Bilgi çağında iletişim!

Lavanta bahçeleri

Geride kaldı

Durdu gecenin sesi

Gitmiyor kekik kokusu

Sızlıyor yüreğim

Titriyor

Ateş böcekleri

Taşlar kıpkırmızı

Küller simsiyah

Avuçları yarık yarık

Ağıtlar dinmiyor

Susmuş sokaklar

Sancı içinde kolları

Çıplak ayaklarında kumlar

Geçti bulutlar

Acıyor her yanı

Sarsıldı çiğdemler

Soğuk esiyor

Çok soğuk

Çırpınan şu yüreklere

Bir ışık aradım

Bir ışık

Bıraktı gitti mucizeler

******

Geçen hafta yazdığım yazıda GSM firmalarıyla ilgili şu soruları sormuştum:

“Herhangi bir kriz için hiç mi önlem alınmadı? Afet acil durum planları nasıl yapıldı? Bu denli devasa hatalarla ilgili bir açıklama olacak mı?”

Ardından da bu konuda Bilgi Teknolojileri Kurumu’ndan yaşanan aksaklıklar konusunda herhangi bir açıklama yapıldı mı diye sormuştum.

Bu noktada, bugün gördüğüm bir haberde… Bilişim uzmanı Füsun Sarp Nebil’in açıklaması dikkatimi çekti.

Nebil, şirketlerin vergi yüküne dikkat çekerek “Telekom firmaları çok büyük bir vergi yükünün altında yatırım yapacakları paraları vergiye veriyorlar. O yüzden bu durumdayız. Operatörler bugün konuşamıyorlar, korkuyorlar, çünkü BTK ceza kesiyor” dedi. Özetle uzmanlar alt yapının zayıf olduğunu belirtiyor.

Uzmanların açıklamalarından ve günlerdir sahadan gelen verilerden yola çıkarak;
Bir tarafta deprem gibi felaketlerde stratejik öneme sahip iletişim konusunun aksaması… İşin başka bir boyutu da bilgi çağında böyle bir durumla karşı karşıya olmamız…

Ve telekom sektörü gibi stratejik sektörlerde kaybedilen her dakikanın bize yıkıcı maliyetleri getirebilme riski maalesef acı bir şekilde test edilmiş oldu.

Hatırlayın reklamlarda ‘şurayı da kapsadık, burayı da kapsadık’ gibi mottolardan tutun da şu kadar indirim, şöyle kampanya yaptık, tüketicinin yanındayız gibi cümleler…

Açıkçası ortaya çıkan tabloya göre şu söylenebilir. Şöyle uçuyoruz, böyle kaçıyoruz mottolarının içi pek de dolu değilmiş. Yıllarca pazarlama kumpanyalarıyla boca edilen söylemler topluluğuyla karşı karşıya kalmışız.

Böyle olmaz. En azından artık olmamalı.

Bu noktada, geçen yazıda da sormuştum tekrar belirtmek isterim. Yaşanan aksaklıklar konusunda BTK’nın bir açıklaması olacak mı?

******
Marka değerinin oluşturulması ve yönetilmesi özellikle rekabetin kıyasıya yaşandığı pazarlarda çok değerlidir. Açıkçası GSM firmalarının bunu çok iyi bildiği düşüncesindeyim.

Markanın asıl değerinin potansiyel tüketicinin kafasında oluşan değer olduğu ve stratejik olarak yönetilmesi gereken bir kavram olduğu ortadayken…

Yaşanan kriz ile birlikte pullar dökülmüşken…

Algılanan kaliteyle ilgili soru işaretleri çoğalmışken…

Algılanan kalite ve marka değeri arasında olumlu ve anlamlı bir ilişkinin olduğu araştırmalarda vurgulanmışken…

Yukarıda belirtilen sorularla ilgili gelecek cevapların anlamlı olacağı düşüncesindeyim.
Öte yandan şu detay bilgiyi de belirtmek isterim.

David Aaker (1991)’ın tanımladığı tüketici temelli marka değerini kapsayan boyutlar arasında ‘marka bağlılığı, marka farkındalığı, algılanan kalite ve marka çağrışımları’ yer almaktadır. Algılanan kalitenin öncelikle tüketicilerin algısı anlamına geldiği belirtilebilir. Ayrıca algılanan kalite beklentiler ile seçenekler arasındaki bir tür ilişki olarak tanımlanabilir.

YORUMLAR (4)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
4 Yorum