Yıllar sonra Katar

Katar, çoğumuzun bildiği gibi, Basra Körfezi kıyısında Suudi Arabistan’a komşu, Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn’e yakın az yüzölçümlü, az nüfuslu bir devlet. Tanıtım kitaplarında kuzeyden güneye 160 kilometre, doğudan batıya 80 kilometre olduğu söyleniyor. Nüfusu da hukuken 350 bin, fiilen, yani gelip çalışan ve orada yerleşenlerle birlikte yaklaşık 3 milyon kadar. Çoğunluğu da başkent Doha’da yaşıyor. Kent de ülke de yaşayanlarına önemli imkanlar sunuyor.

Doha her anlamda düzenli, tertipli ve planlı bir şehir. İlk kez gittiğimde de sonraki seferlerde de, hafta içinde Katar Turizm Bakanlığı’nın davetlisi olarak gezdiğimde de aynı şeyi düşündüm, sıcak olmasa bu şehirde yaşanır dedim. Bir tarafında gökdelenler var, diğer tarafında gelenekseli korumaya niyetli yeni ve eski yapılar. Geçmiş restorasyonla ve belli ki destekle canlı tutulmaya çalışılmış. Başka ülkelerin ve bölgelerin mimari kimliğinden ödünç alınan yerlerde dahi görüntü kirliliği yaratılmamış.

Beni bu kez Doha’da en çok etkileyen sokaklara, caddelere yerleştirilmiş heykeller oldu. Muhtemelen mesleki reflekslerle Katara Kültür Köyü’nün denize bakan cephesine yerleştirilmiş Subodh Gupta’nın savaşın farklı yüzlerine atıfta bulunan Gandi’nin Üç Maymunu adlı çalışması en sevdiğim eserler arasına girdi. Bir de uzaktan gördüğümüz Damien Hirst’ün kadın bedeninde insan oluşumunu anlatan 14 parçadan oluşan heykelleri sanatsal ve kavramsal açıdan ilgimi çekti.

Eğer vaktiniz ve imkânınız olur da Katar’a yolunuz düşerse yürürken de arabayla bir yerden bir yere giderken de etrafınıza bakın, dünyaca ünlü sanatçıların çalışmalarını kaçırmayın derim. Sanat sevmeseniz bile ülkenin ve bölgenin tarihini anlamak için çöl gülünden esinlenerek inşa edilen Ulusal Müze’yi ziyaret etmeyi ihmal etmeyin. Ben ilk fırsatta grup halinde gezdiğimiz müzeyi sindire sindire dolaşmak, jeoloji ve ekoloji dışında ülke tarihini anlatan bölümlerini detaylı şekilde gezmek istiyorum.

Katar’a gitmişken yapılması gereken bir başka şey de çölde safari. Dört çekerli arabalarla kum tepelerinin üstünde sörf yapmak, denizle ıssız-bucaksız kumun birleştiği yerde gün batımını seyretmek, sonra da çöldeki restoranda -vejetaryen ya da vegan değilseniz- kuzu tandır yemek bana tekrarlanması şart bir deneyim gibi geldi. Bu kez ziyaret etmesem de batıdaki çeşitli üniversitelerin bölüm ve fakültelerinin olduğu kampus da bence gezilmesi, görülmesi, bilinmesi gerekli yerler arasında yer alıyor.

Enerjide iddialı Katar turizm sektöründe de iddialı olmaya başlamış. Pek çok ülkeye uyguladığı vizeleri kaldırmış ve tanıtım atağına kalkmış. Dendiğine göre nüfusuna ve yüzölçümüne göre ciddi sayılabilecek bir oranda turisti her yıl ülkesinde ağırlamaya hazırlanıyormuş. Sanıyorum hedef kış turizmi, başka bir deyişle sıcaklıkların tahammül edilebilir düzeye indiği dönem. Yine de 36-39 arası seyreden sıcaklığa rağmen kaldığımız otelde turist olduğu her halinden belli olan insan sayısının hiç az olmadığını not etmekte yarar var.

Dört günde uzmanı olduğumu iddia edecek değilim ama görebildiğim kadarıyla Katar turizmi kaldırabilecek, gelenleri büyük ölçüde mutlu edebilecek potansiyele ve altyapıya sahip. Hemen her marka oteli ve dünyanın önde gelen şefleri adına açılmış gastronomik beklentisi fazla yüksek olmayan misafirlerini mutlu edebilecek çok sayıda restoranı var. Gelenekleri koruyan yerler de az sayılmaz. Ki bence onların kalitesi ve kalibresi daha iyi.

Yemek anlamında unutulmaz bir deneyim yaşamak isterseniz benim tavsiyem Heenat Salma çiftliğine gitmeniz. Şehrin biraz dışında olmasına rağmen yerel ürünlere ağırlık veren çiftlik restoranı harcayacağınız zamana da paraya da değer. Ürün alınabildiğinde çiftlikten elde edilenlerle oluşturulan menü gerçekten mükemmel. Bir başka mükemmel yeme-içme tecrübesini de Bayt Sharq’da yaşadığımızı söyleyebilirim. Lübnan ağırlıklı mutfak sanırım sizin de ağız tadınıza daha yakın gelecektir.

Doha’da da çevresinde de yapılacak çok şey var. İklimin insaflı olduğu zamanlarda gelirseniz denize girebilir, sörf yapabilir, sanat galerini ve müzeleri gezebilirsiniz. Sokak suçları anlamında dünyanın en güvenli şehirlerinden biri olan Doha’da rahat rahat dolaşabilirsiniz. Alışveriş içinse Katar çok doğru bir seçim olmayabilir. Vergi denen kavram oraya pek uğramadığı için bazı ürünler ucuz olsa da çoğu Türkiye’den daha pahalı.

Bu bir siyaset yazısı olmadığı için Katar’ın ILO tarafından tescillenmiş işgücü piyasasına ilişkin sorunlarına, olmayan, talep de edilmeyen demokrasisine, dünya ve Türkiye ile olan ilişkilerine değinmedim. Futbol da ilgimi hiç ama hiç çekmediği için dünya kupası maçlarından, yapılan stadyumlardan ve hazırlıklardan söz etmedim. Burada ne Katar’ın yumuşak gücü Al Jazeera var, ne de ülkedeki Türkiye ve Amerika askeri üsleri. Olan sadece izlenimler, deneyimler ve Katar’ı ziyaret etmek isteyebileceklere tavsiyeler.

Hemen her ülke gibi Katar’ın da sorunları çok. Zor bir coğrafyada zengin ve üstelik küçük bir ülke. Yönetimi hemen her şeyi dengelemek ve düşünmek zorunda. Benim görebildiğim kadarıyla bu dengeler içinde yakın zamana kadar Türkiye de önemli bir yere sahipti. 2020’de Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin başını çektiği grupla barışması bu önemi azalttı fakat ortadan kaldırmadı. Katar da sağladığı tüm diğer imkanların yanı sıra Türkiye’nin Basra Körfezi’ne açıldığı kapı oldu.

Umarım ikili ilişkiler bundan sonra da aynı şekilde ve seviyede sürer, Türkiye’den de daha çok insan Katar’a gidip hakkında çok konuştuğu ancak az bildiği ülkeyi, ülkenin zengin kültürünü ve tabii ki maddi potansiyelini yakından tanıma olanağı bulur. Benim Katarlılara önerimse tanıtım stratejilerini gözden geçirmeleri, konuk ağırlamadaki eksikliklerini gidermeleri. Belki tarihlerini anlatırken de Türkiye’ye, bugününe ve imparatorluk dönemine, mesela ulusal müzelerinde daha çok yer ayırırlar.

Ben yazıyı bize çölde safari zevkini büyük bir ustalık ve maharetle tattıran Filistin kökenli şoförümüzün çaldığı Çöl Gülü (Desert Rose) şarkısı hatırlatmasıyla bitirmek istiyorum. Sting’in 1999 yılında çıkan Brand New Day albümünde yer alan, başarısını biraz 11 Eylül öncesi Arap sempatisine, biraz oryantalizme, biraz da Jaguar’ın video sponsorluğuna borçlu olan bu parçayı dinlerseniz mutlaka Cezayirli şarkıcı Chep Mami (Mohamed Khelifati) ile birlikte söylediği kayıttan dileyin. İyi ve huzurlu bir pazar günü dileğiyle…

YORUMLAR (5)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
5 Yorum