Kürt meselesi siyasi alana geri döner mi?
İktidarda tahkimat muhtemelen AK Parti kongresiyle tamamlanacak.
Yerel seçimlerde inişe geçen ve bu inişi sürdüren iktidar partisi için siyasi bir yenilenme ihtiyacı çok açık.
Ancak bu yenilenmenin güvenlikçi-milliyetçi pistin dışına çıkarak yapılamayacağı da o denli açık.
Modernist asker-AK Parti-MHP ve ulusalcılar arasındaki enformel iktidar ittifakının, gerekçeleri ortadan kalkmadıkça, kuvvetli iç ve dış sarsıntılar yaşanmadıkça, bozulması pek olası değil.
Velhasıl AK Parti bu dar alanda yenilenme hamlesi yapmakta zorlanıyor. Bölge konjonktürü, Gazze olayları Erdoğan’a iç siyasete yönelik olarak dış politika üzerinden siyaset yapma imkanı veriyor; ancak bir yenilme için bunun yeterli olmayacağı muhakkak.
Bir de madalyonun diğer yüzüne, muhalefete bakalım…
Muhalefetin asli taşıyıcısı CHP. İlk seçimde oyların toplanacağı muhtemel odak da burası. Bunu sağlayabilmek, bir dalga haline getirebilmek için CHP’nin de siyaset bakımından bir hamle ihtiyacı bulunuyor. Bu siyasi partide, Erdoğan’ı yenmenin iddiasının ötesine geçip, yeni, ikna ve seferber edici bir siyaset üretme gereği son derece açık.
Ne var ki, şu aşamada, CHP’de iç siyaset daha önde duruyor. Üç kuvvetli siyasi isim arasında öne çıkma yarışması devam ediyor, en azından kamuoyuna yansıyan hava bu. İmamoğlu’na siyasi yasak gelip gelmeyeceği tartışmaları da bu yarış iklimini besliyor ve CHP de siyaset bu tartışma etrafında şekilleniyor.
2026 itibariyle seçim ve yeni dönem tartışmaları muhtemelen hızlanacak…
Ve yeni siyaset, tazelenme, yenilenme ihtiyacı siyaseten kaçınılmaz olacak….
Hangi temalar bu yolda belirleyici olabilir?
Önümüzdeki dönemde, siyasi arayışları belirleyecek konulardan birisinin yeniden Kürt meselesi olması hafife alınmaması gereken bir ihtimal.
2023 seçimleri sonrası siyasi hayatta özgül ağırlığı azalmış görünse de, Kürt sorunu Türkiye siyasi hayatında ağırlığını korumaya, örtülü merkezi siyasi bir tema olmaya ve yaratıcı kimi paradoksları kuşatmaya devam ediyor.
Belki bu mesele bir yandan çözülmemiş ve dışlanan bir konu olarak, otoriter idareyi besleyen, demokratikleşme adımlarını risk ilan edilmesinde gerekçe kullanılan, velhasıl siyasi sistemi derinden bloke eden bir boyuta sahip. Ne var ki, bu bloke edici özellikler, mevcut konjonktürde inişte olan ve kimi reformlarla tazelenme ihtiyacı duyan siyasi iktidar için önemli çelişki odağı oluşturuyor. Bu durumda paradoksal olarak Kürt sorununa, çözüm ve yumuşama fikrine faydacı ve pragmatik yaklaşım, siyasi iktidarın önündeki uğrak noktalarından birisi olarak değerlendirilebilir.
Diğer yandan Türkiye’nin siyasi ve toplumsal hayatında yenilenme ve demokratik istikamet arayışları, diğer bir ifadeyle yeni bir toplumsal sözleşme, yeni anayasa arayışları, yeni gelecek tasavvuru ihtiyacının işaret ettiği olası bir kurucu siyaset, Kürt sorununun çözümüyle doğru orantı içinde karşımıza çıkıyor. Muhalefetin bu istikametteki arayışlarında en önemli ve kaçınılmaz unsur olarak şekilleniyor.
Özetle Türkiye siyasetinin yeniden Kürt sorunu etrafında şekillenmesi bir ihtimaldir.