Sayın Cumhurbaşkanımız “kur ve enflasyon sorununun üstesinden geleceğiz” demiş.
Bir sorunun varlığını kabul etmek ve yol açabileceği sorunlar hakkında endişelenmek, gerçekten de, sorunun üstesinden gelme ihtimalini artırır.
Eğer kur ve enflasyon sorununun varlığı tam olarak kabul edilmez ve sonuçlarından endişe duyulmazsa, bu defa, kur ve enflasyonun ürettiği sorunlar hükümetin başına bela olur.
Kur ve enflasyon sorunlarının hükümetleri alaşağı ettiği seçimler diğer seçimlere hiç benzemez, iktidarlara öyle bir hezimet yaşatır ki, alimallah, iktidar partilerini tarihin tozlu raflarına gömerler.
Makam ve mevki sahipleri ne kadar endişelenseler yeridir.
Bugüne kadar “hükümetin yanlış gidişattan endişeleneceğini ve ilk yol ayrımında, olmadı bir sonraki kavşakta, bilemedin, ilk virajdan önce doğru yola gireceğini” hep umdum ve hep hayal kırıklığı yaşadım; herkes gibi.
Yine de, faiz ve enflasyonun hakkından gelme kararlığını memnuniyetle karşılıyor ve “hadi İnşallah” diyorum; ardından da soruyorum, TCMB’nin gösterge faizlerini de artıracak mısınız?
Muhtemel cevap hayırsa, ben de, bu durumda enflasyon ve kurların üstesinden gelemezsiniz, asla gelemezsiniz diyorum.
Faizlerin artırılması tek başına hiçbir derdin dermanı değil, fakat yine de bilinmelidir ki, faiz oranları yükseltilmeden, asla kur ve enflasyon düşürülemez.
İktisatçılar, böyle giderse, bir yıl içinde enflasyon oranının %100’ü görebileceğini iddia ediyor, hükümetse, bu hakikatin hilafına, “seçimlere giderken enflasyon tek haneli olacak” diyor.
Kur ve enflasyon ile hükümet arasındaki savaşı, kim ne derse desin, kesinlikle, hükümet kaybedecektir çünkü hükümet bu düşmanla mücadele etmiyor ve etmeyecek, böyle bir niyeti de yok.
Öte yandan, kur ve enflasyon kesin bir zafer kazanmak için her geçen gün gücüne güç katıyor ve yakında bir çığa dönüşecek.
Bu defa, bu çığ sadece halkı ezip geçmekle kalmayacak fakat hükümeti de, tedbir almakta geç kalan varlık sahiplerini de ezip geçecek.
SESİNİ KISMIŞ VE PUSMUŞ BÜROKRATLAR
Bütün anlattıklarımı bürokrat arkadaşlar da biliyor, eminim.
Fakat atandığı veya seçtirildiği için hükümete minnet borcu olan bu bürokrat arkadaşlara, “Yapılan yanlışlara itiraz etmeniz sizi, isyankâr bir bürokrat gibi gösterebilir fakat özde, doğru olanı ve hakkı savunan bir devlet görevlisi fotoğrafınız zihinlere kazınacaktır.
Varsayalım ki sizi dinlemediler, ne olacak ki? Üç beş ay daha almayı umduğunuz avantajlı maaşlar bir süreliğine azalacak veya kesilecek fakat bu, en geç bir yıl içinde, zaten olacak olandır. Bu durumda, doğruyu mertçe savunmanın huzuruyla hayatınıza devam etmeniz daha doğru değil mi, vs.” demekten dilimde tüy bitti.
Arkadaşlarıma, “doğrularda ısrar, yanlışlarda itiraz” görevlerini hakkıyla yerine getiremedikleri için teessüflerimi iletmekten yoruldum.
İşten atılmadan önce, cesaretini toplayıp, kendi doğrularını ısrarla anlatacak veya kendisine yaptırılan yanlış işlere “hayır, bu yapılan doğru değil’ deme cesaretini gösterecek potansiyele sahip muhataplar, doğrusu, her geçen gün azalıyor.
Tarih ve tecrübeler gösteriyor ki, tam batma anında gemiden atlayanların hepsi kurtulamıyor; bu bilindiği halde, atanmış ve seçtirilmişlerin neredeyse hepsi, her mihnete rıza gösteriyorlar.
Seçim kazanılsa da kaybedilse de mevcut bürokratların bir geleceği yoktur, bir bilseler.
ÇIKIŞ STRATEJİSİ
Seçim kaybedilirse ki bu muhtemeldir, Ak Partinin minimum hasarla iktidarı devredip muhalefete çekileceği bir çıkış stratejisine ihtiyacı var.
Bugün hükümet kendi isteğiyle, muhalifler için adeta bir nefret odağına dönüşmüştür. Muhalefete mensup bazı zümrelerin, imkân bulurlarsa Ak Parti mensuplarını bir kaşık suda boğacaklarından şüphe duymuyorum.
Bu realite karşısından Hükümet yetkililerinin de, risk yönetimi açısından, bütün planlarını seçim kazanma stratejisi üzerine kurmayacağı ve ihtiyatlı herhangi bir kurumsal yapı gibi, gerekli tedbirleri alacağı beklenir fakat bürokratlar…
Sonuç olarak, Hükümetin kur ve enflasyona karşı başlatmadığı savaşı kaybedeceği hatta teslim olacağı kesindir, kaybedilen her savaş daha büyük mağlubiyetleri garanti eder.
