Susamam

AK Parti ve bizzat genel başkanı Sayın Tayyip Erdoğan her fırsatta “susmayan, sorgulayan, düşünen, irdeleyen ve üreten” bir gençlik istediklerini dile getirmiyorlar mıydı?

Hatırlayalım…

Cumhurbaşkanı Erdoğan başbakanlığı döneminde katıldığı 3. Gençlik Sempozyumu’nda şöyle demişti:

Gençler faili meçhulleri, terörü, terörü doğuran sebepleri sorgulayın. Ekonomideki, dış politikadaki o beceriksiz dönemleri sorgulayın. Bu millete demokrasiyi nasıl çok gördüklerini, yazıp çizenlerin nasıl içeri tıkıldıklarını sorgulayın.. Bu ülkenin aydınları, yazarları ve gençleri heba edildi.” (11 Mart 2011)

Cumhurbaşkanı Erdoğan Beştepe’deki Muhtarlar Toplantısı’nda şöyle demişti:

“Sorgulayan, araştıran bir gençlik istiyoruz. Sorguladığı, araştırdığı zaman gerçeğe ulaşacaktır.” (19 Ekim 2016)

Erdoğan Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen “İstanbul Meridyen Open 17 Uluslararası Münazara Turnuvası”nın ödül töreninde yaptığı konuşmada şöyle demişti:

“Bize sorgusuz, sualsiz biat eden, cahil bir gençlik değil, neye inandığını, neyi savunduğunu, neyin mücadelesini verdiği bilen bir gençlik lazım.”

Sayın Erdoğan aynı konuşmasında sorgulamanın, tartışmanın önemine dair ise şunları söylemişti:

“Fikirlerin rahatça konuşulup tartışılmadığı yerde şiddet devreye girer.” (8 Mayıs 2017)

Son bir örnek de şimdiki dönemden verelim. Gençlik ve Spor Bakanı Mehmet Muharrem Kasapoğlu 3. Dünya Teknoloji, İnovasyon ve Girişimcilik Konferansı’nda yaptığı konuşmada şöyle demişti:

“Üreten, düşünen ve sorgulayan bir gençlik istiyoruz.” (21 Haziran 2019)

HHH

Bir ülkenin sorgulayan, irdeleyen, itiraz eden vatandaşlara sahip olması o ülkenin gelişmiş, modern ve çağdaş bir ülke olduğunu gösterir. Özgürlükler, kişilerin özgüvende olması, bireylerin devlet karşısında daha güçlü olması, gücü hukuki çerçeve ile sınırlandırılmış bir devlet gelişmiş toplum olmanın ön şartlarındandır.

Bu aynı zamanda bir ülkeyi güçlü kılan unsurlardır.

Bastırılmış toplumlarda bunların hiçbirisi yoktur. Neredeyse tamamı yoksulluk düzeyindedir.

Bu bağlamda bizim ülkemiz de gelişmiş ülkeler arasında yer alma kapasitesine sahiptir. Çünkü, ülkemizde sorgulama, irdeleme yeteneğine sahip gençlerimizin sayısı bir hayli fazla. Bu ise geleceğe umutla bakmamız için tek başına yeterli bir gösterge.

Sözü nereye getireceğim yazımın başlığından belli.

Önce soru şu: Gerçekten de “sorgulayan, susmayan, irdeleyen, itiraz eden” bir gençlik isteniyor mu?

Rapçi Şanışer ve 17 sanatçı birlikte söyledikleri ve bir haftadır hala gündemde canlılığını koruyan “Susamam” rap şarkısı nedeniyle linç ediliyorlar. Altın sopa başlarına çoktan indi: FETÖ’cü damgası alınlarına yapıştırılmaya çalışılıyor!

Biliyorsunuz “Susamam” şarkısı, “Son yıllarda pek çok alanda yapılan uygulamalar ile inandığım ilke, değer ve fikirler arasında derin farklılıklar oluştu” diyerek partisinden kopan ve yeni bir parti hazırlığı içinde olan Ali Babacan’a soruldu. Sayın Babacan, gazetemizin iki kıymetli ismi, değerli büyüğüm Ahmet Taşgetiren ve Yıldıray Oğur’un sorusuna şu yanıtı verdi:

“Etkilendim doğrusu. Biz de susmadık. Susamadık. Karar verdik ve çalışıyoruz.”

İtiraf etmeliyim ki rap sevdiğim ve pek dinlediğim söylenemez. Ancak “Susamam” şarkısını tekrar tekrara büyük bir keyifle, severek ve heyecanlanarak dinledim.

Ama elbette ki “Susamam” şarkısında en çok ilgimi “Yasalarım Anglosakson ama kafam Ortadoğulu” sözleriyle başlayan “hukuk, adalet” bölümleri çekti.

Yayınladığı ilk bir saat içerisindeki izlenme oranı 2 milyondu. Yirmi dört saat içerisinde izlenme oranı 20 milyonu bulmuştu.

Sosyolojik bir bakış açısıyla bakalım ve soralım bu şarkı neden bu kadar popüler oldu?

Çok iyi bir müzik kalitesi mi var? Hayır. “Susamam” şarkısının müzik kalitesinden çok daha iyi rap şarkıları var.

“Susamam” rap şarkısının hayatında rap dinlememiş, ilgisini çekmemiş kişilerin dahi ilgisini çekmesinin sebebi ne müzik kalitesinin çok iyi olması ne de şarkıya çekilen klipin bir sanat şaheseri olması.

Bu şarkının bu derecede popüler olmasının, hayatında rap dinlemiş, ilgisini çekmemiş kişilerin dahi beğenerek dinlemesinin sebebi, son zamanlarda ülkemizin adalet, hukuk, demokrasi, kadın hakları, çevre hakları ve toplumsal konularda nefes aldırmayacak bir daralmışlığın içinde olmasıdır. Ve 17 şarkıcının ülkemizdeki haksızlıkları, yanlışlıkları medeni bir cesaretle haykırmış olmalarıdır.

Özellikle “hukuk ve adalet” bölümlerinin dikkatimi çektiğini söylemiştim.

Kritik davaların hakimlerinin sürekli değiştirildiği, Nazlı Ilıcak, İbrahim Okur, Osman Kavala gibi tutuksuz yargılamaları mümkün olan isimlerin cezaevlerinde tutulduğu, yerel mahkemelerin müebbet verdiği davaların yüksek mahkemeler tarafından bozulduğu, haklarında soruşturma açılmamış binlerce KHK mağdurunun olduğu bir dönemden geçerken ülkemizde adalet sorunun olmadığı, ülkemizde hukuksuzların yaşanmadığı söylenebilir mi?

Unutmayalım ki bir ülkenin demokratik bir ülke olması, bir devletin hukukun devleti olması, o ülkenin devletinin dininin adalet olması ancak ve ancak toplumsal taleple mümkündür.

Gelişmiş demokrasi sahip olan ve hukukun üstünlüğü ilkesinin geçerli olduğu Avrupa ülkelerine ve ABD’ye bakın, bu ülkelerin kurumları nasıl demokratikleşmiş, hukukun üstünlüğü ilkesi nasıl geçerli olmuş?

Hepsinde toplumsal talepleri göreceksiniz…

“Susamam” bu yüzden önemlidir.

YORUMLAR (66)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
66 Yorum