Kurbanda kurban kesememek
Ne bileyim, “Acaba mahcup eder miyim?” kaygısı taşıyorum.
İnsanlarımız, tıpkı Razaman’da oruç tutmaya olduğu gibi, Kurban bayramında da ne yapıp edip kurban kesmeye itina ederdi. Bunlar, ibadet niteliği kadar aile için, çocuklar için manevi şenlik boyutlarıyla da önem taşırdı.
Oruç, bedeni bir ibadettir. İnsan sağlık açısından müsaitse orucunu tutar. Bazen insanlarımız sağlık sorunlarını göz ardı ederek oruç tutmaya çalışır. Doktorlara sorar, oruç tutmamayı ancak doktor tavsiyesi ile düşünür.
Kurban ise mali bir ibadettir. Zekat da mali ibadettir. Bu iki ibadeti “mali bakımdan belirli kıstaslara sahip olanlar” yerine getirir.
Zekat sorumluluğu kişinin sırrıdır. Malının zekata tabi olup olmadığı bilgisi de kişiye özeldir, zekatın sarf alanı da veren ile alan arasındadır, başkası bilmez, bilmemesi biraz da zekatın edepleri arasındadır.
Kurban ise, aleni yapılan bir ibadettir. Kurbanlığı almak, kesmek, etini pay etmek, çoluk – çocuk ve yakınlarla birlikte kurban etinden yemek… Kurban şenliği yaşamak Müslüman toplumlara has bir gerçekliktir.
Kurban kesebilir iken kesemez hale gelmek…
Bugün ülkemizde milyonlarca insanın yaşadığı bir vakıadır. Önce bir ara, büyük şehirlerde kesim zorluğu vs ile kurban kesememe hali oluşmaya başladı. Bunu insanlar vakıflar vs’nin yardımı ile aşmaya çalıştı.
Bugünün durumu ise daha farklıdır. Tespitim doğru mu bilmiyorum ama belki de ilk defa bu sene, insanlar, kurban kesememe gerçeğini ailelerinin bedenlerinde hissetmeye başladılar. Kurban, evet, tek kişinin sorumluluğudur ama, paylaşım itibariyle adeta ailevi bir ibadettir de. Onun için aileler “Bu yıl kurban kesebilecek miyiz?” diye başlarlar konuşmaya… Sonra ev kiraları konur sofraya, sofranın varları – yokları konur, kredi kartı borçları konur, çocukların eğitim masrafları konur, bayramlıklar konur vs…
Kurban fiyatları konur ayrıca sofraya… Kurban alınınca onun açığının kaç ayda karşılanabileceği konur. Ve maalesef kurban çıkmaz bu sofra hesabından…
Acaba bütün bunlara rağmen kurban kesebilmek mümkün değil midir?
Afrika’da kurban… Asya’da kurban… Kurbanlıkların fiyatları Türkiye’deki bir kurbanlığın dörtte biri, üçte biri…
Oraya sığınır Türkiye’nin Müslümanı… Varsın oradaki fakir – fukara nasiplensin denir. Ülkede kurban kesilse üçte biri fukaraya dağıtılacaktır, oralarda ise tüm kurban dağıtılacaktır…
Peki Türkiye’nin kurban etini bekleyen insanları… Ya da yılda sadece kurbandan kurbana gelen etlerle “etle buluşabilen insanlar” ne yapacaktır?
Zor bir mesele.
Ne dersiniz memurlar kurban kesebilir mi ülkemizde?
Asgari ücretle çalışan milyonlarca insan kurban kesebilir mi?
Emekli maaşı ile kurban kesilebilir mi?
Ya da bunlar kurban kestiklerinde gelecek kaç ay, bütçeyi doğrultmak için çaba gösterebileceklerdir?
Ne dersiniz, bu mesele ülkenin yönetimi ile ilgili bir durum mu?
Belli ki ekonomi ekonomiden ibaret değil.
Şöyle bir soru sorulabilir: Bu yıl kurban kesemeyen insanlar, mesela ekonominin hangi halinde kurban kesebilir hale gelirler?
Afrika’ya kurban gönderebilmek gene de, iyi bir şeydir. Ya oranın ufku bile görülemez hale gelirse…
Ülkeyi yönetenlere “Kurban kesememe hali”nin iyi bir ruh haline işaret etmediğini bildirmek isterim. Bunun gibi markette çocuğuna istediği bir şeyi alamamak hali de öyle. Ne bileyim, Euro ile alışveriş yapan birisinin yanında “yerli” olmak hali de… Kiralık ev ararken söylenen rakamlar karşısında içine girilen “Ben bu memlekette nereye gideyim” hali de…
Kurban bayramınızı yeniden tebrik ediyorum. Tebriik etmek demek, “bereketli bir bayram” dilemek demektir. Bu bayramdan sonrakine ülkenin “bereketi bulması”nı dilerim.