Ahrazım!
Nereye baksam tel tel dökülüyoruz. Ne bir kalite ne nezaket…
Karışık, çok karışık bir dönem…
Ne gül nazı biliniyor ne değerler hatırlanıyor.
Çok kaba ve acımasız bir dönem…
O da içerisi girsin bu da içeri girsin yeter ki ‘bizden’ olmasın deniyor.
Bizden olan nasılsa görülmüyor, yanlışlar hep karşı tarafta deniyor.
Ne hukuk işliyor ne hakikat biliniyor.
Anca dillerde hakikatin peşindeyiz deniyor. Deniyor deniyor da koca bir yalanın içinde debeleniyor.
Anca bizden ve onlardan deniyor.
Biz kim? Onlar kim? Hepimiz ‘biz’ değil miyiz?
Her şey var gibi, bir taraftan da hiçbir şey yok gibi.
Görüntüde tam gibi dilde gerçek gibi ama ne var ki…
Can fakir, can karanlıkta, can yalanda!
Dillerde çürüme de çürüme.
Çürüme var da kim ne yapar, kim ne der?
Anca cüzdanlar dolup taşıyor. Kimse de çıkıp bu gidiş, gidiş değil neden demez?
Görülmez mi değerlerin en dibinde olduğumuz?
Ne bir hoş sohbet ne bir güzel söz… Bilinmez mi bizim eller viraneye döndü?
Hele bir de şu mahalle bu mahalle diye ayrım yapılıyor ya… Hepimiz güzelim Anadolu’nun evlatları değil miyiz?
Dedim ya. Ne dağların tadı kaldı ne vadilerin canı.
Kalpler karardı, diller uzadı, gözler perdelendi.
Yeni sistem geldi. Ne hafıza kaldı ne liyakat.
Yeni sistemle birlikte anca kişilerin isimleri geldi.
Bir de bir saray türküsü tutturmuşlar sormayın gitsin.
“Saraya gittim, saraydan geldim, benden güçlüsü yok diyen diyene…”
Dedim ya… Karışık, çok karışık bir dönem…
Güç de güç. Herkes gücün peşinde… Kimse de garipleri görmez?
Kimse de hatırlamaz kara toprağı? Kimse de hatırlamaz kökünü.
Ne diyelim? Çivisi çıktı her şeyin…
******
Ahrazım!
Balın içinde tuz olsam gönülde kar olsam kime ne?
Dökülmez kimselere sırlar nasılsa ahrazım
Azın içinde yok olsam çağlayan nehirde ateş olsam ne çare?
Ey can var git sinemden dök ne varsa dağlara taşlara
Zamanda bükülsem gündüzün gecesinde kaybolsam kim anlar?
Gülüşün gönülden gelmez bilirim duyulmaz garipler
Görmez oldum yüz çevir nefsine gel aşk yoluna
Nefisle kavgamda yenildim vurun boynumdan desem kim dinler?
Aşk yolunda çamura bulandım, ceylanlarla kaldım gurbet ellerde
Uzak mı üzüm bağları bana hep ayrılık mı diyemem nasılsa ahrazım
Yolcu benim hancı da benim aman dumanlı dağlar?
Eridim, yandım şu garip dünyada Bey Dağları mı duyacak?
Kara toprak mı görecek? Ay mı güneş mi görecek nasılsa ahrazım
Dolu gibi döksem seller gibi akıtsam aman ne çare?
Ey can aşka uzanamadım, yetişemedim bulutlara nasılsa ahrazım…
