Ağlamaklı bayramlar!
Bugün bayram, en neşeli tavrımızı takınıp bayram yazısı yazmalı…
Fakat Abdürrahim Karakoç’un “Bayram” şiiri musallat oluyor:
“Adam ‘Bayram’ dedi, tam ağlamaklı…”
Ağlamaklı bir bayram yaşıyoruz. Bazen ağlanacak halimize gülüyoruz, bazen de gülünecek halimize ağlıyoruz. Ama her halükârda ağlıyoruz.
Vaktiyle anamızı-babamızı ağlatanlar, bu iktidar devrinde nasıl oluyorsa, aynı minval üzere işlerine devam ediyorlar!
17 Yıldır Türkiye maarif alanında eme yarar bir gelişme kaydedemedi. Evet, okul-bina sayısı arttı, sınıflar çoğaldı, devlet ders kitaplarını bedava dağıtıyor, bilmem ne kadar öğretmen tayin edildi… say say bitmez!
Fizikî gelişme dörtnala…
Madde planında göze görünen bu… Peki “öz” ne âlemde? “Esas” ne durumda?
Bir “maarif reformu” yapabildik mi? Tevfik İleri’den ne kadar ileriye geçebildik, Vehbi Dinçerler’in (Allah ömürler versin), ne kadar gerisine düştük?
O bahislere girmekten ne kadar kaçınsak da gelip tepemize dikiliyor. Bu ülkenin geleceği sözkonusu. Çocuklarımızı teslim ettiğimiz devasa bir “aygıt” var ve bu aygıtı işletme emanetini alanlar milletin geleceğini yine ideolojik saplantılara kurban etmek yolunda yürüyor.
1930’ların kafası nasıl oluyor da 2019’da Millî Eğitim’in tepesini işgal ediyor? Burası TED Bakanlığı mı? TED Kolejlerinde istediğiniz gibi at koşturabilirsiniz, sınırlı bir kitleyi ilgilendirir. Fakat bütün ülkeyi TED’i yönetir gibi yönetemezsiniz!
Mevcut bakanın ilân ettiği programı savunacak bir iktidar partisi mensubu arıyorum: “Tarihsiz bir lise öğretimi, felsefesiz bir orta öğretimi en mükemmelidir, inkılâp tarihi bize yeter” diyecek bir babayiğit arıyorum, sadece siyasetçi değil, sendikacı da olabilir!
Neden? Şapur şupur alınlarından öpeceğim!
Dedi ki: Yok! Yok!
Ey seçilmişler, ey sendika reisleri bizi ikna edin. “Tarih de ne oluyor” deyin, “felsefe serbest düşünmenin yolunu açar, bu da bizi bozar” deyin. Başka söyleyeceğiniz parlak sözler de vardır belki; henüz ağzınızdan çıkmadığı için bilemiyoruz.
İkna oluruz, kabulleniriz, takdir yazıları kaleme alırız. Tebriklerimizi alenen ilân ederiz.
Yanlışta ısrarın nereye kadar yolu vardır?
Türkiye gibi seçimli ülkelerde seçime kadar!
Halkımız, seçim hakkını bugüne kadar en iyi şekilde kullandı; hep on ikiden vurdu. Bundan sonra da kullanacağından hiç şüphem yok.
Bunu nasıl başarıyor?
Yanlış yapılıyor, itirazlar sonuç vermiyor. Tekrar tekrar konu ilgilileri iletiliyor. Kulak asan olmuyor, yanlışa “doğru” denilmeye devam ediliyor. Eleştiriler yok hükmünde görülüyor.
Bu yanlışlar, yanlışa karşı itirazlara kulak tıkamalar çoğala çoğala sandığa kadar gidiyor.
Sandık başında seçmen son sözü söylüyor: Yanlışa yanlış diyor!
Belediye seçimlerinde İstanbul’da ve Ankara’da olan budur!
Eğer bu bakanın programı uygulanacaksa ve bu bakanın defolu kadrosu Millî Eğitim’i idare edecekse, CHP iktidarda demektir. CHP’yi destekleyen basının nasıl eteklerinin zil çaldığını göremeyenler için yarın çok geç olacak.
Hatalı icraat, yanlış tayin Cumhurbaşkanı’ndan dönmezse, cumhurdan döner!