Müzikle isyanın ve dinginliğin engin sularında…

Bazen içimizde durduramadığımız büyük öfke ve derin hüzün patlamaları yaşarız. Böyle anlarda insan adeta çaresizliğin dehlizlerine düşüyor ve delice düşüncelere kapılıyor. İşte tam o anlarda dünyayı cehenneme çevirenlere, işe yaramayacak olsa da bolca dua edin!

Biliyorum bütün bunların hiçbiri çare olmayacak. Eğer kimselerin olmadığı bir köşeye çekilip sessizce ağlamayı deneyebilirseniz, kısa süreliğine de olsa içinizdeki kasveti dağıtmak için bir çıkış yolu olabilir belki…

Ancak bu ülkede kelimelerle izahı mümkün olmayan, hatta kelimelerle ifade edilmesi sakıncalı olan öylesine bir kabus yaşıyoruz ki gözyaşlarınıza karıştırdığınız o küçük isyanlar bile çare olmayabiliyor.

Bu yüzden özellikle akıl sağlığımızı korumak için, neden ve niçin diye sormadan kalbimize uygun şarkılar bulup rüyalarımıza, hayallerimize ateş eden haramilerden uzaklara, çok uzaklara gitmek en akıllıca çözüm…

Kişisel olarak şu ana kadar, müziğin huşu veren o muhteşem enginliğine teslim olmaktan başka bir yol bulamadım henüz. Ama itiraf etmeliyim ki en zor zamanlarımda Miles Davis’in “Kind of Blue”, Patti Smith’in “Horses” ve Nirvana’nın “Nevermind” albümleri imdadıma yetişmeseydi ne yapardım bilemiyorum.

Bu arada The Smiths’in “The Queen Is Dead”i, Pink Floyd’un “Another Brick In The Wall”unun da adeta ilaç gibi geldiğini söylemeliyim.

Kişisel tarihim açısından baktığımda, beni zaman zaman sükunete erdiren ama aynı zamanda çıldırtan müzik efsanelerinin ve şarkılarının adları o kadar çok ki bir köşe yazısı içine sığdırmak mümkün değil, ayrıca çok gerekli değil belki…

Sadece bir bölümünün adını zikretmek yeterli olacaktır sanırım. Gueen –Bohemian rhapsody, Guns n’ roses -welcome to the jungle, Led zeppelin -stairway to heaven, The rolling stones -(i can’t get no) satisfaction, İron maiden -fear of the dark, The doors -l.a. woman, Bob Dylan -hurricane Metallica -master of puppets, Deep Purple -smoke on the water, Yes -Owner of a lonely heart, Eagles -hotel California, Jimi hendrix -all along the watchtower, Black Sabbath – paranoid, Aerosmith -walk this way, Rainbow -i surrender, Helloween -I want out, David Bowie -heroes, The Beatles -here comes the sun, Santana -smooth, Scorpions -rock you like a hurricane, Ozzy Osbourne -crazy train, King Crimson -epitaph, Dire Straits -walk of life, Simon & Garfunkel -the sound of silence, Eric Clapton -layla.

Kuşkusuz sadece rock ve cazla değil, esas itibariyle klasik müziğin engin denizlerinde hem dünyevi anlamda hem de metafiziksel olarak daha zengin bir dünyaya açılmak mümkün.

Wagner’in “Der Ring des Nibelungen” dörtlemesini dinlediğinizde eminim hayatınıza farklı bir kapı açılacaktır. Mesela Mahler, Brahms, Motzart, Beethoven, Hendel, Debussy, Schoenberg, Stravisky, Haydın, Schubert gibi klasik müzik dehalarının duygu dünyanıza getirdiği özgürlükle bambaşka bir dünya ile buluşursunuz.

Ama beni favorim, Mahler’in 6. Senfonisi ile Bach’ın ‘Matthäus-Passion’udur. 6. Senfoni Gustav Mahler'in en trajik eseridir. Kuşkusuz bu sıradan bir senfoni değil, özellikle sonlara doğru daha da çılgınlaşan, nefes kesen bir finalle sona eren dramatik bir eseridir Mahler’in

Senfonin son bölümü, bir kahramanın başına gelenleri simgeleyen muhteşem çekiç darbeleriyle ünlüdür. Başlangıçta 5 çekiç darbesi olan eser, Mahler tarafından 3'e, sonra da 2'ye indirilmiştir. 6. senfoni, aynı zamanda Mahler'in en karmaşık ve zorlayıcı eserlerinden biridir, hatta tüm zamanların en zor ve duygusal yoğunluğu zirvede olan eseridir.

Mahler, bu senfoninin hikâyesini hiç anlatmadığı için aklından gerçekten neler geçtiğini belki de hiçbir zaman bilemeyeceğiz. Ama Mahler’in eserlerinin önemli bir bölümünde ölüm düşüncesinin baskın olduğunun altını çizmek gerekiyor. Mesela 1. ve 5. senfonilerinde "cenaze marşı" var ve 2. senfonisindeki "diriliş" doğrudan ölüm düşüncesiyle ilgili. Ayrıca, bu senfoniyle aynı yıl, "Çocukların Ölümü Üzerine Şarkılar" anlamına gelen Kindertotenlieder adlı bir vokal eser bestelemiştir.

Bu arada Fleetwood Mac’in “Tango In The Night” albümü konusunda da kısa bir not düşmekte yarar var. Her ne kadar klişe özellikle taşısa da albümdeki “Go Your Own Way” şarkısının ne sözleri ne de ritmi hiç eskimiyor.

Hayatta zinciri kıramayanların hikayesini anlatır bir bakıma. Zaman zaman gizli isyan duygularının üzerine solosuyla benzin döker ama her şey olacağına varır sonunda. Ama her şeye rağmen zincirleri kırmaktan asla vazgeçmemek gerekiyor.

YORUMLAR (22)
22 Yorum
YORUM YAZ
İÇERİK VE ONAY KURALLARI: KARAR Gazetesi yorum sütunları ifade hürriyetinin kullanımı için vardır. Sayfalarımız, temel insan haklarına, hukuka, inanca ve farklı fikirlere saygı temelinde ve demokratik değerler çerçevesinde yazılan yorumlara açıktır. Yorumların içerik ve imla kalitesi gazete kadar okurların da sorumluluğundadır. Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır. Özensizce belirlenmiş kullanıcı adlarıyla gönderilen veya haber ve yazının bağlamının dışında yazılan yorumlar da içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır.