Dünya siyasetinin parametreleri değişirken…

Trump’ın seçim zaferi sadece ikili ilişkilerin seyrini değil dünya siyasetinin temel parametrelerini de değiştireceğe benzer. Gerek seçim kampanyası sırasında söyledikleri gerekse seçimden sonra yaptığı açıklamalar ve atamalar, böylesi bir politikanın ipuçlarını veriyor. Türkiye olarak ikili ilişkilerdeki muhtemel sıçrama kadar dünya siyaset sahnesinde yaşanacak değişimin sarsıntılarına da hazırlıklı olmamız gerekebilir.

***

İlk sarsıntıyı Amerika ile Rusya’nın yakınlaşması yüzünden yaşayabiliriz. Bilindiği gibi Trump seçim kampanyası sırasında Kırım’ın ilhakını müstakbel bir ABD başkanından beklenmeyecek bir hoşgörüyle tanıyabileceğini söylemişti. Ruslar da ona seçim kampanyası sırasında dolaylı yollardan da olsa destek vermişti. New York Times’ın yazdığına göre, Putin’in tebrik telefonu sırasındaki görüşme de son derece yapıcı geçmiş; iki lider birbiriyle en kısa zamanda buluşma sözü vermiş.

Türkiye’nin en güçlü müttefikiyle en güçlü komşusunun ilişkilerinin iyi olması, birbirlerine, daha doğrusu birbirlerinin çıkarlarına Putin’in arzu ettiği gibi saygı gösterilmesi bölgemizdeki ve dünyadaki gerilimlerin azaltılmasına, BM Güvenlik Konseyi’nin daha etkin bir şekilde çalışmasına yol açabilir. Bu da ilk bakışta Türkiye’nin ve Türkiye gibi istikrardan yararlanacak ülkelerin çıkarınadır. Ama ne yazık ki sadece ilk bakışta.

Çünkü eğer büyük devletler, süper güçler birbirleriyle konuşurlarsa, aralarında “mükemmel bir ahenk” oluşursa, küçükleri korumaya, kollamaya ihtiyaçları kalmaz. Her konuda anlaşırlarsa, diyelim ki Putin ve Trump dünyayı etki alanlarına bölerse, o zaman görece güçsüz devletlerin onlardan birini diğerine karşı kullanması, çıkarlarını akılcı diplomatik manevralarla koruması imkanı olmaz.

Dünya siyasi tarihi bize her ne kadar büyük devlet ahenginin çok uzun sürmediğini, kalıcı olmadığını gösterse de, olduğu ya da olduğuna inanıldığı dönemlerde Türkiye gibi ülkelerin çıkarlarını koruyabilmesi hiç kolay olmamıştır. 1944 sonu ile 1946 başı arasında yaşanan dönem böyle bir dönemdir, Türkiye II. Dünya Savaşı sonunda ciddi bir Sovyet baskısı altında kalmıştır. Baskı ancak ABD’nin Sovyetler’i ortak değil rakip olarak görmesiyle hafiflemiştir.

Sarsıntıya hazırlıklı olmamız gereken bir başka dönemse ahengin bozulduğu, hayal kırıklıklarının doruk noktasına ulaştığı, ABD’nin açtığı krediye karşılık vermediğine inandığı Rusya’ya tepki gösterdiği, dünyanın nükleer çatışmanın eşiğine sürüklendiği aşama olacaktır. Yine dünya siyasi tarihi ve okuduğumuz her şey bizi yanıltmıyorsa, pek çok ülke iki devlet arasında seçim yapmaya zorlanacak, seçim yapmayanlar ya birinin ya da diğerinin ama büyük bir olasılıkla ikisinin de baskısına maruz kalacaktır.

Dolayısıyla Türkiye açısından ABD-Rusya ilişkilerinin ne krizde olması iyidir ne de iki ülkenin çok yakın bir işbirliği içinde bulunması. Sistemdeki makul dozda gerilim bizim gibi ülkelere çıkarlarını koruyabilmeleri için fırsatlar sağlar. Gerilimin fazlası da, azı da zarardır. Ama bu doğal olarak bizim kontrol edebileceğimiz, etkileyebileceğimiz ya da yönetebileceğimiz bir süreç değildir. Ufukta görünen de zaten “ahenktir”.

Türkiye gibi ülkelerin yapması gereken hem abartılı işbirliği anlayışının hem de bunun sonrasında doğabilecek hayal kırıklığının yaratabileceği muhtemel sorunlara karşı hazırlıklı olmaktır. Türkiye de aslında bunu yapmaktadır. Şu anda işbirliğine açık olan her iki tarafa da yakın durmakta, Washington’daki yeni yönetimle konuşmakta, DEAŞ’a karşı mücadelede etkin bir aktör olduğunu göstermekte, beklentilerini onlara anlatmaktadır.

***

Ayrıca ABD ve Rusya arasındaki uyum ille de Türkiye’nin aleyhine sonuç doğuracak anlamına gelmez. Suriye sorunu iki ülkenin birlikte hareket etmesi sayesinde şimdiye değin üstünde uzlaşılan temel prensipler çerçevesinde çözülürse, bundan Türkiye de yararlanır. Onların benimseyeceği ortak politika Türkiye’nin çıkarlarına hizmet edecek bir politika da olabilir. Ama olmazsa uyum halinde çalışan iki büyük devleti etkilemek, birini etkilemekten çok daha zordur...

YORUMLAR (2)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
2 Yorum