DSP Başkanı Önder Aksakal Malatya’da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yanı sıra MHP lideri Devlet Bahçeli, BBP lideri Mustafa Destici ve HÜDA-PAR lideri Zekeriya Yapıcıoğlu’nun da bulunduğu törende “İnşallah 14 Mayıs'ta vatanımızı küffara teslim etmeyeceğiz” dedi.
Ne kutsallık ama... Ülkenin muhalefetini veya bir başka deyişle en az yarısını bir anda kafir ilan edebildiler. Çünkü yeni katılmasına rağmen bu Cumhur İttifakı’nın kutsal bir davası var aslında.
Bu öyle bir dava ki, bütün kutsalları kapsıyor ama bütün günahları da çok rahat işleyebiliyorsunuz...
Mesela kamu malı noktasında sınırsızsınız...
Bakınız 9 Aralık 2020 günü “1 köprü 13 milyar dolar” başlıklı yazımı şöyle bitirmiştim: “Yapım maliyeti 1,6 milyar doları geçmeyen bir köprüye yıllık 650 milyon dolar gelir garantisini sizce kim nasıl verebilir? Sorarım size, bu dava nasıl bir davadır...”
***
Bu nasıl bir davadır ki, katilleri bile koruyan bir zihniyet ufku sevapmış gibi oluşabiliyor. Örneğin Rabia Naz cinayeti ne oldu? Sandığa gidip oy verdiğinizde o cinayete siz de destek verip vermemekle mükellef oluyor musunuz? Yoksa bir oy ile ahiretiniz tertemiz mi oldu? (Kendimi yüce Yaradan’ın yerine koyamam ama Cübbeli Ahmet denen biri bunları bilebiliyor... Ona sorun)
Ya da Sinan Ateş cinayeti... Oy verdiğinizde bu cinayetlere destek mi olmuş oluyorsunuz ya da tepki mi gösteriyorsunuz? Acaba ahirette sorulacak mı?
Dilsiz şeytan kime deniliyordu? Hatırlayın.
Ya da depremde ölmemesi gerekirken ölen on binlerce insan... Enkaz altında saatlerce-günlerce bekleyip kurtarıcı gelmediğinde canını verenler. Onların vebali mesela... AFAD’a liyakatli kadrolar atamayarak bu ölümlere yol açanları oy ile onaylamak ahiret mi kurtarır ve ahiret mi yakar? Ben bilemiyorum... Cübbeli Ahmet denilen kişi var.. O ahiret konularında da hüküm kesebiliyormuş. Ona sorun... Bu dini görünümlü şahıs muhalefete oy verenlerin ahiretlerinin sorunlu olacağı hükmüne varmış...
***
Bu nasıl bir davadır ki, hak etmeyenlerin sadece ‘bizden’ diye atanabildiği, hak edenlerin haklarının gayet güzelce yenebildiği ama günah olmadığı kutsallık içerebiliyor?
Bu nasıl bir davadır ki, ülkeyi kalkındırmak, milleti zengin etmek yerine saraylar-yatlar-katlar-uçaklar ile itibarını göklere çıkartıp milleti fakir fukara bıraktırabiliyor.
Bu nasıl bir davadır ki, kamu malını üç-beş Hazine garantili müteahhide bol kepçeden davet usulü verebiliyorsun.
Bu nasıl bir davadır ki, kendinden olmayanları günahkar ve hain ilan edebiliyorsun; kendine gelenleri de anında kutsayıp tertemiz hale getirebiliyorsun.
Bu nasıl bir davadır ki, karşındakilere her türlü iftira atmayı hak görebiliyorsun ve sevapmış gibi iftiralar atabiliyorsun.
Aslında şunu sormak lazım: Bu nasıl bir dava ki, günahları sevap yapıyor ve sevapları da günahmış gibi görmezden getirtebiliyor.
Sahi bu nasıl bir dava???
ZIPLAMALI KUR
Kapalı Çarşı ile bankaların kur fiyatları arasında yüzde 3,0’ü aşan fark var. Bunun anlamı şu: Dolar artık gerçek fiyattan fiyatlanmıyor.
O zaman ne olacak?
Hemen izah edeyim: Efendim 2015 yılından beri “Türkiye önce Arjantin sonra da Venezuela olacak” diye yazan benim ya... O zaman şu Arjantin PESO’suna bakalım.
16 Aralık 2015: 1 dolar 9,8 PESO
17 Aralık 2015: 1 dolar 13,3 PESO
Devamında Peso sürekli kademeli yükselişe devam ediyor ama yetmiyor. Mesela 26 Ağustos 2018’de 1 dolar 30,8 peso ama 30 ağustos günü 1 dolar 42,2 peso oluyor.
Biz de artık buna hazır olalım: Erdoğan ülkeyi yönetmeye devam ederse bundan sonra “Zıplamalı Kur Sistemine-ZKS” geçeceğimizi şimdiden ilan edelim...
***
Ya da şöyle bitirelim: Bile isteye fakirliği ve yoksulluğa mahkum olacağımızı da not düşelim: 2018 seçimlerinden önce demiştik ama toplum fakirliği seçti. Bakalım bu sefer bu toplum neyi seçecek?
Yine fakirlik ve yoksulluk mu ya da çıkış kapısına mı gidecek?
Göreceğiz.
