Kemal Tahir’in ‘Kurt Kanunu’na adını veren bölümde de tahrifat çıktı! Kurtlukta romanı yemek kanun mu?

Kemal Tahir’in ‘Kurt Kanunu’na adını veren bölümde de tahrifat çıktı! Kurtlukta romanı yemek kanun mu?

Kemal Tahir’in Kurt Kanunu romanındaki tahrifatı gündeme getiren Doç. Dr. Nuri Sağlam kitapla ilgili başka bir skandalı daha ortay çıkardı. Edebiyat dünyası, bu kez ‘Kurt Kanunu’nun meşhur ‘Kurtlukta düşeni yemek kanundur’ epigrafı ile sonlanan bölümünde yapılan ciddi tahrif ile sarsılacak. Doç. Sağlam’ın kanıtları ile paylaştığı yeni bilgilerle birlikte, Kemal Tahir eserlerinin eleştirel basımının bir an önce yapılması gerekliliği de aciliyet kazanıyor.

SALİHA SULTAN

Kemal Tahir’in ‘Kurt Kanunu’ romanındaki tahrifatı ortaya çıkaran ve son bir haftadır edebiyat dünyasında büyük yankı uyandıran röportajımızın ardından, Doç. Dr. Nuri Sağlam ile bu kez de bir değerlendirme röportajı için bir araya geldik. Nuri Hoca ile haberimizin yankılarını konuşmayı düşündüğüm röportaj, umduğumdan başka bir boyuta taşındı. Yeni röportajımız ikinci ve önemli bir tahrifatı daha ortaya çıkarıyor, Kurt Kanunu’nun meşhur epigrafı “Kurtlukta düşeni yemek kanundur” sözüyle sonlanan bölümün de günümüz okurları tarafından aslı gibi okunmadığını ortaya koyuyor. Bu yeni gelişme ile birlikte Kemal Tahir’in eserlerinin eleştirel baskısının bir an önce yapılması gerekliliği de aciliyet kazanıyor.

whatsapp-image-2025-05-05-at-07-12-30.jpegDoç. Dr. Nuri Sağlam

Hocam yazar dostumuz Ömer Faruk’un deyimiyle ‘Kurt Kanunu vakıası’ haberimiz büyük ses getirdi. Şahsen, röportajı yapan gazeteci olarak son bir haftadır telefonlarım susmuyor. Edebiyat dünyasından birçok kişi meseleyi ilgi ile takip ediyor. Size dönüşler nasıl oldu?

Şöyle söyleyeyim benim de haberim sizin kanalınızla oluyor çünkü Tanpınar gibi bir sükut suikastine maruz kalıyor gibiyim. Edebiyat çevresinden sadece bir akademisyen arkadaşım mesaj attı, o da yeni bugün geldi, “Hocam Allah razı olsun. Kemal Tahir’in ruhunun ıstıraptan kurtulduğunu düşünüyorum. Evladı yoktu ki sahip çıksın, sevap size nasipmiş” diye.

Çok ilginç hocam... Sosyal medyada da herkes bu vakayı yorumladı. Devam haberlerimizde birçoğunu aktardık.

Sosyal medya hesaplarım da yok tabii. Sizin devam haberlerinizden takip ediyorum, sonuna kadar da bu meselenin takipçisi olacağım.

Kemal Tahir hakkında bugüne kadar çok yazılmış, birçok teze konu olmuş bir şahsiyet. Türkiye’de ‘Kemal Tahir otoritesi’ olarak bilinen isimler de var. Sizin ortaya çıkardığınız bilgi ile birlikte, böyle bir yazarın eserinin tahrifli bir şekilde günümüze gelmesinin diğer bütün eserlerine şüphe düşürdüğü yönünde yorumlar oldu, geniş bir tartışmayı tetikledi.

Bu aklıma Tevfik Fikret’in bir mısraını getirdi. Oğlu Haluk’a “Aldanmak ezeli bir şifadır Haluk” diyor. Biz şimdi o şifayı kaybettik. En azından okur kesim dediğiniz gibi bu birazcık da kahredici şüphenin kıskacına düşmüş durumdadır. Bu bakımdan bu mesele iyi mi oldu, kötü mü oldu, ayrıca düşünmek lazım. Melih Cevdet’in de ‘Rahatı Kaçan Ağaç’ şiiri de vardır, bilirsiniz. “Ona bir kitap vereceğim/Rahatını kaçırmak için/Bir öğrenegörsün aşkı /Ağacı o vakit seyredin” diye. Şimdi, Kemal Tahir tutkunlarının bir taraftan mesrur ve mutlu olduklarını ama öbür taraftan çok canlarının sıkkın olduğunu düşünüyorum. Ki bunlardan biri de benim, 45 yıldır kendimi aldatılmış hissediyorum. Sizlerin de sayesinde bunun hayra vesile olduğu açık. Kemal Tahir’in diğer kitapları için de elbette bu şüphe içimizde olacak ve bundan sonra okurlar tıpkı deprem korkusu ile binaları araştıran alıcılar gibi bir ihtiyat gösterecek. En azından yayınevleri de artık karşılarında artık böyle bir okur kitlesi olduğunu bildikleri için işlerini daha doğru düzgün yaparlar. Umudumuz bu en azından.

SADECE TEKİN YAYINLARI TAHRİF ETMEMİŞ

Tahrifat Tekin Yayınları’nca 1982’de yapılan baskı ile mi sınırlı hocam?

Mesele bununla sınırlı değil. Bugün yeniden basılan Kemal Tahir Külliyatı’nda yer alan ‘Kurt Kanunu’ romanında Ketebe tarafından yapılmış bizatihi tahrifat da var.

Bilgi, Tekin ve İthaki baskıları haricinde Ketebe baskısında da farklılıklar var diyorsunuz yani, doğru mu anladım hocam? Son baskı birebir aynı değil mi diyorsunuz? Örnek verebilir misiniz?

Bir iki örnek verebilirim. Mesela, ‘Kurt Kanunu’nun 1969 ve 1972 tarihli Bilgi Yayınları, 1982 tarihli Tekin Yayınları’, İthaki Yayınları’nın da 2005 yılından itibaren yaptığı bütün baskılarında, yani romanın bugüne kadarki bütün baskılarında aynı olan cümle son Ketebe Yayınları baskısında değiştirilmiş. İlk dört baskıda aynı olan bu cümlede, Kemal Tahir şöyle diyor: “Milli Eğitim Bakanı Mudanya’ya, Dışişleri Bakanı İzmir’e gidiyor.” Ama Ketebe 2022’de yaptığı baskıda bu cümleyi “Maarif Vekili Mudanya’ya, Hariciye Vekili İzmir’e gidiyor” şeklinde değiştirmiş. Bu nasıl bir iş?

O dönem bakan böyle mi adlandırılıyordu acaba diyeceğim ama…

111.pngSoldaki romandaki orijinal metin, sağdaki ifadenin tahrif edilmiş hali

Tabii ki hayır. 1970’li yıllar, Maarif Vekili diye bir şey yok, Milli Eğitim Bakanı deniliyor. 1920’ler olsa o zamanın diline daha uygundur denilebilir belki ama buna bile hakkımız yoktur, yazar bunu yapmamışsa, dışarıdan bir el onu yapamaz, bu açık bir tahrifattır.

Hocam öz Türkçeyi kullanan Kemal Tahir, Osmanlıcı Kemal Tahir profiline uymadığı için yapılmış olabilir mi peki?

Her şey mümkün, ama zırva tevil kabul etmez.

İTHAKİ DE ÖNEMLİ BİR DİYALOĞUN BAĞLAMINI BOZAN DEĞİŞİKLİK YAPMIŞ, KETEBE DE SÜRDÜRMÜŞ

ekran-goruntusu-2025-05-05-072030.pngSoldaki orijinal metin, sağdaki bugün yayımlanmaya devam eden tahrifli metin

Başka bir örnek daha paylaşmanız mümkün mü hocam?

Tabii, ikinci örnek olarak da ‘Kurt Kanunu’ romanının Bilgi Yayınları’ndan çıkan 1969 ve 1972 baskılarında, Tekin Yayınları’ndan çıkan 1982 baskısında aynı olan, ancak İthaki Yayınları tarafından yapılan 2005 yılı baskısında ve son olarak Ketebe Yayınları tarafından gerçekleştirilen, yani İthaki ve Ketebe’de tahrif edilmiş hali ile yayınlanan bir cümle vereyim. 2005’e kadar aynı olan cümle şu:

-“Halifeyi İngilizler alıp gittiler de, halifeliğini neden sürdürmediler?” dediydi.

Bu cümle, İthaki ve Ketebe baskılarında ise şöyle:

-“Halife’yi İngilizler alıp gittiler de halifeliği neden sürdürmediler” dediydi.

Yani, ilk baskılarda ‘halifeliğini’ kelimesi 2005’ten sonraki baskılarda artık ‘halifeliği’ olarak tahrif edilmiş durumda. Ketebe yayınları tarafından da yeni baskıda aynı şekilde devam ettirilen bu ufacık görülen tahrif de, romandaki diyaloğun devamını ciddi bir şekilde etkiliyor. Bağlam cümlesi gidiyor. Çünkü bilindiği gibi o dönem Vahdettin’in yerine Abdülmecit geçiyor, halifelik kurumu devam ediyor. Romanda söz konusu tahrifat nedeniyle bağlamını kaybeden devam cümlesi de şöyle: “Allah Allah… Büyük Millet Meclisi bu sıfatı aldıydı ya üstünden, başkasını geçirdiydi yerine…”

ROMANIN MEŞHUR CÜMLESİNİN GEÇTİĞİ BÖLÜM DE TAHRİFLİ

Hocam, ilk haberimizde Kara Kemal’in ölümüne dair bölümdeki tahrifi gündeme getirmiştiniz. Romanda bölüm bazında başka bir tahrif söz konusu mu?

Evet, bölüm bazında çok önemli bir tahrifat daha var. Gerçi bunların hepsini geniş bir makale olarak kaleme alıyorum, sizlerle de ileride paylaşacağım. Biliyorsunuz, tıpkı Kara Kemal öldürülmüş mü, yoksa intihar mı etmiş meselesi gibi Osmanlı’nın Birinci Dünya Harbi’ne girip girmemesi meselesi günümüzde de hala bilim insanları tarafından tartışma konusu olarak devam eden önemli bir konudur. Kemal Tahir’in ‘Kurt Kanunu’nda bu meseleyi işlediği önemli bir bölüm var. Romanının epigrafında bizi ilk karşılayan meşhur ‘Kurtlukta düşeni yemek kanundur’ cümlesi ile sonuçlanan bölüm bu. Yani romanın insanların zihninde kalan en önemli cümlesinin geçtiği bölümde dahi büyük bir tahrifat söz konusu. Bu bölümde meseleyi çok da güzel anlatıyor halbuki, ‘İngilizlerin amacının bizi parçalayıp yutmak’ olduğunu söylüyor özetle. Romanın Bilgi Yayınları’nca Kemal Tahir yaşarken yapılan 1972 tarihli son baskısının 286 ve 287’nci sayfalarına yayılmış olan bu bölümünde, Emin Bey ve Kara Kemal arasında geçen şöyle bir diyalog var:

Emin Bey elinde olmadan sordu:

-Girmemezlik edemez miydik dünya savaşına? Mümkün değil miydi hiç?

Kara Kemal Bey arkadaşının pişman olmuş gibi sustuğunu görünce gülümseyerek biraz bekledi:

-Bunu bize herkes sormuştur, dost-düşman… Sana söyleyeyim iç yüzünü… Haber salındı Londra elçisi Tevfik Paşaya… «İngilizlerle görüşün. Biz savaşa girmek istemiyoruz. Silahlı tarafsızlığımızı desteklemeleri şartıyla hemen anlaşmaya hazırız» denildi. Tevfik Paşanın karşılığı şöyle: «İngilizlere, hiç vakit geçirmeden silahlı tarafsızlık değil, beraber savaşa girmeyi teklif edelim» … Önce hiç bişey anlaşılamadı bu sözden… Sonunda Tevfik Paşa bunu teklif etti. Ne karşılık alındı dersin? «Anlaşalım ama… Bizimle birlikte savaşa girmemek şartıyla» dedi İngilizler.

-Anlamadım!

-Gayet açık! Hakkımızda karar çoktan verilmiş. Yani Osmanlı İmparatorluğunu yıkma, halifeliği ortadan kaldırma kararı… Bizimle anlaşsalar, birlikte döğüşsek plan bozulacak… Ayıp olacak silah arkadaşına karşı bu ihanet. -Biraz daldı, kederle gülümsedi-: Ama nolursa olsun, bir dünya imparatorluğu bizim elimizde parçalandı. Dört yüz milyon İslamlığın halifeliği kaldırıldı ortadan. Sorumlusu biziz! Suç ne kadar büyükçe çekilecek cezanın da o kadar büyük olması gerekir. Biz dünyanın en ağır suçunu biraz tartaklanmayla savuşturulur sandık. Bir anda, yüzüme vuran darağacı gölgesi, suikast suçlusu olduğumdan değildir Emincim… Büyük suçun gölgesidir bu… Tarihin örneğini yazmadığı kurtlar boğuşmasına girip yenik düştük. Kurtlukta düşeni yemek kanundur.

1.jpgRomanın 1972 tarihli Bilgi Yayınları baskısındaki orijinal metin

1982’de Tekin Yayınları’nca yapılan baskıda ise, 214 ve 215 numaralı sayfalara yayılan bölüm tahrifli. İthaki ve Ketebe de bu tahrifi günümüze kadar aynen devam ettirmiş. Günümüz okurları tahrif edilmiş baskılarda bu bölümü şöyle okuyor:

Kara Kemal Bey, bir zaman bahçeye baktı. Yüzü yavaş yavaş kederleniyor, deminden beri çok haklı bir davayı ateşle savunur gibi sertleşmiş bakışları yumuşuyordu. İçini çekti:

-Yenik düşmüştük bikez… Yenik düşeni rakamların gerçeği bile kurtaramaz. Sıkıntılı bir sessizlik oldu. Karşımdakilerden biri, «Madem bu kadar aklınız rakama eriyordu da» dermiş gibi, «Balkan yenilgisinden sonra dünya savaşına hangi hesapla girdik» diye sordu. Kibarlık etmiş «Girdiniz» dememişti. Bu soruda kıyıcı bir olay vardı. Bir politikacı için en müthiş ceza devletinin kendi elinde batmasıdır. Bunun hiçbir özrü yoktur. İmparatorluğu elimize geçirdiğimiz zaman nüfusu 35 milyondu. Yedi düvelin kağıt üstünde de olsa bizim saydığımız bir milyon sekiz yüz bin kilometrekare toprağı vardı. Sınırları Kongo’yu, Sudan’ı, Eritre’yi, Somali’yi içine alıyordu. Tunus, Fas, Libya, Mısır, Kıbrıs resmen kaybedilmiş değildi. Bu koca imparatorluk bizim elimizde ölmüştü. Suç ne kadar büyükse, çekilecek cezanın da o kadar büyük olması gerekir. Biz dünyanın en ağır suçunu biraz tartaklanmayla savuşturulur sandık. Bu anda yüzüme vuran darağacı gölgesi, suikast suçlusu olduğumdan değildir Emincim… Büyük suçun gölgesidir bu… Tarihin örneğini yazmadığı kurtlar boğuşmasına girip yenik düştük. Kurtlukta düşeni yemek kanundur.

2.jpgTekin Yayınları'nın 1982 baskısındaki tahrifli metin

Peki Kemal Tahir’in diğer eserlerini inceleme fırsatınız oldu mu?

Şu an derinlemesine bakamadım, göz ucuyla baktığımda tashihler vs gördüm tabii. ‘Yorgun Savaşçı’da bazı diyaloglarda atlama gördüm ama o gördüklerimde siyasi ya da önemli bir meselenin olduğunu söyleyemem şimdilik. Ne kadar sürer bilmiyorum ama hepsini gözden geçireceğim.

Esasında, bu çalışma ile sanırım Kemal Tahir’in tenkitli neşrini siz yapmış olacaksınız görülüyor. Size bu konuda bir teklif mi geldi? Bunu neden yapıyorsunuz?

Ben Kemal Tahir’e ayrı bir gözle bakan, sahih bir adam olduğuna inanan biriyim. Hayır, asla bir teklif gelmedi. Bu sebeple yapmıyorum. Benim, ilk röportajdaki iddialarımı ortaya çıkarmama vesile olan da, son üç yıldır çalıştığım kitap olan ‘Gazi Paşa’ya Suikast ve Kurt Kanunu’ idi. Bu süreçte ‘Kurt Kanunu’ ile yatıp kalktım. Ve benim çalıştığım kitapta böyle bir tahrifat söz konusu ise diğerlerinde de yapılmış mı, yapılmamışsa da yapılmadığını ortaya çıkarmanın artık bir sorumluluğum olduğunu düşünüyorum.

Yani Kemal Tahir’e bugüne kadar yapılmayan vefayı gönüllü olarak yapacaksınız?

Türk entelijansiyasında Kemal Tahir, İdris Küçükömer gibi şahsiyetler oldukça az. Ne camiye, ne kiliseye yaranamayan, doğru oldukları için de her taraftan ötekilenen şahsiyetler. Ben öteden beri Mehmet Akif hayranı biriyim. Onun da hayatını aynı durumda yaşadığını biliyoruz. Bu tür insanlara bizim ihtiyacımız var. Yani sahih, samimi, doğru ve sorumlu insanlara.

KEMAL TAHİR’İN EN ÇOK ÜZERİNDE DURDUĞU KONU SORUMLULUKTUR

Siz de Kemal Tahir konusunda artık büyük bir sorumluluk hissediyorsunuz…

Evet, bana göre çünkü hepsinden önemlisi bu sorumluluk meselesi ki Kemal Tahir’in de en çok üzerinde durduğu kelimelerden biri budur. ‘Kurt Kanunu’ romanının son bölümünün başlığı ‘İnsanlık Sorumu’dur. O sorumluluk yerine, sorumu diye kullanır. Romanın bir bölümü sadece sorumluluk üzerinedir. Bütün yapıtlarında da her zaman üzerinde durduğu konu bu sorumluluktur. Hatta Kemal Tahir’e göre bizim bile toplumsal tefessühümüz, mealen söylüyorum, insanlığın sorumluluk duygularını kaybetmeye başladıktan sonra başlamıştır. “Sorumluluk duymayan bir insan her türlü kalleşliği yapabilir” diyor.

Nuri Hocam, devam haberlerimiz sırasında Kemal Tahir Vakfı’na, Ketebe’ye ulaşmaya çalıştım. Yani Kemal Tahir’in eserlerinden sorumlu olan isimlerle görüşmeye çalıştım ama maalesef hiçbir cevap alamadım. Sizce neden kimse şu an bir sorumluluk almadı? Size ulaşan, bu durum nedir diye soran oldu mu?

Hayır, bana ulaşan da olmadı. Benim anladığım burada üç yol var idi, üçüne de cesaret edilemedi, çünkü çok ağır bir durum bu. İlki, belki bir anlamda bu ağır travmanın şokunu atlatmaya çalışıyor olabilirler. İkincisi de, belki kendilerini de aldatılmış hissediyor olabilirler. Dolayısıyla “Biz nasıl böyle bir şeyi atladık, fark etmedik” düşüncesi ile fevri hareketlerde buluyor olabilirler bu sebeple.

Üçüncüsü ne hocam?

(Nuri Hoca üçüncü görüşünü aktarmak yerine, susmayı tercih etti.)

whatsapp-image-2025-05-05-at-07-11-11-001.jpegDoç. Dr. Sağlam ile ikinci röportajımız için Çamlıca'da bir kafede buluştuk.

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar
YORUMLAR (4)
YORUM YAZ
İÇERİK VE ONAY KURALLARI: KARAR Gazetesi yorum sütunları ifade hürriyetinin kullanımı için vardır. Sayfalarımız, temel insan haklarına, hukuka, inanca ve farklı fikirlere saygı temelinde ve demokratik değerler çerçevesinde yazılan yorumlara açıktır. Yorumların içerik ve imla kalitesi gazete kadar okurların da sorumluluğundadır. Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır. Özensizce belirlenmiş kullanıcı adlarıyla gönderilen veya haber ve yazının bağlamının dışında yazılan yorumlar da içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır.
4 Yorum
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN