Devlet… Adalet… Din
Devlet ve adalet” üzerine kurulmuş şu şahane cümleleri okuyalım önce birlikte, sonra da bazı sorular üzerinde düşünelim:
“……sadece büyük binalarla, gelişmiş fiziki imkanlarla, güçlü teknolojik altyapılarla adalet sağlanamaz. Bunlar sadece adaletin daha hızlı, daha sağlıklı tesisine katkıda bulunur. Adaletin tesisinin garantisi, yargının bağımsız ve tarafsız bir anlayışla ortaya koyacağı duruşu, temsili ve sonuçta vereceği adil kararlardır. Kiminin Hazreti Ömer’e, kiminin Hazreti Ali’ye izafe ettiği bir sözle özetleyecek olursak, ‘Devletin dini adalettir.’ Eğer bir devlette adalet yoksa, onun hangi sistemle yönetildiğinin, kim tarafından idare edildiğinin, vatandaşlarının hangi inanca veya milliyete sahip olduğunun bir önemi kalmaz, orada sadece zulüm hüküm sürer. Evet, adalet devletin varlığının sebebidir.”
Sorulara geçtiğimizde:
Bu cümleler, mesela, Cumhurbaşkanı’nın da katıldığı törende dua ettikten sonra kısa bir konuşma yapması da istense ve Diyanet İşleri Başkanı seslendirse ne anlama gelirdi?
Ya da mesela bir Cuma hutbesinde minberden imam, Cuma vaazında kürsüden vaiz seslendirse…
Diyanet İşleri Başkanı, imam ve vaiz uyardılar birilerini diye düşünürsünüz. “Adalet” alanında problem gördüklerini değerlendirirsiniz. Hele sözün içinde “Devlet” geçiyorsa, “Devletin adaleti”nde sorun olduğuna işaret edildiği kanaatine varırsınız. Bu sözler ülkede en belirleyici insan konumunda olan Cumhurbaşkanının da bulunduğu bir törende söyleniyorsa, Kanuni Sultan Sulayman’ı uyarmaktan çekinmeyen Zenbilli Ali Efendi’yi hatırlarsınız.
Bu tür uyarılar hutbelerde - vaazlarda da hatip veya vaizler tarafından da yapılabilir. Çünkü vaaz, hutbe ya da dini mesajlar, İslam – İnsan, İslam – Müslüman, İslam – Toplum ilişkilerinde açı farkları ortaya çıktığında devreye girer. Bunu dirayetli ilim adamları, belki cemaat önderleri, şeyler de yaparlar. Özellikle otoriter yapılarda, sade vatandaşların söylese sesinin ulaşamayacağı, ulaşsa etkisinin olmayacağı bilindiği için sözünü ettiğimiz insanlardan gelecek o tür çıkışlar toplumlar için rahmet olur.
“……sadece büyük binalarla…. olmaz. ….. Adaletin tesisinin garantisi, yargının bağımsız ve tarafsız bir anlayışla ortaya koyacağı duruşu, temsili ve sonuçta vereceği adil kararlardır.” sözünü muhalefet de söylüyor olabilir. Peki bu durumda ne anlama gelir bu söz?
Hiç şüphesiz Adalette sorun var, demek olur bu sözlerin anlamı, yargı bağımsızlığında, tarafsızlığında sorun var demek olur.
Ama İslam tarihi boyunca hocaların, alimlerin, şeyhlerin, devleti yönetenlere karşı bu tarz uyarılarda bulunması nadirattan olmuştur. Ne de olsa “Viran olası hanede evladü ıyal var”dır.
Muhalefet şayet Cumhurbaşkanının katıldığı, Diyanet İşleri Başkanının dua ettiği Yargı yılının açılışı ve yeni Yargıtay binasının hizmete sokuluşu programını değerlendirirken Hazreti Ömer’e ya da Hazreti Ali’ye izafe edilen “Devletin dini adalettir” sözüne atıfta bulunuyorsa, üstelik “Eğer bir devlette adalet yoksa, onun hangi sistemle yönetildiğinin, kim tarafından idare edildiğinin, vatandaşlarının hangi inanca veya milliyete sahip olduğunun bir önemi kalmaz, orada sadece zulüm hüküm sürer. Evet, adalet devletin varlığının sebebidir” gibi demir leblebi cinsinden sözler söylüyorsa, belli ki “Öyle yanına Diyanet İşleri Başkanını alıp dua ettirmekle olmaz dindarlık, asıl devletin dini olan adalet nerde?” diye sesini yükseltiyordur.
Din ve Devlet kelimelerini bir arada kullanmayı “laiklikten çıkma” olarak gören bir muhalefet anlayışından beklenmez bu sözler. Ama bu sözlerin daha çok, en çok yakıştığı alan muhalefet alanıdır. Yargının mağdurlarına, yargının güdümlü hale gelmesine karşı sesini yükseltecek olan odur.
Memlekette yargı uygulamalarının canından bezdirdiği vatandaş söylüyorsa bu sözleri, Devlete “Adaletiniz nerde?” diye soruyordur. “Devletin dini adaletse dininiz nerde?” diye soruyordur.
Bu sözleri….. 20 yıllık icraatın en sorunlu alanlarından birisi adalet iken, yargı alanında bağımsızlık ve tarafsızlık en çok tartışılan alan haline gelmişken, yargı mensuplarının karar verirken devleti yönetenlerin gözünün içine baktığı bilinirken, üst üste “yargı etiği” paketleri ilan edilmesine rağmen yargıya güven yüzde 30’larda seyrederken, adaletin icrasından da sorumlu olan birisi söylüyorsa bu sözleri…. Orada acayip bir durum var demektir. Kendine bakmayan, muhalefetin ya da aşağılarda bir yerlerden iniltileri gelen yargı mağdurlarını görmeyip söyleyeceğini söyleyerek üste çıkan bir siyaset kurnazlığı…
Acaba hangisi?
Ne dersiniz, Doğu Perinçek’in “Yargı altın devrini yaşıyor” notunu verdiği Türkiye’de adalet, “Devletin dini adalettir” özdeyişine layık bir kalitede mi? Adalette sorun varsa, bu, din ile ilişkimizde de sorun var anlamına mı geliyor? Bu durumda o programda dua eden Diyanet İşleri Başkanımızın iç dünyası nasıl bir deveran halindedir?