İstemek neden bu kadar zor?

Küçük bir çocuğa büyüyünce ne olmak istiyorsun, diye sorduğunuzda hiç tereddütsüz yanıtlar alırsınız. Yanıtlar mantıklı, mantıksız, fantastik, komik olabilir ama tereddütsüzdür. Bu yanıtlar bir hafta ya da 2 saat sonra değişebilir ama tereddütsüzdür. Çünkü bir çocuk astronot ve tır şoförü olmak arasındaki farklara takılmaz. Ama çok değil bir on yıl sonra aynı çocuğa üniversite sınav tercihleri yapması için danışman tutmak zorunda kalabilirsiniz. Hastalık başgöstermiştir. Ne istediğini bilmemektedir.

Hayatta bir şeyleri gerçekten istemenin, isteğimizin adını koymanın ne kadar zor olduğunu hiç düşündünüz mü? Evet istemek sadece isteyebilmek. Halbuki hayatın zorlukları denince akla istediklerimizi elde etmenin zorlukları gelir. Oysa daha birinci aşamada takıldığımızı çoğunlukla farketmeyiz. Acaba isteyebiliyor muyuz?

Şöyle basit bir şekilde düşünelim, istemek tamamen kişinin kendisine bağlıdır. Bir durumu, nesneyi, hali, kişiyi, mevkiyi istemek için kimseden izin ya da onay almamız gerekmez. Para ya da herhangi bir biçimde bedel ödememiz gerekmez. Görünürde sağlığımızı, hayatımızı tehdit etmez. Peki bu kadar kolay olan, bu kadar bize bağlı olan, bu kadar hesapsızca yapabileceğimiz bir şeyi neden yapamayız? Kolayca istemek neden bu kadar zor?

Olmayacak duaya amin dememek

Tabii burada bahsettiğimizi istemek, bir hayali dili geçmiş zamanda dile getirmek değil. Örneğin şöyle cümleleri çok duyarız: ‘Ah resim yapmayı ne çok isterdim ama işte eğitimini alamadık... Ya da ‘Keşke dansçı olsaydım, eskiden çok yatkın olduğumu söylerlerdi...' Burada belirtilen istek değil adı üzerinde geçmiş zamanda kaçırılmış fırsatlara hayıflanmak ki kişi bu konuda içinde bulunduğu anda herhangi bir gerçekleşme ihtimali görmez. Kolayca isteyememenin nedenlerinden ilki işte bu noktada karşımıza çıkar. Olmayacak duaya amin demeyiz!

Öyle ya madem gerçek olmayacak, istemenin de bir faydası yok diye düşünürüz. Gerçekleşmeme ihtimalini neredeyse bir kesinlik olarak algılayıp neden diye sormayız. Haydi bu umutsuz tabloya bir doz da ego ekleyelim, bakalım ne oluyor? Gerçekleşme ihtimali var ama ya o kadar da etkileyici bir sonuç çıkmazsa... Yani resim yaparsak ve Picasso olamazsak... Piyano çalarsak ve virtüöz olamazsak... Bir başka deyişle yeterince başarılı olamazsak?

Tasavvuf ehli ne diyor?

Bu ikinci isteyememe sebebimiz ya da korkumuz ise hep içimizde hissettiğimiz o özel olma, fildişi kulesi kırılır da parçalarına ayrılırsa, ya o özdeğer duygumuz bir balonsa korkusudur. Biz de istemeyiz, olur biter bütün o karın ağrısına ne gerek var! Yine de düşünecek olursak bir ihtimal yüzünden isteyememek, acaba hararetle savunduğumuz egomuzu kurtarır mı? Belki o an için evet. Ama sonra ‘İyi de madem o yetenek/ özellik/ eğilim bizi özel yapıyordu sen onu hayata geçiremedin’ diyecek! Hani içeriden bir ses hep kendini oyaladın, ömrünü yedin diyecek… Tabii burada bir isteğin eğrisi doğrusuyla tartılıp, kişinin kendi bütünlüğünde değerlendirilip gündem dışı kalmasından tartışmıyoruz. Burada bahsedilen isteğin bu gibi alt korkularla gündeme dahi gelememesidir.

Yine kültürden gelenekten yetiştirilme tarzından kaynaklanan yanlış inanışlar da istemenin önünü kapatabiliyor. Özellikle doğu toplumlarında istemek, açıktan istemek, çok istemek çok da hoş karşılanmaz. Kanaat etmek, karşındakinin takdirine kalmak, beğenilen özellikler arasındadır. Dua ederken bile Yaradandan sınırlı isteklerde bulunursak daha çok kabul göreceğine dair kuvvetli bir kanaat vardır. Sanki Allah’ın belirli bir bütçesi var da onu pazar payına göre dağıtıyormuş gibi! Yeri gelmişken söylemekte fayda var, tasavvuf ehli bu konuda şöyle diyor: Allah’ın Gani esmasından istediğiniz kadar isteyiniz. Aynı kültürün maddeci izdüşümü de pek farklı değil, dua kelimesini kaldırıp hayal kelimesini koyduğumuzda sınırlılık halinde değişme olmuyor.

Peki ne yapmalı? Pek çok şey ama önce neden diye sormalı. Neden isteyemiyorum? Bir kez bu kapıdan girilince pek çok kapı açılacaktır. Mesela ‘Neden istiyorum?’ kapısı. Ama o başka bir yazının konusu olsun...

[email protected]

YORUMLAR
YORUM YAZ
İÇERİK VE ONAY KURALLARI: KARAR Gazetesi yorum sütunları ifade hürriyetinin kullanımı için vardır. Sayfalarımız, temel insan haklarına, hukuka, inanca ve farklı fikirlere saygı temelinde ve demokratik değerler çerçevesinde yazılan yorumlara açıktır. Yorumların içerik ve imla kalitesi gazete kadar okurların da sorumluluğundadır. Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır. Özensizce belirlenmiş kullanıcı adlarıyla gönderilen veya haber ve yazının bağlamının dışında yazılan yorumlar da içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır.