Açlık sınırı
Her ay dünyaya rezil olduğumuz, ruhumuzu kanatan bir istatistik paylaşılıyor. Yok, yok enflasyon verilerinden bahsetmiyorum. Aslında direkt olarak enflasyonun etkilediği başka bir veriden bahsediyorum.
Açlık ve yoksulluk sınırı rakamları...
Sadece istatistiksel bir veri olarak kalması ve bu sınırın altındaki insanlar için özel projeler getirilme amacıyla hesaplanması gereken bu iki utanç verici rakam Türkiye’de milyonlarca insanı ilgilendiriyor.
Açlık sınırı, bir ailenin, minimum düzeyde sağlıklı ve dengeli beslenebilmesi için gereken gıda harcamalarının toplamını ifade eder. Bu sınır, temel gıda ihtiyaçlarını karşılamak için gerekli olan asgari maliyetin belirlenmesiyle hesaplanır. Genellikle dört kişilik bir aile baz alınarak yapılan bu hesaplamalar, belirli bir dönem için geçerli olan ortalama fiyatlarla oluşturulur. Açlık sınırı, toplumdaki yoksulluk seviyesini ve yaşam maliyetlerini değerlendirmede önemli bir göstergedir.
Bir de yoksulluk sınırı var.
Yoksulluk sınırı, bir kişinin veya ailenin, temel ihtiyaçlarını insan onuruna yaraşır bir şekilde karşılayabilmesi için gereken asgari gelir seviyesini ifade eder. Bu temel ihtiyaçlar arasında barınma, giyim, eğitim, sağlık, ulaşım gibi gıda dışı harcamalar da yer alır. Yoksulluk sınırı, bir bireyin veya ailenin sadece hayatta kalmasını değil, aynı zamanda toplumda yoksunluk hissi yaşamadan ve insanca bir yaşam sürdürebilmesini sağlamak amacıyla hesaplanır.
Buna göre Birleşik Kamu-İş Konfederasyonunun son raporundaki verilere dayanarak Mayıs 2024 tarihinde Türkiye’de dört kişilik bir aile için açlık sınırı 19 bin 926 Türk Lirası olurken, yoksulluk sınırı 59 353 Türk Lirası olarak hesaplandı.
Türkiye’de asgari ücret net 17 bin 2 Türk lirası. 4 kişilik bir ailede 1 kişinin asgari ücretle çalışması açlık demek.
İki kişinin asgari ücretle çalışması yoksulluk demek.
Üç kişinin asgari ücretle çalışması bile yoksulluk demek.
Bu da Türkiye Cumhuriyeti için utanç demek.
Milyonlarca insan açlık sınırında bir yaşam sürmek için gecesini gündüzüne katıyor. İnsan onuruna uygun bir şekilde yaşamıyor, sadece hayatta kalmaya çalışıyor.
Emekliye reva görülen ücret ise açlık sınırının da neredeyse yarısı. Yani emeklilere “Siz çok yaşlandınız, sırtımıza yük oluyorsunuz. Ölün” deniyor.
Ne zaman ki asgari ücret ile emekli maaşı eşitlenir, açlık sınırı da asgari ücretin yarısına geriler işte o zaman bu ülkeye refah gelmiş demektir.
Bunu gelecekte hangi iktidar sağlarsa işte asıl o iktidar başarılı demektir.
BİR TARAFA ÖZEL JETLER DİĞER TARAFA EKONOMİ
Cuma günkü yazımda Ulaştırma Bakanı Abdulkadir Uraloğlu’nun özel bir şirketin jetiyle Almanya’da resmi bir toplantıya katılmasını eleştirmiştim.
Hatta genel olarak Ak Parti bakanlarının tarifeli uçağa binmiyor oluşlarını, halkla yanyana gelmek istememelerine bağlamıştım. Bunun bir israf olduğunu da ifade etmiştim.
Bugün ise ilk defa nerede bu özel uçaklar diyeceğim.
Çünkü bence özel uçağı Abulkadir Uraloğlu’ndan daha fazla hak eden bir grup insan var Türkiye’de.
Daha doğrusu bir spor takımı, Kadın A Milli Voleybol takımımız.
Tüm takım spor dallarında dünya sıralamasında bugüne kadar 1 numara olmayı başarmış tek takımımız olan, Filenin Sultanları lakabı taktığımız, gurur duyduğumuz Kadın Mili Voleybol takımımız Amerika’da oynayacakları Milletler Ligi maçları için Ekonomi sınıfıyla Amerika’ya uçuruldu.
İşte böyle bir takımın ekonomi sınıfıyla uçurulması hem de oturma düzenlerinin karışık ayarlanması tam bir rezalet.
Amerika yolculuğu zaten süresi bakımından çok uzun. 15 saat boyunca 2 metre boyundaki oyuncularımızın dar ekonomi sınıfı koltuklarında oturduktan sonra maça çıkıp ne kadar başarılı olabileceklerini göreceğiz. Bir takıma ceza vermek isterseniz böyle verirsiniz.
Yaklaşık son 15 yıldır hiç bir sportif başarısı olmayan ama sürekli gazladığımız A Milli Futbol Takımı oynadığı her maç için özel uçak kullanır, krallar gibi ağırlanırken dünya şampiyonu bir takımın böyle bir muamele görmesinin altında iki sebep yatıyor.
Birincisi futbolun voleyboldan daha fazla önemsenmesi.
İkincisi futbol takımı oyuncularının erkek, voleybol takımının kadın olması.
Kadınların başarılarını simgeleyen bir takımın, hele ki iktidarın muhafazakar değerleri ile de çatışan bir takımın başarısı Ankara’daki bazı kapıların arkasında sinirden tırnaklarını yiyen insanların oluşmasına neden oldu.
Türk Hava Yolları bu konuda sorumluluk almayıp suçu Türkiye Voleybol Federasyonu’na atıyor. Haklılık payı var. Voleybol Federasyonu pekala böyle bir ayarlama yapabilirdi. Business Sınıfı bilet ayarlanabilir, eğer kapasite sorunu varsa da Türk Hava Yolları’ndan uçak kiralanabilirdi. Böyle bir bütçesi var federasyonun.
Öte yandan da Türk Hava Yolları bu takımın sponsoru olarak bu yolculuğa da sponsor olabilirdi.
Oda Tv’nin yaptığı habere göre bu olaydan bir gün önce THY Madrid’de özel bir etkinlik düzenlediği ve 40 gazeteciyi Business Class’ta uçurduğu ortaya çıktı.
Ayrıca THY belki de Türkiye’nin en yüksek reklam bütçesine sahip şirketlerinden biri. Son reklamında dünyaca ünlü teknik direktör Jose Mourinho oynadı. Geçmişte ünlü Hollywood aktörleriyle de çalışılmıştı.
Dünyanın bir numarası olan güzeller güzeli Kadın Voleybolcularımıza özel uçak ayarlayacak ya da en azından Business Class’ta uçurucak insiyatifi federasyon talep etmese de almalılardı. Sonra da övünürlerdi “Türkiye’nin gururu Kadın Milli Voleybol Takımımızın resmi sponsoruyuz” diye.
Ancak böyle olmadı. Bu olay oyuncular sosyal medyadan tepki gösterdiği için bu kadar infial yarattı ama ilk defa olan bir şey de değil.
Bu yaşanan olayı salt Ak Parti iktidarını korumak için nefes alıp veren bazı insanlar “Tasarruf tedbirleri kapsamında” diye savunmaya çalıştı.
Duayen spiker Ercan Taner dün çok güzel bir öneride bulundu.
Taner dedi ki “Madem öyle gelecek ay futbol takımı Avrupa Şampiyonası için Almanya’ya ekonomi sınıfıyla gitsin. Kamp yapacakları Polonya yerine Türkiye’de aynı iklim şartlarındaki bir ile tren ile gitsinler”.
“İtibarda tasarruf olmaz” diye diye görgüsüzlüğü arşa çıkaran anlayış dünya şampiyonu takımın getirdiği itibarda tasarruf yapıyor ve bizi dünyaya rezil ediyor.