İbn Haldun’dan benim anladığım

Milletler de insanlar gibi. Bazıları diğerlerinden daha avantajlı, daha başarılı, daha zengin, daha güçlü vs… olabiliyor. Ancak bu avantaj, başarı, güç veya zenginlik gibi nitelikler de zaman içinde değişebiliyor. Bugünün güçlü milletleri yarın güçsüz düşebiliyor. Zenginler yoksullaşabiliyor. Elbette tersi de oluyor; zayıfların güçlendiğini, yoksulların zenginleştiğini görebiliyoruz tarihte.

Çok eski zamanlardan beri bazı insanlar bu tür gelişmelerin sebepleri üzerine kafa yormuşlar. Elbette halk arasında bir milletin zenginken fakir düşmesi toplumdaki ahlaksızlığa vs. bağlanacak bir felaket olarak görülmüş; tam aksine zayıf bir milletin güçlenmesi ise yapılan hayır ve hasenatın ödülü olarak değerlendirilmiş. (Bu naif yaklaşımın realitenin bir yönünü tespit ettiği muhakkak. Ancak sebep sonuç ilişkilerini maddi zeminde de takip edemezsek meselenin manevi yönü ayakta kalacaktır; çünkü neyin ahlaki veya neyin iyi olduğunu bu şekilde anlayabiliriz ancak.)

Lafı uzatmayalım… Hemen her çağın düşünen kafaları, bugünkü terminolojiyle ifade edecek olursak, “ekonomik kalkınma veya toplumsal gelişme dinamiklerinin neler olduğu” konusu üzerinde düşünmüşler… Antik Yunan filozoflarından itibaren bu konuda farklı fikirler ortaya atılmış. Ancak, bilebildiğimiz kadarıyla meseleyi bir bütünlük içinde ve sistemli olarak ele alıp bu konuda bir açıklama modeli üretmiş olan isim Tunuslu bilgin İbn Haldun.

***

Niyetim İbn Haldun’u anlatmak değil, merak etmeyin. Dikkat çekmek istediğim nokta şurası: Dediğim gibi, Tunuslu bilgin tarih felsefesinin ve hatta sosyoloji biliminin temelini oluşturacak bir açıklama modeli geliştirmişti. Asabiye teorisinden bedevi kültür-hazeri kültür kavramlaştırmasına, toplumsal yapıların ekonomik temellerine, coğrafyanın belirleyici rolüne kadar geniş ve çok bereketli bir açıklama modeli bu. Bir bütün olarak Umran teorisi adı verilen görüşleri temelde toplumsal değişmenin yasalarını ortaya çıkarmayı hedeflemişti ki bugün hâlâ tespitlerinin ve açıklamalarının birçoğunun geçerliği devam ediyor. Konuyla ilgili çalışmalara göz atarsanız sosyal bilimler alanında Batılı bilim adamlarınca son asırlarda geliştirilen teorik modeller üzerinde İbn Haldun’un etkilerinin tartışma ve araştırma konusu olduğunu görürsünüz. Bundan dolayı Müslümanlar Tunuslu bilginle iftihar ederler. Ama Mukaddime müellifiyle iftihar etmeye ne kadar hakkımız olduğunu da düşünmemiz gerekir aslında.

Şimdi düşünün ki İbn Haldun eserini 14. yüzyılda verdi. Ondan önce de özellikle Batı düşüncesi ve bilimi üzerinde etkileri olan isimleri var İslam medeniyetinin. İbn Sina ve İbn Rüşd başta olmak üzere. Hatta Avrupa felsefe geleneği içinde -kısa bir süreliğine görülüp kaybolan değil- yüzyıllar boyunca devam eden İbn Rüşdçülük diye bir ekol vardır. Yani bugünkü Hegelcilik veya Kantçılık gibi bir fikir akımı.

Dediğim gibi, Batı düşüncesi üzerinde etkisi bilenen ve dolayısıyla bugünkü felsefi ve bilimsel gelişmelerin ortaya çıkışında pay sahibi olduğu için övündüğümüz birçok bilim adamı ve düşünür yetiştirmiş İslam dünyası. Ama İbn Haldun bunların aşağı yukarı sonuncusu sayılır. Ondan sonra aynı ölçekte “etkili” bir düşünce veya bilim adamımız yok. Hatta yine Batı’nın düşünce dünyasında etkileri az çok bilinen İbn Arabi veya Mevlâna gibi hikmet ve gönül adamımız da yok o tarihten sonra.

***

Üstelik, bir sınır tarihi olarak sözünü ettiğimiz 14. yüzyıl İslam medeniyetinin son parıltısı olan Osmanlı devletinin ortaya çıktığı döneme denk geliyor. Keza Hind coğrafyasından Mağrib’e kadar iyi kötü bilim ve düşünce kurumlarını da barındıran başka siyasi ve sosyal yapılar da var. Ama bu dönemden sonra -kabaca söylüyorum tabii- ne dünyada yankıları olacak bilimsel ve felsefi bir çalışma üretilmiş bizim coğrafyamızda ne de kendimiz önceki asırlarda buralarda üretilmiş olan bilimsel eserlere ve fikirlere ilgi göstermişiz.

Ne yazık ki bugün de 14. yüzyılın seviyesinde değil İslam dünyası. Türkiye de istisna oluşturmuyor bu duruma.

Demek ki İslam dünyası 14. yüzyıla gelirken etkileri yüzyıllarca sürecek bir -veya bir dizi- hadise gerçekleşmiş; bunun neticesinde ciddi bir zihniyet değişimi yaşanmış. Başımıza gelenin ne olduğunu anlamazsak içinde bulunduğumuz halden çıkmamız da zor olur.

İbn Haldun’dan benim anladığım budur.

YORUMLAR (7)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
7 Yorum