamul ürün verileri. Bu bağlamda dikkate değer düşmenin son dönemde en önemli göstergesidir. Gıda krizi dünyada etkisi açlık ile kendini gösteriyor. 8 milyar dünya nüfusu 1 milyar açlık riski ile karşı karşıya 1970'lerde bilim insanları gıda krizi aşmak için, GDO'lu ürünlere yöneldi. O üretimlerde bu kere insan sağlığına olumsuz etkileri ortaya çıktı." dedi.

whatsapp-image-2023-01-15-at-16-17-55.jpeg

TARIM STRATEJİK BİR ALAN

Gıdalar üzerinden dünyada yapılan deneyleri de göz önüne alan uzmanımız sözlerine şu şekilde devam etti: "Yapay et ile ilgili de dünyada çalışmalar var. vakan soruma verdiği yanıtta dünyada tüketilen etin % 10'nun 2030 yılına kadar yapay et olacağını ülkemizde konuyla ilgilenildiğini belirtti. Açlık riskinde küresel iklim değişikliğinin de önemli etkisi var. Ülkemizde bugün bu sorun yeterince mevcut iktidar dikkate alıyor mu? azalan çiftçi ve ekilen alan durumuna bakınca bunu ifade etmek zor. Tarım stratejik bir alan, çiftçi besici üretici gerçekçi desteklerle korunmalıdır. Kuraklığın olumsuz etkisi de dikkate alınıp tarım sürdürebilirliği için ek destekler verilmelidir. Tarım kanun 21 maddesi göre çiftçiye verilmesi gereken milli gelirin %1 tarım kesimine verilmelidir. 2023 yılı bütçesinde 54 milyar destek ayrılmıştır. Olması gereken 186 milyar destek verilmesidir. Çiftçilerin bankalara 300 milyar kredi borcu var. Kredi veriyoruz demek borç veriyoruz demektir. Borç değil destek verilmelidir. Hayvancılıkta artan yem fiyatlar gebe ve süt ineği kesilmesine yol açmıştır. Kuraklık meraları da etkileyecektir. Bu nedenle daha çok ücretli yem tüketimi oluşacaktır. Bu da giderlerin artışı demektir. Hayvancılıkta ahır gideri aşı ilaç yanında mutlaka yem giderleri düşürülmelidir."

BUĞDAY, UN MAMÜLLERİNE UYGULANAN ZAMLAR

Türkiye Fırıncılar Federasyonu Başkanı Halil İbrahim Balcı ekmek zammı için ''Türkiye’de birçok ilde uygulanan bu fiyat 3 ay sonra Ankara'da uygulanmaya başladı. 200 gram ekmek 5 lira oldu'' dedi. Buğday, un mamüllerine uygulanan zamlar her geçen gün artacak mı? sorumuza Ömer Fethi Gürer şu yanıtı verdi: "İktidar Buğday da ciddi bir sübvansiyon sağlayıp uzun süre piyasaya uygun buğday verdi. Ancak fırın gideri yalnız buğdaydan oluşmuyor, maya işçilik nakliye elektrik kira gibi artışlar fırıncıları etkiliyor. 200 gram ekmek 5 lira olması ekmeğin kilosu 25 TL demek dar gelirli bir ekmeği var. Tükettiği onda da artan fiyat ekmek tüketimi dahi kısılması yol açtı. Askıda ekmek bayat ekmek ile yaşam sürdüren var. Belediye halk ekmekler olmasa büyük kentlerde ekmek daha da artardı. Bu yıl ekmek fiyatını buğday üretimi ve alım fiyatı dünya buğday piyasaları birlikte izleyerek değerlendirmek gerekir. Üretici sürekli maliyeti artıyor tohum ilaç gübre mazot ve diğer giderler yüksek üretici kazanmıyor. Fırıncı kazanmıyor vatandaşta gelirine göre artan fiyatlar ile yokluk yoksulluk yaşıyor. Gıda erişimde sıkıntı var. Tümü iktidar plansız programsız ülkeyi ticarethane gibi görüp yönetmesinden kaynaklanıyor. Devlet günlük politikalarla değil geleceği de planlayarak yönetilirse sorunlar en az seviyede olur."

whatsapp-image-2023-01-15-at-16-18-01-001.jpeg

YILBAŞINDAN BU YANA ZAMLAR GELİYOR

Çiftçiyi mağdur eden faktörlerden bir tanesi ise emeğinin karşılığını maddi olarak alamaması. Bu anlamda oluşan fiyatlar ise can yakıyor. Enflasyon etkisinden bahseden uzmanımız konuyu şu şekilde değerlendirdi: "Enflasyon düşmesi üretim ve maliyet unsurları ile de doğrudan bağı vardır. Üretimi oluşturan süreçte fiyat artışları durmuyor. Yıl başından beri zamlar geliyor, ayrıca iktidar yeniden değerlendirme oranları ile vatandaştan tahsil ettiği ya da edilenlere yaptığı artışlar bir yerde TÜİK enflasyon ne kadar boşlukta kaldığını gösteriyor. Seçime kadar iktidar enflasyon artırıcı zamları bir bölümünü baskılanmaya çalışsa da bu süreç zamların durması getirecek bir süreç olmaz. Uygulanan politikalarla enflasyon kağıt üzerinde düşer, gibi gösterilirse vatandaş yaşadığı enflasyon derinleşerek devam eder. Faizi aşağıda tutup dövizi baskılayarak seçime kadar işi idare etme çabası var. Yurt dışından sağlanan kaynaklarla sorunlar öteleniyor. Dış ticaret açığı artıyor, İhracat artıyor ancak ithalatta rekor kırıyor. Sonuçta vatandaş çarşı pazara mutfağa bakıyor. Vatandaşın daralan alım gücü ile sorunu acı biçimde hissederek yaşamaya devam ediyor. Seçimde sandıkta oyları ile vatandaş bu sürece dur diyeceğine inanıyorum."

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar
YORUMLAR (2)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
2 Yorum
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN