Zor günler

Bütün gün ekrana yapıştık. Bir ara Türk Lirası’nın değer kaybı yüzde 17’leri aştı.

Dolar’da 13,45 görüldü. Euro’da ise 15 TL seviyesi aşıldı.

Korku filmi gibi bir Salı günü geride kaldı.

Bu yazı yazılırken Dolar/TL 12,50 seviyesinde idi. Euro ise 14,10 TL seviyesinde. Bir günde para birimimiz yüzde 10 değer kaybetti. Gün boyunca Merkez Bankası’ndan ya da hükümetten bir açıklama bekledik.

Ses gelmedi.

Kurdaki hareketi başlatanın zaten Pazartesi akşam Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamaları olduğunu düşünürsek sessizlik bu şartlarda daha iyi bile olmuş olabilir. Ancak yine de insan ülkesinin para biriminin bu kadar sahipsiz olmadığına inanmak istiyor.

O esnada anlıyoruz ki hükümetimiz “ekonomik kurtuluş savaşında”!

Bu bile başlı başına skandal bir kavram.

Düşünsenize, tüm dünyada riskler artıyor, ülke ekonomisi üç yıldır türlü hata ve o hataların sonucunda badireler ile boğuşuyor. Zaten yurttaşlar tasarrufunu, satınalma gücünü korumanın yollarını arıyor. Elinde üç kuruş kalan herkes bir şekilde dövize ve altına yöneliyor.

Siz de dönüp diyorsunuz ki savaştayız.

Ortada bir düşman göremeyen ama size güvenen insanlar ne düşünür? Bakın muhalefetten bahsetmiyorum. Bizzat iktidar partisinin destekçilerinden bahsediyorum.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ekibine güvenen bu insanlar, bir savaşın varlığını duyduklarında tedirgin olmaz mı? Zaten pamuk ipliğine bağlı ekonomik güven hızla çakılırken kendilerini nasıl korurlar?

Daha ilerisi piyasa kendisine savaş açtığınızı duyduğunda ne yapar? Oh ne güzel ben Türkiye’de yatırım yapmaya devam edeyim mi der? Yoksa bana bir zarar yaratacaklar ben bir an evvel çıkayım mı der?

Bu soruların yanıtını zaten sabah itibariyle TL’deki değer kaybıyla birlikte gördük.

Yine rekorlar kırıldı! Pekiyi burada kalacak mıyız?

Görünen o ki maalesef hayır.

Daha önümüzde uzun bir Aralık ayı var. ABD Enflasyonu, ABD Merkez Bankası toplantısı ve TCMB Para Politikası Kurulu toplantısı var.

Kasım zor geçiyor. Aralık ayı da hükümetin bu yaklaşımıyla daha iyi olacak gibi görünmüyor.

hhh

Bir de aynı basın toplantısında Cumhurbaşkanı Erdoğan kendisiyle aynı fikirde olmayan iktisatçıları suçladı.

Oysa ki iktisatçıların görevi analiz yapmak ve bu analiz sonuçlarını kamuoyu ile paylaşmak.

Bir yetki var mı?

Yok!

Uygulamada bir rol var mı?

O da yok!

Kimin yetkisi ve rolü var?

Bizzat iktidarın ve atadığı bürokratların.

Yani yetki ve sorumluluk onlarda.

İktisatçıların ürettiği ama hayata geçmeyen çözüm önerileri yabancıyı zengin etmeye mi yarayacak? Yoksa zaten hükümetin mevcut uygulamaları mı yabancıyı zengin ediyor?

En basitinden sadece son bir haftada kurda yaşanan deprem nedeniyle ülkenin döviz borcunun TL cinsinden değerini 900 milyar TL arttıran iktisatçıların fikirleri mi yoksa iktidarın uygulamaları mı?

İktisatçılar mı dedi haydi gidin dövizle içeriye ve dışarıya borçlanın diye?

Bu köşeyi takip edenler bilir.

Şahsen benim tek derdim öncelikle bu ülke vatandaşının ekonomiye güveninin sağlanması ve daha iyi şartlarda yaşaması.

Bunu başaramıyorsalar, göz göre göre bu amaçtan uzaklaşıyorsalar da uyarmak en temel görevimiz. Yaptığımız öneriler de hızlanacak enflasyon altında, artacak vergiler altında ezilecek insanları düşünmekten başka bir şey değil.

Oysa daha dün akşam TL’nin değer kaybına bağlı olarak artacak ihracatla ve cari açıktaki düşüşle Türkiye ekonomisinin kalıcı sorunlarını çözeceğini söyleyen iktidarın stratejisi tam da bu amaca hizmet etmiyor mu?

Bu ülkenin insan kaynağını, doğal kaynaklarını kullanıp oldukça ucuza başka ülkelere mal ve hizmet olarak ihraç etmek ne demek?

Bizim tüketemediğimiz ürünlerimizi Avrupa’lının, ABD’linin yok pahasına değerli paralarıyla satın almasını sağlamak demek.

Çok daha iyi ekonomik şartlarda yapamadığımız zenginleştiren ihracatın yerine bugün çok daha zor şartlarda yoksullaştıran bir ihracat stratejisi peşinde koşuyor hükümet!

Neyse fazla uzatmaya da gerek yok.

Açıkça yazayım...

Her gün buharlaşan TL’nin değer kaybının nedeni, bizim fikirlerimiz değil TCMB’nin ve onun bağımsızlığını elinden alan hükümetindir.

Her gün yoksullaşmamızın nedeni bizim fikirlerimiz değil, hükümetin ekonomi politikalarıdır.

NOT: Bilginin ve bilimin değerini bilen, öğretmek için çırpınan tüm öğretmenlerimizin öğretmenler günü kutlu olsun!

YORUMLAR (14)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
14 Yorum