İyi niyetli teselli yanlışları

Acı çeken bir arkadaşa söylenebilecek en yanlış dört cümle

Facebook gibi bir sosyal paylaşım sitesinde ölüm, boşanma, zor bir hastalık ya da iş kaybı paylaşımlarına getirilen yorumlara hiç dikkat ettiniz mi? Bir bakın. Teselli edici mesajlar gelmiştir. Hepimiz sevdiğimiz insanların acı çekmesine üzülürüz. Durumu düzeltebilecek, en azından hafifletebilecek bir yardımda bulunmak isteriz. Bu son derece kıymetli ve iyi niyetli bir davranış olsa da çoğu zaman her şeyi daha da kötü hale getirebiliyor.

Yanlış Cümle: “Ne hissettiğini çok iyi biliyorum...”

Eşinden yeni ayrılmış bir arkadaşımız var diyelim. “Ah Ayşeciğim seni çok iyi anlıyorum biz de Hüseyin’le ayrıldığımızda aynı şeyleri hissetmiştim...” diye başlayan ve Hüseyin’le olan ayrılıkta bizi etkileyen, yaralayan, öne çıkan noktaları sıralayan ve kendi deneyimimizde bunlarla nasıl başa çıktığımızın kısa bir özetini (belki de uzun) geçen bir monolog başlatmış olabiliriz. Aslında daha önce çok benzer bir deneyim geçirmiş olsak bile, farklı karakterlerin farklı psikolojik eğilimler taşıması, olayın detaylarındaki farklılıklar, karşıdaki duygusal deneyimi tamamen hissetmemizi imkansızlaştırır. Kendi içimizde bir empati kurup olayları ilişkilendirsek bile, diğer insanın kafasının içinde olanları bilemeyiz. Kişilerin değerler sistemi, endişeleri, ihtiyaçları, beklentileri çok farklıdır. Sizin için olayın en önemsiz tarafı karşıdaki insanın en incinmiş noktası olabilir. Daha da önemlisi her şeyi bildiğini zanneden ve dinlemekten çok karşıdakinin durumunu, kendini anlatmanın bahanesi olarak kullanan insan durumuna düşebiliriz.

Yanlış Cümle: “Üzülmene ne gerek var...”

Dünyanın en iyi niyetli ve en yanlış cümlelerinden birine geldik. İşinden atılmış bir yakınımıza “Üzülüp yakınmana ne gerek var? Hiç buna üzülünülür mü? Üzülünce hiç bir şey hallolmuyor...” yaklaşımlarını sıklıkla yaparız. Elbette karşıdaki kişinin üzülmesini istemiyoruz hatta bu sevdiğimiz birisiyse bize de acı veriyor. Ama üzücü bir olayı yaşayan kişinin duyguları maalesef sihirli bir değnekle anında değiştirilemiyor. Daha da önemlisi kişi zaten içinde bulunduğu durumu kabullenemezken, içinde bulunduğu duygunun da kabul görmediği hissine kapılıyor. İlk elden duygusunun abartılı, gereksiz olduğu, bu duyguyu hissediyor olmanın yanlış olduğu fikriyle ikinci bir duygusal yüke daha giriryor. Bunun sonucunda ya içine kapanıyor, ifade edemiyor ya da üzüntüsünde ne kadar haklı olduğunu savunmaya geçip, içinde bulunduğu karanlık tabloyu daha da perçinliyor. Biz ise karşıdakini hissedemeyen, durumu hafife alan kişi gibi algılanabiliyoruz.

Yanlış Cümle: “Bir şeye ihtiyacın olursa hemen beni ara...”

Bu da aslında sevecen bir arkadaşın klasik yaklaşımlarından biridir. Her an yardıma hazır ve bir telefon mesafesinde olduğumuzu, ne isteniyorsa yapabileceğimizi hatırlatmak için kullanırız. Peki ne kadar doğrudur? Yardım talebinin karşıdan gelmesini beklemek, yardıma ihtiyacı olan ve zaten zorluk çeken bir insanın sırtına, biraz daha çaba gösterme zorluğunu da bindirir. Bazen hatta çoğunlukla gereken yardımın ne olduğunu o kişi kendi de bilemez. Üstelik o telefonu açıp yardımı isteyebilmek de ayrı bir zorluktur. Ayrıca bizim için de söylenmesi gerekeni söyleyip, taşın altına elini sokmayan insan durumuna düşme tehlikesi vardır. Bunun yerine direkt yardımı teklif edebiliriz. Onun için hazırladığınız bir kaç çeşit yemeği ne zaman bırakabileceğinizi, ev işlerine ya da çocukların okuluna ne zaman gelip yardım edebileceğinizi sorabilirsiniz. Özellikle kayıp durumlarında gündelik işleri götürebilmek en büyük zorluklar haline gelebilir, yani kişinin hayatını kolaylaştırmak adına yapılan minik gündelik işler çok daha fazla işe yarayabilir.

Yanlış cümle: “Kader böyleymiş...”

Maalesef ölüm gibi kayıplarda aslında acının büyüklüğü karşısında en çok kullanmayı seçtiğimiz teselli sözcükleri bunlar oluyor. Nihayetinde bu ağır yükün sorumluluğunu paylaşacak çok daha büyük bir güce ihtiyaç duyulabiliyor. Ama bu yaklaşım, kişinin içinde bulunduğu kaybı kabullenme sürecinde çok kafa karıştırıcı, hatta isyan ettirici bir rol oynayabilir. “Neden tanrı benim başıma bunu getirdi, neden benim kaderim böyle olsun, niye ben, ben ne kabahat işledim ki...” gibi soruları akla getirebilir. Bunun yerine manevi bir yaklaşımın kişiye huzur verdiğini arkadaşımıza hatırlatabiliriz. Ama kader, ölüm, tanrı gibi konularda her noktayı biliyor ve direktif veriyor konumundan uzak durmalıyız.

Aslına bakarsanız elbette söylenebilecek en yanlış şey hiç bir şey söylememektir. Bazı kişiler durumun ağırlığının karşısında , belki de çok fazla empati kurarak ne söyleyeceklerini bilemezler. Yanlış bir şey söylerim endişesi ile arayamamak, geride durmak yapılabilecek yanlışların en büyüğü olabilir. Çünkü her halükarda kişi yalnız olmadığını yakınları ve dostlarının sevgisi ve desteğini alarak anlayacak, kendi duygusal iyileşme süreci içinde huzur bulacaktır.

[email protected]

YORUMLAR
YORUM YAZ
İÇERİK VE ONAY KURALLARI: KARAR Gazetesi yorum sütunları ifade hürriyetinin kullanımı için vardır. Sayfalarımız, temel insan haklarına, hukuka, inanca ve farklı fikirlere saygı temelinde ve demokratik değerler çerçevesinde yazılan yorumlara açıktır. Yorumların içerik ve imla kalitesi gazete kadar okurların da sorumluluğundadır. Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır. Özensizce belirlenmiş kullanıcı adlarıyla gönderilen veya haber ve yazının bağlamının dışında yazılan yorumlar da içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır.