Son yıllarda İstanbul mutfağında dikkat çeken trendlerden biri olan “New Anatolian Cuisine”, Türkiye’nin dört bir yanına ait yerel malzemeleri çağdaş sunumlarla buluşturuyor. Bu akımın öncüsü olan Şef Mehmet Gürs, 2012’de Mikla Restoran’ın mutfağına Anadolu ruhunu taşımış; bugün Michelin yıldızlı Mikla, “gastronomi laboratuvarı” olarak adından söz ettiriyor. Ahlat’ın lezzetleri, Ege otları, Karadeniz yöresine ait ürünler artık modern sunumlarla sofralara yansıyor.
İstanbul’da hızla yayılan bu akım; Apartıman Yeniköy, Basta Neo‑Bistro, Eleos, Terra Kitchen gibi mekanlarda, geleneksel tarifleri sanatsal dokunuşlarla yeniden yorumluyor. Örneğin keçi yoğurtlu kabak çiçeği dolması ya da kuzu kol sous gibi özel tarifler Anadolu’nun zengin mutfağını yeniden hissettiriyor. Yaratıcılıkla kökensel tatların harmanlandığı bu yaklaşım, İstanbul’un gastronomi dünyasını yeniden şekillendiriyor.

Bu trend, şefler kadar araştırmacılar ve akademisyenler tarafından da destekleniyor. Çünkü sadece yemek değil, kültürel aktarım da bu akım ile gerçekleşenler arasında. “New Anatolian Cuisine”, tüketiciyi yalnızca tatlandırmakla kalmıyor, aynı zamanda Anadolu gastronomisinin tarihini anlatmaya çalışıyor. Atölye etkinlikleri, yerel tarım üreticilerine yönelik ziyaretler ve malzeme tedarik zincirine yapılan vurgu da bu kültürel sürecin parçası.
İstanbul’daki bu gastronomi deneyimi, hem gurme hem de kültür meraklılarını cezbediyor. Farklı yöreleri keşfetmenin yolu artık sadece seyahatten değil, sofralardan da geçiyor. “New Anatolian” menüler adeta bir sanat eserine yaklaşır gibi hazırlanıyor ve her tabak bir hikâye anlatıyor.
İç Anadolu’nun vazgeçilmezi! Denemeyenler bin pişman oluyor: İşte Tiritli Aşı tarifi…
İstanbul’da bu akımı deneyimlemek isteyenler için önerilen rotalar arasında Yeniköy, Nişantaşı ve Karaköy gibi semtlerdeki “Yeni Anadolu” konseptli işletmeler bulunuyor. Yaratıcılığın Anadolu kökleriyle buluştuğu bu deneyim, şehrin gastronomi haritasını yeniden çizmeye aday.
