Kamplaşmadan daha kötüsü
7 Mart’ı 8 Mart’a bağlayan gece. Çok geç vakitler…Dünya Kadınlar Günü’nün başladığı saatler. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu Kadınlar Günü’nü kutlayan bir tweet atıyor. Ve kıyamet kopuyor. Neden?
Çünkü İmamoğlu’nun tweetinde İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener ile HDP Eşbaşkanı Pervin Buldan birlikte kutlanıyor.
Kıyamet İyi Parti cephesinde kopuyor. Son günlerde HDP’nin kapatılması ve HDP milletvekillerinin dokunulmazlıkları konusunda hassas bir duruş sergileyen Yavuz Ağıralioğlu Akşener ile Buldan’ı yan yana getirdiği için İmamoğlu’na çok sert tepki içeren bir tweet atıyor. Ardından benzeri nitelikte ikinci bir tweet. Ardından İBB Meclisindeki İyi Parti temsilcilerinden, Ankara il başkanından, Sakarya’dan oradan - buradan yağmur gibi tepki tweetleri.
Konunun tartışıldığı Habertürk tv’deki Kübra Par ile Açık ve Net programında gündem birdenbire peş peşe gelen tweetler yüzünden Millet İttiffakı’nın iki ana bileşeninin (CHP ve İyi Parti’nin) ilişkilerinin ne olacağına geliyor. İmamoğlu bu tweeti neden atmış olabilir ki, İyi Parti’deki HDP duyarlılığını sezmemiş olabilir mi ki, acaba Meral Akşener’in bu tweete tepkisi ne olabilir ki…. gibi bu eksende değerlendirmeler başlıyor.
Olayın siyasi sonuçları belli ki gelişecek. Daha önce de yazdım, HDP alanı, özellikle de İyi Parti’nin hassasiyeti sebebiyle Millet İttifakı’nın yumuşak karnı olarak görülüyor ve Cumhur İttifakı tarafından o alana yükleniliyor. Belli ki o gerilim devam edecek.
Ben olayın biraz farklı tarafına baktım. En atomize alanlarda yaşanan ayrışma tarafına.
Siyasi kamplaşma malum. Yeni sistem sebebiyle toplum yüzde 50-50 göbekten çatlama sürecine sokulmuş durumda. Ülke insanlarını bir arada tutma çabası içinde olması gereken iktidar bile, Cumhurbaşkanı bile kendi kitlesini tahkim etme çabası içinde, kamplaşma dilinden kurtulamıyor.
Benim işaret ettiğim ayrışma ise nerede ise bu kamplaşmaya bile rahmet okutacak bir atomize hale gelişi işaret ediyor.
Bakın işte, Dünya Kadınlar Gününde, hani kadınların ortak sorunlarının konuşulduğu günde iki siyasetçi kadının ismini yan yana getirdiğinizde kıyamet kopuyor. Yani Meral Akşener ile Pervin Buldan otursa, Türkiye’deki kadınların sorunlarını konuşsalar, ortak bir çağrı yapsalar, olmaaaz, zinhar olmaz.
Bakın anneler ayrışmıştır bu ülkede. Diyarbakır Anneleri, Cumartesi Anneleri.
Sayalım mı ayrışma alanlarını?
-Kadın sorunları konusunda kadınlar ayrışmıştır.
-Kadın sorunları konusunda erkekler ayrışmıştır.
-Kadın – Erkek ilişkilerinde toplum darmadağınıktır.
-Evlerde anne – baba – çocuk ilişkilerinde ayrışma yaşanıyor. Kardeşler arasında ayrışma var.
-İşçiler ayrışmıştır.
-Sermaye ayrışmıştır.
-Din alanında ayrışma vardır. İnançlılar – inançsızlar ayrışması.
-Laiklik yanlıları ayrışmıştır.
-İnançlılar arasında keskin ayrışmalar vardır.
-Mezhep ayrışması vardır. Mezheplerin kendi içinde ayrışma vardır. Aleviler kendi arasında, Sünniler kendi arasında ayrışmıştır. Sufiler ayrışmıştır. İnançlılar arasında yaşama tarzı ayrışmaları vardır.
-Asırlarca bir arada yaşayan, önemli bir bölümü inanç birliği de taşıyan farklı etnisiteler arasında ayrışma vardır.
-İlahiyatçılar ayrışmıştır.
-Gençler ayrışmıştır.
-Üniversiteler ayrışmıştır. Üniversitelerin içinde öğretim üyeleri ayrışmıştır.
-Partiler bir yandan “İttifak” adı altında büyük bloklaşmalar gerçekleştirmek isterken kendi içlerinde ayrışmalar yaşıyor. İnanmayan, partilere potansiyel ayrışma noktaları açısından baksın.
-Memleketin doğusu, batısı, iç tarafı sahil tarafı ayrışmıştır. Sahiller ayrışmıştır.
Aslında herkes çevresine ya da kendi ilişkilerine baktığında ayrışmanın hatta dağılmanın, dostlukların aşındığının izlerini görebilir. Farklı aidiyetlerin keskinleşmesi sebebiyle akraba ilişkileri bile derin ayrışma yaşıyor.
Ayrışma, çoğulcu bir toplumun göstergesi olsa, yani iletişim arayışını sergileyen bir ayrışma olsa, öpüp başınıza koyabilirsiniz, ama zıtlaşmaya dönüşen bir ayrışma ise bu, iletişim gittikçe daha zor hale geliyorsa, en sıradan hadisede en uç tepkiler ortaya çıkıyorsa, orada ciddi bir toplumsal sancı var demektir.
Bu sancıyı ülkeyi bugün yönetenler, yarın yönetmeye talip olanlar önemsemelidir. Bu sancıyı toplumun inanç ilişkileri açısından nereye gittiğini önemseyenler önemsemelidir. Bu sancıyı, bu ülkenin geleceği ile ilgilenenler, geleceğinden kaygı duyanlar önemsemelidir.
Bu sancı bir sevgi azalmasını işaret ediyor, bir ortak kader hassasiyetinin aşınmasını işaret ediyor, dağılma riskini işaret ediyor, acı paylaşımının azalmasını, duyarsızlığı, gittikçe dairesi küçülen ve “Öteki”ne karşı öfke, haset, kıskançlıkla beslenen ben-merkezciliği işaret ediyor…
Ne diyeyim, herkes kendine bakmalı ve içindeki ayrışmayı besleyen, yoğunlaştıran zemini izale etmeye çabalamalı. Yoksa hep birden kaybedilecek.