Yâ Müntakim! Bizi intikamına memur et!
Başlıktaki ifade Necip Fazıl Kısakürek tarafından dillendirilen ve “Ey intikamcı Allah! Senin intikamını almaya bizi görevli kıl” ya da “Biz senin namına intikam alalım” manasına gelen bir dua cümlesidir. Necip Fazıl ve Salih Mirzabeyoğlu gibi isimlerin dillerine pelesenk olan bu dua kimilerince “iman öfkesi” (ne demekse!) olarak kabul edilir. Fakat gerçek şu ki bahse konu dua “iman öfkesi”nden ziyade Türkiye’deki sağ siyasete özgü rövanşist (intikamcı) arzunun mottolaşmış halidir. Nitekim Türkiye’deki milliyetçi mukaddesatçı ideolojinin sahiplendiği “Kinimiz dinimizdir”, “Kana kan intikam” gibi sloganlar da söz konusu duanın başka ifade şekilleridir.
Vaktiyle Merhum Adnan Menderes’e, “Seni fareden intikam alman için seçen milletin iradesine tercüman olarak, veba sıçanını kanun yoluyla gebertmektir” diye misyon biçen Necip Fazıl’ın nazarında rövanşizm -Tanıl Bora’nın tespitiyle- siyasi “pathos” (coşku/arzu/tutku) ve “ethos” (şuurlu duruş, vaziyet alış) unsuru, “Yâ Müntakim! Bizi İntikamına Memur et!” duası da söz konusu rövanşizmin (Not: Rövanşizm kavramı 1870/71’de Prusya karşısında uğranan yenilgi üzerine gelişen milliyetçi akımı tanımlamak üzere Fransa’da ortaya çıkmıştır) düsturudur. “Rövanş” kelimesinin Arapçadaki karşılığı “intikam”dır. Bu kelimenin Türkçedeki karşılığı ise “hınç duymak, öç almak”tır. Hınç müzmin ve zehirli bir duygudur. Çünkü ilk hissedilişten sonra yok olmasına müsaade edilmeyip yapay şekilde sürdürülen, daha doğrusu sündürülen bir duygudur.
Bilindiği üzere “intikam” duygusu için “soğuk yenen yemek”tir denilir. Bu söz dikkate alındığında intikam ve rövanşizmin Türkiye’deki sağ siyasette her daim hizmet veren açık büfe gibi bir işleve sahip olduğu söylenebilir. Bu bağlamda CHP ve Tek Parti dönemi Necip Fazıl’dan itibaren sağ siyaset nezdinde “biley kayışı” olarak değerlendirilir. “Sağın biley kayışı” tabirinin sahibi Tanıl Bora’nın ifadesiyle CHP, kendisini benimseyenler veya önemseyerek gözleyenler bakımından bir “mesele” olarak, hasımları bakımından ise daimi bir “düşman imgesi” olarak Cumhuriyet Türkiye’sindeki siyasi kültürünün belki de en istikrarlı müessesesidir.
Vakıa, Cumhuriyet Türkiye’sinde muhafazakar, mukaddesatçı ve milletçi sağ siyasi söylemlerde CHP ve Tek Parti dönemi ile Demokrat Parti ve Menderes’in idam edilmesi gibi hadiselere referansla içeriklendirilen rövanşizmin tarihsel kökleri aslında Osmanlı’nın son dönemindeki “mahcup modernleşme projesi”nin hayata geçirilmeye çalışıldığı 1839-1923 yılları arasında tebarüz eden ittihatçı-itilafçı cepheleşmesi, II. Abdülhamid rejimi ve Jön Türkler muhalefeti veya daha spesifik olarak İctihad Dergisi-Sebîlrüreşâd/Sırât-ı Müstakîm Dergisi çekişmesi veya Mustafa Kemal, Milli Mücadele ve Mustafa Sabri Efendi muhalefeti gibi olaylara irca edilebilir. Fakat tarihsel kökleri nereye uzanırsa uzansın rövanşizm (intikamcılık) modern Türkiye’nin siyasi kültürünü zehirleyen bir müzmin illet olma vasfını hâlâ muhafaza etmektedir.
Bu müzmin illet özellikle 1960 ihtilalinden sonraki siyasi süreçte ağırlıklı olarak sağ siyaseti zehirlemiş olsa da Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren uygulanan kök sökücü modernleşme projelerinde din ve dinî kültürün aşağılanması da rövanşizm illetinden Türkiye’deki sol siyasete intikal eden miras olarak görülebilir. Burada anlatmaya çalıştığımız hususun daha iyi anlaşılabilmesi için Mustafa Kemal nezdinde saygın bir yeri olan Kılıçzâde Hakkı’nın (1872-1960) pozitivist ve materyalist (biyolojik mateyalizm) bir kafa yapısıyla kaleme aldığı “Pek Uyanık Bir Uyku” başlıklı makalesini okumak faydalı olabilir. Zira Kılıçzâde’nin bu makalesi o dönemdeki radikal Garpçıların programı ve aynı zamanda Atatürk inkılâplarının ana taslağı olarak kabul edilir. Dürüstçe söylemem gerekirse Kılıçzâde Hakkı’nın özellikle “kaba softa ham yobazlık, hurâfât ve bâtıl itikâdâta yönelik eleştirileri ile laikliğin mahiyetine ilişkin düşünceleri dikkate değer niteliktedir; fakat kendisinin “Kılıçzâde” lakabıyla da anılmasına vesile olan keskin dili ve bilhassa din bağlamındaki bitmez tükenmez öfkesi dikkate alındığında, “Pek Uyanık Bir Uyku” başlıklı makalenin de rövanşizm illetiyle malul olduğu rahatlıkla söylenebilir.
Sonuç olarak, son dönem Osmanlı’dan günümüze kadar bu memleketin ve milletin sahip olduğu sosyal sermayenin önemli bir kısmı iki karşıt kutbun yana yakıla birbirinden rövanş (intikam/hınç) alma arzusuyla tükenmiş ve olanca enerji bu uğurda heder edilmiştir. Nitekim hâl-i hazırdaki siyaset sahnesinde olup bitenlerde bakıldığında da “soğuk yemek olarak yenen” intikam ve intikamcılığın siyasi güç ve iktidar sahiplerine 7/24 hizmet sunan bir “Açık Büfe” işlevine sahip olduğu görülebilir. Bu yüzden, topyekûn millet ve memleket olarak salah ve felaha (ıslah ve iflah) dair ümidim ne yazık ki bitmiş haldedir.
Not: Bitlis’in Tatvan ilçesinde kaza kırıma uğrayan askeri helikopterde şehit olan tüm memleket evlatlarına Cenâb-ı Hak’tan sonsuz rahmet ve mağfiret diliyorum.