‘Kemal Tahir külliyatı’ndaki soru işaretleri

‘Kemal Tahir külliyatı’ndaki  soru işaretleri

Saliha Sultan’ın ‘Kurt Kanunu Vakıası’nı büyük bir ilgiyle takip ettim. Bu toz duman arasında yeni bir tartışma başlatmak istemem ama yeri gelmişken konuşulmasında fayda görüyorum: “Kemal Tahir Külliyatının” neşrinde tek problem ‘tahrif’ değil maalesef. Yayınevinin takındığı ‘seçmeci’ tavırdan da söz etmenin sırası sanıyorum.

ÖMER FARUK

İsimlerin ve kurumların üstünü kapatalım; meseleyi ‘ilkesel’ alıp şöyle soralım: bir yazarın ‘külliyatını’ neşrederken kitaplarını ‘filtreden’ geçirmek ve ‘bazılarını’ basmamak ne kadar doğru? Yayınevinin böyle bir keyfiliğe hakkı var mı? Bu tutum yazarın mirasına ‘saygısızlık’ sayılmalı mı? ‘Külliyat’ bir yazarın ‘bütün eserlerinin’ tek bir ciltte ya da dizide toparlanması demekse, evet, ‘noksan’ külliyat olmaz! Fransa’da Marcel Proust’un ‘üst kat komşusuna yazdığı mektuplar’ bile, edebi ve tarihi değeri olduğu için derlenip kitaplaştırılmıştı mesela. Telif hakkını elinde bulunduran sorumluların, temsilcilerin, yayınevinin önceliği yazarın ‘bütün eserlerini’ eksiksiz ve hatasız okura ulaştırmaktır çünkü.

Böyle bakıldığında, Kemal Tahir’in ‘külliyatı’ hem eksik hem de hatalı gözüküyor. Yazarın yalnızca geçinmek için kaleme alıp ‘müstear isimle’ yayımlattığı ‘polisiye romanları’ bile şık ve özel bir kutuda basmaya değer görenler, yazarın ‘hapishane günlerinin’ en önemli belgesi sayılan, üstelik birisi Halit Refiğ tarafından filme de çekilen ‘üç romanını’ basmaktan kaçınıyor. Ketebe’nin hazırladığı ‘külliyatı’ incelerseniz Karılar Koğuşu, Namuscular, Damağası romanlarının setin içinde ‘olmadığını’ fark edeceksiniz. Bu üç kitapla birlikte Hür Şehrin İnsanları romanı da yok sayılıyor. Niçin?

11kr2-namuscular.jpg

Yazarın ‘evrak-ı metrukesinden’ çıkan romanları/roman taslaklarını, üstelik eşi Semiha Tahir’in yazarın ölümünden sonra elden geçirip yayımlamış olmasına rağmen, ‘külliyatın dışında tutmak’ ne kadar ahlaki? ‘Edebi değerin’ dışında başka bir ölçüte mi başvuruldu bu ayrıma gidilirken? Hangi ehliyetle? Hangi yetkiyle? Ölçüt, Kemal Tahir’in bu çalışmaları henüz ‘bitirmemiş’ ve ‘yayına layık görmemiş’ olmasıysa, Bir Mülkiyet Kalesi niçin külliyata dahil edildi? Bu kitap da diğer çalışmalarıyla birlikte Semiha Tahir tarafından yayıma hazırlanıp basılmadı mı? Başta da belirttiğim üzere, ‘külliyat’ bir yazarın ‘bütün eserlerinin’ tek bir ciltte ya da dizide toparlanması demek değil mi?

Proje Yöneticisi Prof. Dr. İsmail Coşkun’un ‘sunuş yazısına’ baktığımızda ‘bu keyfi tasarrufa’ dair aydınlatıcı bir bilgiye rastlayamıyoruz: “Kemal Tahir külliyatında yazarın öyküleri ve romanları, mektupları, ‘Notlar’ başlığı altında toplanabilecek çalışmaları ve tarih notları yer almaktadır. Kurgu metinleri; Kemal Tahir’in, sağlığında bizzat neşrettiği bir öykü kitabı ve on dört romanı ile vefatından sonra yayımlanan; aile hikayesinin işlendiği, erken çocukluk döneminin tanıklıklarıyla yüklü Bir Mülkiyet Kalesi romanıyla birlikte toplam on altı kitaptan oluşmaktadır.”

Bir Mülkiyet Kalesi yazarın erken çocukluğuna dair otobiyografik tanıklıklar içeriyorsa Karılar Koğuşu, Damağası, Namuscular da ‘hapishane günlerine’ dair çok önemli detaylar sunuyor okuyucuya. Acaba Karılar Koğuşu’nda ‘dine ve dindarlara sayıp söven’ Kemal Tahir mi rahatsız ediyor birilerini? Namuscular’daki ahlaki çürümüşlük mü ya da? Veya karısını şifa bulsun diye ‘Şeyhlere-hocalara’ gönderen(!) Anadolu köylüleri mi? ‘Kurgulanmak’ istenen ‘Osmanlıcı-Abdülhamidçi’ Kemal Tahir profiline en uygun roman olduğu için mi Bir Mülkiyet Kalesi tercih edildi yalnızca? Nasıl bir Kemal Tahir tahayyül ediliyor ve okutulmak isteniyor okurlara?

11kr2-karilar-kogusu.jpg

Birikim Dergisi’nin Kemal Tahir özel sayısında (Aralık, 2023) denildiği gibi, Kemal Tahir romanları ‘2016 sonrası’ kurulan ‘Osmanlıcı-Devletçi-Milliyetçi’ yeni rejim için çok sağlam entelektüel malzemeye sahip: “Özellikle son yirmi-yirmi beş yılda, İslamcı ve milliyetçi-muhafazakâr sağın tekrar keşfettiği ve sahiplendiği bir figür haline geldi. Bunun zemini kuşkusuz, başta süreklilik arz eden Batı karşıtlığı olmak üzere, neo-Osmanlıcılığın ve bekacı Devlet Aklı’nın tezleriyle ‘iltisaklanmaya’ müsait ‘kerim devlet’ kavramlaştırılması ve erken Cumhuriyet icraatını sorgulamasıdır.”

11kr2-damagasi.jpg

Elbette yayın politikası belirlenirken, bu malzemenin elekten geçirilip, ‘sakıncalı bulunan yanlarının’ ayıklanıp atılmasına dikkat edilecekti. Rahmetli Ayşe Şasa’nın görmek istediği gibi, ‘dinle barışık bir Kemal Tahir’ tablosu çizilemese bile, ‘seküler/ateist bir Kemal Tahir’ fotoğrafı da uzak tutulmalıydı okurdan. Yazarın Ketebe’ye transfer pazarlığı sürerken (2021) Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü’ne layık görülmesi ‘tesadüf’ olmasa gerek!

Hafta boyu yazılıp çizilen onca sözün ardından, yalnız birisi kaldı aklımda: “Evladı yok ki sahip çıksın,” demişti Muhammed Hüküm. Haklıymış! Düşünsel mirası kadar edebi mirası da ‘talan’ edilmiş meğer.

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar
YORUMLAR
YORUM YAZ
İÇERİK VE ONAY KURALLARI: KARAR Gazetesi yorum sütunları ifade hürriyetinin kullanımı için vardır. Sayfalarımız, temel insan haklarına, hukuka, inanca ve farklı fikirlere saygı temelinde ve demokratik değerler çerçevesinde yazılan yorumlara açıktır. Yorumların içerik ve imla kalitesi gazete kadar okurların da sorumluluğundadır. Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır. Özensizce belirlenmiş kullanıcı adlarıyla gönderilen veya haber ve yazının bağlamının dışında yazılan yorumlar da içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN