Şardan ve kapalı toplum...

Tolga Şardan’ın yazısı, tutuklanması, İstanbul’a gönderilmesi…

Hepsi izaha muhtaç durumlar. Şardan bir MİT raporu olduğunu, raporun yargıdaki yolsuzlukları araştırdığın ve cumhurbaşkanına sunulduğunu yazmıştı.

Ne var bunda?

Bir haber bu.

Demokratik bir ülkede kamuoyunu ilgilendiren, bilmesi gereken bir haber.

Şardan’ın tutuklanma nedeni doğru olmayan bilgiyle kamuoyu yanıltmak.

İyi de doğru olmadığı ne malum? Savcılık nereden biliyor doğru olmadığını ya o öyle takdir ettiği için mi doğru değil…

Haydi diyelim ki haber doğru değil veya doğru olduğunun bilinmesini engellemek istiyor, kamu otoritesi…

Haber yalanlanır. Olur biter. Kaldı ki gazeteci için en büyük yaptırım yalanlanmaktır. Yalan haber itibari yok eder zira.

Tolga Şardan tutuklandığına göre, bu işin arkasında bir bit yeniği var demektir.

Yakında ortaya çıkar.

Tolga Şardan son dönemlerde İçişleri ve Adalet Bakanlığı’yla en etkili yazıları yazan, haberleri veren, ilgili herkesin takip ettiği, yılların deneyimiyle iyi haber alan bir gazeteciydi.

Soylu sonrası İçişleri’ndeki, özellikle Emniyet’teki kadro değişimi, arka planını ve benzer daha pek çok haberi ondan takip ettik, örneğin…

Onun tutuklanmasıyla cezalandırılan sadece o değil, aynı zamanda yöneticileri, kurumları hakkında bilgi alması ve şeffaflık talebi engellenen kamuoyudur.

Kapalı toplum da işte böyle bir şeydir.

Demokratik düzen sadece sandığın varlığıyla, başarı sadece yapılan köprülerle, alanlarla, hastanelerle, yollarla, yurt dışındaki askerlerle, üslerle oluşmaz.

Bunlar, denetim, katılım, şeffaflık yoksa kalıcı olmaz, anlamlı olmaz.

Açık toplum, bilgi alma, eleştiri, katılım insani ve medeni varoluşun temelidir.

Ve bu, özgürlük, her şeyden önce basın özgürlüğü gerektir.

Endişem o dur ki, milli duygularla gözümüzü başka semalara dikip, itilip kakılmaya, tutuklanmaya, haksızlıklara uğramaya toplum olarak alışıyoruz.

Alışmak bize yapılmadığı takdirde bu muamelelere gözlerimizi kapamak, kulaklarımızı tıkamak, bu yaptığımızı sıradanlaştırmak ve gündelik keyfimize devam etmek demektir.

Basın sektörünün, gazeteciliğin, birkaç istisna temsilci dışında, ezildiğini, silindiğini, etkisini kaybettiğini hep birlikte yaşamadık mı?

Basın özgülüğü olmayan toplum, örneğin bugünün Türkiye’si bu bakımdan neye benzer?

Gazetecilik, anlama, gözleme, anlatma, aktarma, bilgilendirme, denetleme işlevlerini yerine getiren bir meslektir. Bu işlevlerin varlığı toplumları açık toplum, demokrasi kategorisine sokar. Yokluğu ise bir kapalı toplum ve otoriter düzen işaretidir.

Bu kadar basit…

Ve açık: Demokratik, dahası yaşanabilir toplumların ön koşulu basın özgürlüğünün tam olmasıdır.

Bugün yasak fikri siyaset fikrinin önüne geçiyor...

Türkiye özgürlükler konusunda inen bir eğri izliyor.

Şardan tutuklanması, yeni bir örnekten başka bir şey değil.

Cumhuriyetin 2. yüzyılının hikayesi böyle başlamamalıydı…

YORUMLAR (33)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
33 Yorum