Temel eserler meselesi ne oldu?
İlk tepki “böyle bir mesele mi var?” olabilir.
Evet var ve hatta eski tabirle “mühim” değil “ehem”!
Günümüz genci bir “yayın bombardımanı”, hatta “bilgi patlaması” diyebileceğimiz zihinleri karıştıran çeşitlilik ve bollukla karşı karşıya. Türkiye’de son yıllarda her sene 50 binin üzerinde kitap yayınlanıyor, yani millî kütüphanemize her yıl orta büyüklükte bir kütüphane katılıyor.
Gazeteler, dergiler, sesli ve görüntülü yayınlar/kayıtlar ve elbette internet... Bütün bu yayın-bilgi akışı karşısında okuyucunun tercih sıkıntısı çekmesi, daha ötesi bıkkınlık ve bezginliğe düşmesi şaşırtıcı değil.
Yaş sınırı aşağılara doğru indikçe, basılı metinlerden diğerlerine doğru eğilim artıyor. Gençler gazete, dergi yerine internet haberlerine yöneliyor; hatta gazeteleri, dergileri bu mecradan takip ediyor. Bu okuma, daha çok seyre benziyor; seyircilik televizyondan sonra internette sürdürülüyor. Zaten bu mecrada seyre müsait, meşgul edici çok sayıda hareketli görüntü bulmak da mümkün.
Biz daha öncesine bakalım: Bu kadar çok yayın karşısında işi eğitim, öğretim olanlar; hocalar, öğretmenler ve öğrenciler ne yapıyor?
***
Sırf kitap yayını konusu dahi üzerinde dikkatle durmayı hak ediyor. Elli bin kitap yayınlanıyor, fakat bu yayınları hakkıyla takip eden, ihtisas alanlarına göre değerlendiren, tanıtan, hatta duyuran mecralar yok. Bu yüzden birçok kitap asıl okuyucusuna, ilgilisine ulaşamadan kaybolup gidiyor. Çoğunluğun haberdar olduğu çok satanlar listesi yayın piyasasının ekseriya kalıcı değer taşımayan reklamla şişirdiği kitaplardan oluşuyor.
Yayınların takibi, tasnifi, değerlendirilmesi ve ilgililere ulaştırılması başlı başına bir faaliyet alanı. Bırakın sıradan okuyucuyu, ilim adamlarının kendi sahaları ile ilgili kitaplardan, yayınlardan haberdar olması dahi kolay bir iş değil. Çok öğretim üyesi gördük, kendi çalışma alanlarında son yıllarda yayınlanmış kitapların birçoğundan habersiz.
Mesele bugün halledilemeyince daha sonra çözülmesi de zorlaşıyor. Bu yarına kalan mesele, aslında bizim için esas olarak dünün meselesi; yani hiçbir zaman üzerinde tam mânasıyla düşünüp çözüm bulduğumuz bir mevzu değil.
İnsanoğlunun zihnî birikimi kolayca okunup gözden geçirilebilecek cinsten bir kemiyet değil. Kütüphaneler dolusu milyonlarca kitap, süreli yayın ve daha sonra kayda geçen ses ve görüntü malzemesi…Öte yandan sanal âlemde daha çabuk erişilebilen ve kullanılması kolay olan bir birikim var. Sahihliğini bir kenara bırakalım, bu insanlığın zihnî birikiminin kaçta kaçı? Bu soruya cevap vermek güç belki, fakat şunu tahmin etmek zor değil: Zamanla sanal âlemdeki malzeme belki de insanlığın bütün zihnî birikimini ihtiva eder hâle gelecek. Bu bolluk içinde bütün toplumlar kendi okur-yazarını, aydınını, seçkinlerini yetiştirmek için çabalamaya devam edecek. Bu konuda sistematik çalışmalar yapan kuruluşlar dünyanın birçok yerinde görülebiliyor.
Elbette fizik, kimya veya matematik... alanındaki yayın birikimi daha çok uzmanlarını alâkadar ediyor ve ancak çok azı genel okuyucu kitlesinin ilgi alanına dahil edilebiliyor. Sosyal ilimlerle ilgili kitapların, fikir ve edebiyat eserlerinin, bütünü ilgilendiren muhtevaları ile bilhassa yeni yetişen nesillerin istifadesine sunulması gerekiyor. Bu yüzlerce yıllık birikimin sınırlı bir zaman diliminde bilinmesi, tanınması ve mümkün olduğunca okunması demek. İşte bu sınırlı öğrenme-bilme zamanına yönelik kılavuz kitaplar, listeler tanzim etmek yeni bir şey değil.
Batıda yaygın olarak yapılan yayınlar var ve bu yayınların bir kısmı, uygulama ile desteklenmiş veya destekleniyor. Bu tarz listelerde kendi kültürünü öne çıkarma çabası, kolaylıkla görülebiliyor. Batı’da yapılan listelerde, Doğu’dan, bilhassa İslâm dünyasından çok az örneğe yer veriliyor veya hiç verilmiyor.
***
Neden bu konuda bir hafıza tazelemesine ihtiyaç hissettik?
Millî Eğitim Bakanlığı, orta öğretim kurumları için 100 Temel Eser uygulamasını iptal etti. Bu demektir ki, orta öğretim kurumlarında gençlerin okuması için hazırlanmış 100 eserlik bir liste vardı. 75’i bizim edebiyatımızdan, 25’i dünya edebiyatından seçilmiş 100 eser listesi öğretmenlere bir kılavuz vazifesi görüyordu. Tabii bu listede yer alın bazı eserlere itiraz edilebilir, yerine şu konulsa iyi olur denilebilir. Bu bahsi diğerş; uygulamada asıl problem, 100 temel eserin gerçek temel eserler olmaktan çıkarılması. İş ticarete döküldü, yüz kadar yayınevi yüz temel eser bastı! Görmelere seza, koca koca kitapların karikatürleri! Bakanlık bu listeyi hazırlarken temel metinlerin dili dahil hiçbir şeyine karışılmaması, orijinal metinlerin okutulması teklifimiz sonuçsuz kaldı. İş piyasanın eline kaldı. Bu yüzden iptali rahatsız edici bulunmadı. Fakat mesele halledilmiş olmadı.
Doğru şekilde, doğru uygulama ile temel eserler meselesinin çözülmesi lâzım. Bu konuda bir çalışma var mı? Varsa ne safhada, yoksa Milli Eğitim’in diğer meseleleri bu da mı çözümsüzlüğe terk edildi?