Vatan hasreti

İnsan ilkleri hep çok sever. Fıtratına yerleştirilmiş ve değişmez bir ilahi yasa olarak ilklere bağlılığı önemlidir. İlklerdir insana en büyük vasıflarını veren; onu büyüten, değerlendiren ve şekillendiren.

Niçin dönüp dolaşıp “cennete gideceğiz” diyoruz? Çünkü ilk oradan geldik, oraya döneceğiz. Bu yolculukta ezeli ve ebedi olanı ve Allah’ın işaret ettiklerini tanırız, hatırlarız.

Anne bir ayettir, annenin sütü de bir ayettir. Baba bir ayettir. Ev bir ayettir. Sokak bir ayettir. Şehrimiz de bir ayettir. Onları göz ardı ederek Allah’ı tanımak nasıl mümkün olacak? Varoluşumuzun ve bulunduğumuz yerin anlamını kavramak nasıl mümkün olacak?

* * *

Dünyaya gözlerimi açtığım o ilk anda, ilk yeminime sadık kalabilecek miyim endişesiyle ağladım. Vatanımdan ayrılmanın derin teessürü... Asli vatanımızdan.

Şimdi Türkiye’deyiz.

Ve fakat Türkiye’de doğmamızın bir hikmeti olmalı. Burada değil de Isfahan’da, Prag’da doğabilirdik. Yani demem o ki, bizi Türkiye’ye gönderen bir Allah var; bizi yaratan Allah bizi bizden daha iyi bildiğine göre Türkiye’ye gönderilmemizin de bir hikmeti var.

Hz. Adem yeryüzünde ilk nereye indirildiyse onun için orası çok önemliydi. Adem olarak benim indirildiğim yer Türkiye. Ben Ademim, Adem beni temsil etti çünkü.

Türkiye, gariplere sığınak olan ülkemiz...

Cennetten Türkiye’ye geldim.

İnsan memleketini severken, sevdiğini söylerken, ne sebebini düşünür, ne de başkalarının kınamasını.

Vatanımız güzeldir, özeldir, azizdir.

İlkler önemli hayatımızda. İnsan önce kendi memleketini, şehrini sever. Hz. Peygamber’in Mekke’den ayrılırken neler yaşadığını, ne kadar hüzünlendiğini çok iyi biliyoruz. Her insan bir ‘yere’ indirilmiş. Hz. Peygamber’e de Mekke takdir edildi.

Mekke’yi niçin sevdi bu kadar? Niye o şehri hep özledi?

Çünkü Mekke ana kucağıydı onun için; oraya doğdu. Hicret edinceye kadar geçen zamanda Mekke’den hiç ayrılmadı. Peygamberimiz Hicret’te ve öncesinde her ayrılmak zorunda kaldığında bir an önce geri dönme isteğiyle çıktı Mekke’den. Çünkü orada doğdu, orada büyüdü, Hz. Hatice Annemizle orada evlendi, çocuklarının altısı orada oldu, “hüzün yılı”nda sevdiklerini bir bir Mekke toprağına emanet etti.

Hicret dediğimiz çok büyük bir vakıanın beşiğidir Mekke. Peygamberimiz Medine’ye bir başka vesile ile gitmiş olsaydı, mesela ticaret için, biz buna hicret demeyecektik. Hicret, tevhid akidesini yerleştirmek ve âlemşümûl kılmak için yapılan, yapılması zorunlu olan bir eylemdi. Evet, bu bir yönü ama bir de, ayrı kaldığı vatanına duyduğu hasret vardı. İşte ‘hicret’, biraz da bu duygunun, ‘vatan özlemi’nin adıdır.

Buradaki vatanımızı güzelleştirelim ki asli vatanımız güzelleşsin.

* * *

Söze başlarken dünyaya gözlerimi açtığım o ilk anda, ilk yeminime sadık kalabilecek miyim endişesiyle ağladığımı söylemiştim ya... Bizim bir vatanımız var, o da asli vatanımız ahiret yurdudur, demiştim ya… İşte bu yüzden bir ‘vatan’ duygusuna sahibiz. Asli vatanımıza aynı safiyetle geri dönmeyi arzuluyoruz.

YORUMLAR (9)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
9 Yorum