Çıkış artık daha zor!

Kurgu gerektiren işler oldukça zor işlerdir. Roman yazmak mesela. Ya da film senaryosu, dizi senaryosu kurgulamak. Senaristler, yazarlar gerçeği en iyi şekilde yansıtabilmek için çok araştırırlar, yeri gelir uzmanlardan görüş alırlar!

Ne kadar doğru bilgi ile hareket ederlerse o kadar inandırıcı olur, izlenir ya da okunurlar! Bu yüzden hepimiz dizi ya da film seyretmeyi, esaslı bir roman okumayı çok severiz. İşte dün tam da Türkiye’nin risk primini gösteren kredi temerrüt takasının (CDS) 900 puanın üzerine çıktığını görünce aklıma o ünlü, tüm dünyada çok izlenen “La Casa del Papel” dizisi geldi.

İzleyenler o sahneyi hatırlayacaktır. İzlemeyenler için de kısaca ben hatırlatayım.

“Videoda dizinin başrol oyuncusu Profesör risk priminin 800 puanı aşması ile birlikte ülkenin borçlarını ödeyemez hale geleceğini ve borsaların tepetaklak olacağını ve nihayetinde ise İspanya’nın iflas edeceğini söylüyor.”

Şimdi diyeceksiniz ki Türkiye’nin risk primi haftalardır 800 puan üzerinde seyretti ve şimdi de 900 puana çıktı. Battık mı yani?

Haklısınız!

Henüz batmadık.

Ancak mesela Türkiye de İspanya gibi yüksek borca sahip bir ülke olsaydı durum farklı olabilirdi. Dolayısıyla bu seviyede bir risk primini neredeyse bir aydır sürdürebilmemizin temel nedeni hükümetin de sık sık gündeme getirdiği görece düşük borçlanma seviyesi.

Bu iyi haber elbette.

Ancak Türkiye’den bahsediyorsak ve bir iyi haber var ise ardından mutlaka bir de kötü haber geliyor. O da bu yüksek risk seviyesi ile Türkiye’nin borçlanma durumunun da hızla kötüleştiği gerçeği.

Normalde Türkiye risksiz bir ülke olsa aynı borçlanmayı yüzde 3-4’lerden yapabilecekti.

Ancak CDS’nin 900 puan olması, Türkiye’nin yeni borçlanma sürecinde döviz cinsinden borçlanma faizinin iyi ihtimalle yüzde 12-13 seviyesinden borçlanması anlamına geliyor. Yani her geçen gün borç yükü daha da artıyor, büyüyor…

Bu durumda önümüzde iki yol kalıyor.

Yok ben bu faizle borçlanmam deyip döviz cinsinden yüzde 12-13 maliyeti ödememek.

Bunu yapmak için şartlarınızı oluşturduysanız neden demeyesiniz? O durumda CDS’in 900 olması da çok önemli olmaz. Ayrıca zaten bu borca bu kadar ihtiyacınız olmayacak bir ekonomi yönetimi olsa zaten CDS de 900 olmazdı!

Demek ki durum tam tersi…

Kaynakları har vurup harman savurmuş, dışarıdan borçlanmak ucuzken sürekli borçlanıp içeride verimsiz proje finansmanı yapmış, para biriminin değerini olmayan teorileri test etmek için yerle yeksan etmiş bir ülkeyseniz…

Bütün dünyada enerji krizi, emtia krizi var ve sizin de bu ürünleri almaya, bu ürünler için dövizle ödeme yapmaya ihtiyacınız varsa…

Bütün dengeler şaşmışsa… Ekonomiyi yönetenler durumun farkında dahi değilse…

Üzgünüm ama işte bu durumda tek bir yol kalıyor.

Paşa paşa gidip o borcu almak zorunda kalmak.

Hem de 900 puanlık risk primini de ödeyerek almak!

Başta da söyledim ya iyi roman yazmak, iyi senaryo yazmak çok çalışmak çok araştırmak demek…

Aynı ekonomiyi yönetmek gibi işte…

Yeterince çalışmadığınızda belki romanınız satmaz, belki filminiz izlenmez. Dert değil, bir sonrakinde daha iyisini yapacak fırsatınız vardır. En fazla sinemaya gidenin, kitabınızı alanın üç beş kuruşuna yazık olur!

Ama ekonomide durum başka…

Geçim sıkıntısındaki milyonlardan aldığınız vergiyi alır, yüksek risk primleri ile borç verene ödersiniz ve o para geri gelmez!

YORUMLAR (13)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
13 Yorum