Kendini böyle tanımlıyor Didem Ünal Demir: Kitap ebesi. Hakikaten kültür hayatımızda önemli bir yeri olan Everest Yayınları’nın birçok kitabının görünmeyen kahramanıdır Demir. Kendisine bu terimlemede katılmamak elde değil. Editörle ebenin fonksiyonları bir anlamda aynı.
ŞABAN ÖZDEMİR
Ülkemizde bir editörün ismi jenerik sayfasının bir yerinde göze çarpmayacak şekilde zikredilir ama bazen bir kitap üzerinde yazardan daha çok emeği vardır editörün. Ben kütüphaneme girecek birçok kitabı editörün ismine bakarak aldım ya da künye sayfasına baktıktan sonra geri bıraktım. Demir de kılı kırk yaran hassasiyetiyle piyasada sivrilmiş editörlerdendir.
Yazar olmanın iki koşulu var: Ya anadan doğma yazarsınızdır ya da okuya okuya yazar olmayı öğrenirsiniz. Demir yazarlığının ne kadarını genlerine borçlu bilemiyorum ama çoğunun okumaktan geldiği belli. Bunca romanın bırakın editörlüğünü, tashihini bile yapmak insanı az biraz romancı yapar sanırım. Didem Ünal Demir, roman birikimini harika üslûbuyla pişirerek okuyucuya sunuyor. ‘Bu Cenazeyi Bana Lütfeder misiniz?’ aslında Türkiye’de metropolde yaşayan ve çağın sorunlarından gına gelen, orta yaşa gelmiş bir kesimin sosyolojisini ve psikolojisini de vermesi bakımından bence son derece önemli.
Romanın kahramanı Esin, metropolde sıkışmış, şehrin ve hayatın harp düzeni alıp üzerine geldiği bir kadın. Çareyi taşraya kaçmakta buluyor. Bu kitabın ilk yarısı aslında bu metropolden bunalan ve ilk fırsatta taşraya gitme fikrinde olanlar için bir rehber niteliğinde. Bu hayatı seçenlerin karşılaşacağı zorluklar ve bu güzellikleri, yine bu hayatı deneyimlemiş birinin kaleminden okumak emsalsiz. Esin’in sessiz sakin bir Ege köyüne yerleşmesi ve orada komşularından birinin öldürülmesi ve bu cinayetin çözümü üzerine kurulu bir roman bu. Bir romanı böyle kuru birkaç cümle ile hülâsa etmek elbette haksızlık...
MUAZZAM BİR GÖZLEM KABİLİYETİNİN ÜRÜNÜ:
Demir’in çok neşeli başlayan kitabı her şeyden önce muazzam bir gözlem kabiliyetinin ürünü. Hiç gitmemiş olsanız da Ege insanının samimiyetini, sıcaklığını aynı samimi üslûpla veriyor Demir. Uzun, girift, anlaşılmaz cümlelerle işi yok. Anlaşılmak istiyor. Sade yazıyor. Öbür taraftan yaptığı çok hoş göndermelerle kitabı katmanlı bir hâle de getiriyor. Bu tür kitaplarda aslında yazarı ve okuyucuyu en zorlayan şey ağız kullanımıdır. Harika romanların sırf bu ağız kullanımı yüzünden heba olduğu gerçektir. Çok kararında yapıyor bu işi Demir. Yerinde ve zamanında, okuyucuyu bunaltmadan, metni yormadan bu özelliği kullanıyor.
Dolayısıyla mekânın ve kahramanların doğasından uzaklaşmadan romanı okuyoruz. Zekâ ürünü bir kurguya, aynı ölçüde zekâvete sahip bir üslûp eşlik ediyor. Bir cenazedeki kasvetli bir havanın bile çok neşeli bir şekilde anlatılması ancak başaralı bir yazarın kotarabileceği bir üslûp.
Her cinayet romanının en temel özelliği merak unsurunu kitabın sonuna kadar sürdürmeyi becerebilmesidir. Bunu yaparken de romanı oluşturan bütün unsurları kullanmalı, herhangi bir detayı boşta bırakmamalıdır yazar. Demir de kitabında bunu yapıyor. Satranç oynar gibi dizayn ediyor romanını.
Didem Ünal Demir, sayısız kitaba ebelik yaptı. Tabiri caizse şimdi kendi çocuğunu kucağına alıyor. Bir ‘ilk roman’ bu. İlk roman olmasına rağmen çok olgun, başarılı… Türk romanına “Voyn!” diyor Demir.
ÇOCUK KİTAPLARI DA YAZDI
Didem Ünal Demir, 1974’te Ankara’da doğdu. Bilkent Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü’nü bitirdi. 1995’ten bu yana yayın alanında çalışıyor. Öyküleri Sözcükler, Papirüs, Patika gibi dergilerde, edebiyat incelemeleri Varlık’ta yayımlandı. Osmanlıca metinleri günümüz Türkçesine aktaran, İngilizceden de kitap çevirileri bulunan Demir, Ormanda Alfabe, Denizde Sayılar, Alphabet in the Forest ve Alphabet dans la Forêt adlı çocuk kitaplarının da yazarı.