Millî Mücadele’yi Maraş’ın kurtuluşu üzerinden okumak
Dün Maraş’ın kurtuluşunun 100. Yıldönümü idi…
Bir asır önce Fransızlar, Maraş’ı mağlub olarak terk ettiler, 12 Şubat 1920... Gerçi askerlerin ne kadarı Fransız, o ayrı mevzu; ön safta Ermeniler ve sömürgelerden devşirilmiş askerler, tabiî müslüman sömürgelerden toplanan askerler de var.
Millî Mücadele’yi Maraş’ın kurtuluşu üzerinden okumak, inkılâp tarihi kitaplarının uydurmalarını kavrayarak yakın tarihle ilgili daha sağlıklı sonuçlara varmamızı sağlayacaktır. Öyle bir kurtuluş ki, daha ortada ordu yok. Bir şehrin kendini kurtarma iradesinin dört dörtlük sonucu Maraş’ın kurtuluşu.
Şiar şu: “Maraş bize mezar olmadan düşmana gülzar olmaz!”
İki sembolik hadise Maraş’ın kurtuluş hikâyesinde mutlaka hatırlanmalı. Sütçü İmam’ın hamamdan çıkan Müslüman hanımların örtüsünü açmak isteyen Fransız askeri Ermenileri infazı ve Rıdvan Hoca’nın minberde hutbe yerine söylediği kaleye çekilen yabancı bayrağı ile ilgili bayraklaşan sözleri: “Kalesinde yabancı bayrağı dalgalanan bir beldenin halkı esir demektir. Esirlere cuma farz değildir!”
Her gidişimde, Ulucami avlusundan Maraş Kalesi’nin bulunduğu tepeyi defalarca hayretle seyrederim. Kolaylıkla tırmanılır bir sarplıkta değil, meğer ki iman kuvveti ola! Maraşlılar bu sarp tepeyi cuma ibadeti yerine tekbirlerle tırmanmış, ay yıldızlı bayrağı da o itminan ile göndere çekmiş olmalılar.
Ankara’da Büyük Millet Meclisi’nin açılışını cumaya tesadüf ettirme düşüncesine Maraş’ın cuma kıyamı ilham vermiştir desek, yanlış olmaz.
Maraş’ın kurtulduğu gün, 12 Şubat 1920’de, aynı zamanda 1. Londra Konferansı toplanıyor. İngiliz Başvekili Loyd Corc’dan başka Yunanlıları destekleyen yok. Fransızlar ve İtalyanlar İzmir’in Türklere iadesini istiyorlar. Maraş’ın mücadelesi sürerken İstanbul’un Harbiye Nezareti Batı Anadolu’daki gayri nizami Kuva-yı Milliye’nin iaşe ve ibatesini sağlıyor, kışın gocuk dağıtıyor.
Aynı günlerde İstanbul Hükümeti’nin Mustafa Kemal Paşa’nın rütbe ve unvanlarının kaldırılması kararı, mahkemeden dönüyor. İstanbul’da Toplanan Meclis-i Mebusan’a Erzurum Milletvekili Mustafa Kemal mazeret beyan ederek katılmıyor. Padişah’ın rahatsızlığından ötürü katılamaması üzerine “geçmiş olsun” telgrafı çekiyor: “Millî Meclis’in açılışına gelmenizi engelleyen rahatsızlığınızdan çok üzüldük. Allah mübarek vücudunuzu her çeşit belâlardan korusun…” Padişah da cevaben memnuniyetini bildiriyor…
İstanbul Meclisi Misak-ı Millî’yi, 100 yıl önce bu ay kabul ediyor. İngilizler Anadolu ile İstanbul’un gittikçe genişleyen bu müşterekliğinden rahatsız oluyor ve Meclis-i Meb’usan’ı basarak bazı vekilleri Malta’ya sürüyor…İstanbul’la Anadolu’nun Millî Mücadele’yi müşterek yürütme eğilimi böylece baltalanıyor; hükümete, padişaha baskı yapılarak Anadolu aleyhine kararlar alınıyor. İstanbul’daki Meclis kapanınca, Ankara’da Meclis toplanması gerekli hâle geliyor. Meclis 23 Nisan 1920’de toplandığında, Maraş kurtulalı iki aydan fazla olmuştur…
Maraş’ın kurtuluşunun destanı zamanında yazılmış. Bazı mısralarına İsmail Habip Sevük’ün Yurttan Yazılar’ında rastladım. Fakat tamamını bulamadım. Maraş’ın kurtuluşunun hikâyesi, romanı yazılmalı. Filmi çekildi ama bu yeni bir film çekmek için engel değil. Her dönemde tekrar tekrar anlatılması gereken bir destan bu. Maraş’ın şehidlerini anarken, bu vesile ile Maraş’ın kurtuluşunu anlatan Sahibini Arayan Madalya filminin senaryosunu yazan Tarık Buğra’yı, filmin yönetmeni Yücel Çakmaklı’yı ve has bir Maraşlı olan yapımcısı Ahmet Bayazıt’ı rahmetle yad ediyorum.