Demirtaş ve siyaset…
Her siyasi parti, kendi içinde doğal bir siyaset alanı oluşturur. Seçimler, başarılar, başarısızlıklar, taban tepkisi, kimi kritik anlar bu siyaset alanının kabarmasına yol açarlar.
Seçim sonuçları, malum, CHP ve İYİ Parti de lider ve yönetim değişikliğine yol açtı. Aynı nedenle AK Parti’de yönetim ve teşkilatta kadro değişikliği iddiaları var. Kürt hareketini, esasen Kürtlerin Kürt siyasetini temsil eden HDP ve DEM siyasi partiler de bu tür etkiler altında benzer bir hareketlilikler yaşadılar.
HDP’ye kapatılma davası açılması parti siyaseti bakımından önemli bir andı. Teşkilat ve vekiller çoğunlukla DEM’e geçti. HDP-DEM bir bütün olarak ele alındığında yönetim kadrolarında Türkiyelilik ve Kürt sorunu merkezli Kürdi bir siyasi eğilim arasında bir yer değiştirme yaşandı. Diğer ifadeyle HDP’nin sistemle teması merkeze alan ve muhalefet bloğunu destekleyen demokratikleşme siyaseti eleştiriye uğradı ve gözden düştü. Yerini neyin aldığı ise hala ortada.
DEM bakımından önemli bir gelişme de, pek çok Kürt siyasetçisinin yargılandığı ve mahkum olduğu Kobani davası oldu. Mahkumiyetler, DEM’i doğal olarak sert bir tepki söylemine itti. İlginç olan başka bir husus, bu davada 42 yıl ceza alan Demirtaş’ın hüküm sonrası Murat Sabuncu’ya verdiği röportajda yaptığı çıkıştı. Demirtaş, bu söyleşide, kendi konumuyla ilgili açıklamalar yanında, kimi Kürt aktörlere yönelik son derece sert eleştiriler yaptı. Bu röportaj da, en az Kobani davası kadar, iç siyasi alanı etkileyecek nitelikteydi.
Şöyle diyordu Demirtaş: “Siyasete çöreklenmiş bazı zihniyetler, benim buradan siyasi mücadele yürütmemden çok rahatsızlardı. Dışarıda olsam yanımda iki cümle kurmaya cüret edemeyecek tipler, nasılsa cezaevinden cevap veremem diye arkamdan atılmadık iftirayı, edilmedik hakareti bırakmadılar. Aktif siyaseti bırakmamın bir nedeni de bahsettiğim siyaset keneleri ve ne yazık ki bu kenelere halen bazı durumlarda değer verilmesidir. Ancak biz halkımızın öz evlatları ve bu hareketin yetiştirdiği siyasetçiler olarak partiyi de mücadeleyi de bu zihniyete teslim etmeyeceğiz. Çıktığımda hepsiyle yüzleşeceğiz elbette ancak halkımız bilmeli ki bizi bunca yıl içeride tutup ağır cezalar verilebilmiş olunmasının bir nedeni de bu siyaset tüccarlarıdır. Günü geldiğinde, bütün bu siyaset tüccarı keneleri halkımızın yakasından silkeleyip atacağımızdan herkes emin olsun…”
Anlamı neydi bu sözlerin?
Bu sözler, DEM içindeki, Türkiyelilik ve (yukarıda altını çizdiğim anlamda) Kürdilik tartışmasından, siyaset veya şiddeti öne alan tarz ve yapılar arasında gerilimden bağımsız değil.
Demirtaş’ın açık ara siyaseti temsil ettiği, Kürt hareketinin ilk sivil liderlerinden birisi olduğu açık. Hedef aldığı isimler, kimi sırtını dağa ve benzer yerlere yaslayanlardı.
Peki, Demirtaş Kürtler arasında ne ifade ediyor?
Rawest araştırmanın Mayıs 2024’te yaptığı, “Kürt meselesi, Kürt siyaseti ve Demirtaş başlıklı çalışmanın kimi sonuçları Demirtaş’ın doğal bir lider olduğunu gösteriyor.
Bulgular şöyle:
“Kürt kamuoyunun kahir ekseriyetinde Demirtaş algısı oldukça olumlu. Demirtaş demek Kürt kimliğine sahip çıkma, Kürt haklarını savunma demek, Kürtler dışındaki toplumsal kesimlerle diyalog ve medeni bir kamusal alan inşa etme becerisi demek. Türkiyelileşme bu çerçevede okunuyor ve Demirtaş bu siyasetin ikonu olarak öne çıkıyor..
Formel başkanı olmasa da DEM’in/HDP’nin lideri olarak görülüyor…”
Sular ve tarih siyasettin, Türkiyelilikten yana akıyor.
Bunu görmek istemeyenlerin başında, şiddet fikrinin ekmeğine yağ süren siyasi iktidar var.